Bilgilendirme;
Kitap bir doğu kurgusu olduğu için Kürtçe konuşmalar geçecektir. Okumada sıkıntı çekmemeniz için sadece akışa uygun yerler Kürtçe yazılacak olup sizin için parantez içlerine çevirilerini de yazacağım tabii. Bir küçük bilgilendirmeyi de zamanla ilgili yapmam gerek. Akşam Güneşim 1994 yılında geçen bir kurgu olduğu için günümüzün birtakım imkanlarından yoksun olacaktır. Hazırsanız başlıyoruz. Ben çok hazırım!
☀️☀️☀️
'Gözlerim görseydi beni izleyen gözlerini, yüreğim dayanamayıp zikredecekti ismini. Görmedi gözlerim başka yerlere bakan gözlerini. Şimdi çaresiz, şimdi ismine lal yüreğimin sesleri.'
- |1994| -
"Çabuk ol Zühre, çıkıyoruz."
Ellerimdeki bebek çoraplarını birbirlerine geçirmeye çalışırken ne kadar başarılı olabilmiştim bilmiyorum. Mavileri, mavilerle eşlemek üzere elimi atıyordum, pembe olanla iç içe geçirmeye çalışırken buluyordum kendimi. Telaşım vardı. Acelem vardı. Kocam çağırıyordu. İşimi bitirmeliydim. Ama bir türlü eşleyemiyordum. Çoraplar renkleri birbirine girmiş şekilde elimden dökülüyordu.
"Zühre, kaç kere çağıracağım? Neden gelmiyorsun?"
Kapının önündeki adama bakarken maharetsizliğimi göstermemek için nafile bir çabaya girdim. Ama ayağımın ucuna düşen birkaç çorap kendini belli etmişti. Kocam odaya girip yere eğildiğinde çorapları toplamasından utanmıştım. "Ne yaptıysam eşini bulamadım Memet."
Memet?
Az evvel rengârenk olan çoraplar onun elinde düzene girmişti sanki. İki mavi çorabı iç içe geçirdi. "Ne zaman doğru eşi buldun ki Zühre?"
Söylediği içimde bir parça aleve döndü, göğsümün ortasına uçtu. "Denedim Memet. Yapamadım. Yapamazdım."
Bir mavi çifti eşledikten sonra ikincisine geçmişti. "Sen hiç denemedin Zühre. Yeterince denemedin. Oysa zamanında bana gelseydin bu çorapları eşlemek kadar kolaydı."
Göğsümün ortasına uçan alev kalbimin yamacına konmuştu. Memet'in her bir kelimesiyle parça parça tutuşan kalbimin aleve kapılmasından korkuyordum. Ellerimi önümde utançla birleştirmek istedim. Sağ elimi sol elimin üzerine koyduğumda yüzüğümün elması parmağımı çizdi.
Benim elmas yüzüğüm yoktu.
Elimi kaldırıp yüzüğü görmeye çalıştığımda Memet ayağa kalkmıştı. İki çift maviyi eşlemişti. Kendi gözlerine eş değildi maviler. Onun kadar bulanık değillerdi.
İki mavi çorabı avuçlarıma koyduğunda bir daha düşürmemek için sıkıca tutmuştum. Eşleyemediğim pembeyi uzattım onu da benim için halletmesi için. "Artık vaktimiz yok Zühre."
Tekini asla bulacağımı düşünemediğim pembe çorabı yatağımın üzerine içim giderek bıraktım. O an yatak örtümün ortasında bir yırtık gözüme çarptı. Elimi yırtığa attım kapatmak için. Yırtık parmağım değince daha da yırtıldığında içimi korku sardı. "Memet," dedim yüksek sesle. "Yardım et."
Memet geri durdu. "Ben oraya dokunamam Zühre."
"Yatak örtüm," dedim hala yırtığı kapamaya çalışırken. "Yırtılıyor. Yardım et. Ucundan tut. Mahvolacak, Memet. Onca emeğim mahvolacak."
"Benimkini mahvetmiştin, Zühre," dediğinde sesindeki öfkeyle aleve değen kalbim tutuşmaya başlamıştı. Elimi örtüden çekip arkama döndüm. Memet'in elinde bir makas vardı. "Seninki de mahvolmak zorunda."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akşam Güneşim
Romance'Ben en çok akşam güneşini severim Mem. Sarının en masum, turuncunun en tutkulu, kırmızının en şefkatli hali demek çünkü. Ben akşam güneşinin alacasına meftunum. Sen bu aciz yüreğimin akşam güneşisin Mem.' ...