☀️37.BÖLÜM - Part 3☀️

7.1K 400 1.2K
                                    

Şu günlerde hiçbir işim düzgün gitmiyor bari burda yüzümüz gülsün diye size üç katı uzunlukta bir bölümle geldim. Bir gün daha beklemeyin diye sabahlıyorum, evet 😌 (Beni sevin işte)

İçinde her şeyden biraz, herkesten bir parça var. Beklemenize değdi 😉

Keyifli okumalar 😘

☀️☀️☀️

Çocukların üzerine battaniye alıp kapıyı çekerek çıktık evden. Halanın evini uzaktan gördüğüm için yerini biliyorsam da Zelal'in yönlendirmeyesiyle gittik kısa mesafeyi. Evlerine vardığımızda Gulazer halanın sesi dışarıya taşıyor, buram buram ona geldiğimizi belli ediyordu.

"Aha yine kavga var," dedi Esme ayakkabısını çıkarıp kucağında Kerem'le doğrudan mutfağa kaçarken.

"Benim halam delidir," diyerek sesin geldiği salona geçmişti Zelal ise.

Kucağımdaki Mir'i koridor durup kavgayı izleyen kızlardan birine teslim ederken ne olduğunu sordum. Gulazer halayla kayınpederimin tartıştığını duyunca hemen salonun kapısında Zelal'in yanında yerimi aldım.

Gulazer hala nikah için oğlunun iyileşip eve dönmesini beklemek istiyor, Yekta amca ise bu akşam olmasında ısrar ediyordu. Gulazer hala bu acelenin sebebini sorguluyor, bilmediği ne olduğunu öğrenmek istiyordu. Memet, Civan'ın istediğini söyledikçe Mesut enişte oğlunun isteğini mantıklı bulmadığı için kabul etmeyeceğini söylüyordu.

Bu ortamda gelin olacak gibi süslenen ben epey absürt duruyordum. Baver'i aradı gözlerim. Ortalıkta görünmüyordu.

Hasan enişteyle Mori halanın tarafsız kaldığı için ortamda; Merxas'lar nikah istiyor, Özdağ'lar nikah için zamanı doğru bulmuyor olarak ikiye ayrılıyorlardı.

Bir elinde çay tabağı, diğerinde çay bardağıyla yanımızda belirdi Hozan. Höpürdeterek bir yudum aldı çayından. "Skor kaç kaç oldu?" diye sordu ortaya.

Adı Gulazer olan kız cevapladı. "İki-iki."

"Hâlâ aynı. Üç olan kazanır demiştim. Haber edersiniz bana," diyerek mutfağa döndü.

Orada ne yapıyorlar diye bakmak için peşinden gittim. Mutfağa kurulan sofrada hunharca yemek yiyen Baver'i gördüm. Dolu ağzıyla sırıttı. "Bedewi*(Güzellik) Selam Aleyküm."

"İçeride kavga var," dedim imkansızda olsa belki sesleri duymuyorsa diye.

"Ha biliyorum. Ben başlattım da geldim. Karnım doysun dönüp çözeceğim. Gel sen de karnını doyur." Bardağını kafasına dikip Esme'ye uzattı. "Esma doldur kurban."

"Esme'ydi ama neyse abi," diyerek bardağı aldı kardeşim. Hiç mırın kırın etmeden doldurup uzattı.

Hozan da çayıyla kalktığı yere geri kurulmuştu. Esme'nin yamacında iki eliyle tuttuğu salatalığı ısırmaya çalışan Kerem'e peynir yedirmeye çalıştı. Hani içerideki sesleri duymasam keyiflerine ortak olup kahvaltıya ben de oturacaktım.

Mir'i alıp Zelal de geldi oturdu aralarına. "Aman bunlar da," diye tiye aldı. "Babam olacak demişse olacaktır işte. Ne diye uzatıyorlar? Boşver gel yenge, yemeğimizi yiyelim. Halamı birazdan telaş alacak. Radarına girersen oturamazsın."

O aksiyonun içinde açlıktan düşüp bayılırsam korkusuyla oturdum sofraya. Uzun yer sofrasının başında, kapının girişinde olduğum için salondaki sesleri dinleyerek bir şeyler atıştırmaya çalıştım.

Bu gürültüde rahat yiyeceğimi düşünmüyordum ama ekmek tandırdan yeni çıkmış, sıcacıktı. Üzerine tereyağı sürünce hemen eriyordu. Çok bağırıyor diye Gulazer halaya Mesut enişte susmasını söylüyordu. Gulazer hala boğazını onlar yüzünden yırttığını söyleyerek küfredecek gibi söze giriş yapıyor, odada abileri ve eniştesi var diye kocasıyla konuşamıyor, sözlerini yutmak zorunda kalıyordu. Zelal'in uzattığı çayın demi tam oturmuş, ekmekle felaket güzel gidiyordu.

Akşam GüneşimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin