Düzenli okuyup vote veren bir avuç insan seviliyorsunuz 🥰 Hepinize sarılmışım 🤗
'Bir korku var yüreğimin köşesinde. Seni sevmek kadar çekilir değil. Bir çaresizlik var sana dokunamayan ellerimde. Seni beklemek kadar katlanılır değil.'
"Uçar'lar geldi Bey'im. Gelinlerini istiyorlarmış."
Zühre.
Merdivenleri sert adımlarla indim. "Aç kapıyı Sadri!" Avluya indiğimde Zühre'nin kaldığı odanın kapısını buldu gözlerim istemsizce. Kapalıydı.
Sadri demir kapıyı araladığında iki adam görünmüştü. İshak'ın ailesi.
Yaşlı adam içeri attı adımı önce. "Yekta ağa!" diye seslendi ortaya.
Bir adım öne çıktım. "Selamsız attığın ayakla babamı mı çağıyorsun? Ben varım karşında. Derdini bana söyle."
"Benim gelin!" dedi adam. Yanında adamın onun kadar yaşlı duran kardeşi olduğunu biliyordum. Gözleri etrafta dolanıyordu. "Zühre. Buradaymış. Buraya girerken görenler olmuş Memet. Doğru mudur?"
"Doğrudur!" Cevap üst kattan gelmişti. Başımı kaldırdım. Babamla göz göze geldik.
O merdivenleri inerken ona bakmayı kesmedim ta ki karşı karşıya gelene dek. "Baba. Bırak ben..."
Babam ellerini belinde birleştirmişti. "Dûr bimîne kurê min*(Uzak dur oğlum.)"
İshak'ın babası babamı aldı hedefine. "Bûka min li vir çi dike?*(Gelinim burada ne yapıyor? – Burada işine ne anlamında.)
Babam duruşunu dikleştirdi. "Kapımızı çaldı, içeri aldık. Senin gibi. Her kapımızı çalana yaptığımız gibi." İshak'ın babasına baktı ciddiyetle. "Bikeve hundir*(İçeri gir.) Em herin salonê*(Salona geçelim.)" Tek elini ardından çekti. Salonu işaret etti. "Zelal!" diye seslendi sonrasında. "Mêvanek me heye*(Bir misafirimiz var.)" İshak'ın babası kardeşi ile salona geçerken, babam bana çevirdi elini. Tesbihini bileğine itmiş, işaret parmağını kaldırmıştı. "Li vir bimîne*(Burada kal.)"
"Baba," dedim itiraz etmek için.
"Burada kal, dedim Memet!"
Açık kapıdan Çakal'la Hozan girmişti. Babamın bana bağırarak söylediğine anlam verememişlerdi. "Ne oluyor bavo?*(baba)"
Babam Çakal'a baktı. "Benimle gel Baver."
Öne çıktım. "Baba benim gelmem..."
"Hozan, abine sahip çık. İçeri girmeyecek. Baver sen gel."
Çakal bana anlamazca bakarken babamın ardından salona girdi. Zühre'yi eve ben almıştım. Benimle konuşmaları icap ederdi. Salona doğru davrandım.
Hozan hemen önüme geçti. "Abi. Babamın lafını mı çiğneyeceksin?"
"Bırak Hozan. Ben konuşacağım."
"Kiminle, ne konuşacaksın abi?"
Zelal lafa karıştı. "O kadının geldiği yetmedi. Bir de kocasının ailesini bela etti başımıza."
Öfkeyle kuşanmış gözlerim Zelal'i buldu. Zelal yerinden sıçradı önce. Sonra koşarak mutfağa girdi. Hozan'ın elini ittim. "Dertleri neymiş bakacağım. Çekil."
"İşleri zorlaştıracaksın sadece. Bırak büyükler konuşsun. Aynı dili konuşurlar bilirsin."
"O dil bende de var. Sen merak etme," diyerek tekrar önüme koyduğu eli ittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akşam Güneşim
Roman d'amour'Ben en çok akşam güneşini severim Mem. Sarının en masum, turuncunun en tutkulu, kırmızının en şefkatli hali demek çünkü. Ben akşam güneşinin alacasına meftunum. Sen bu aciz yüreğimin akşam güneşisin Mem.' ...