☀️29.BÖLÜM - Part 2☀️

5.7K 383 405
                                    

Yorgunluktan gebermek üzereyim ama şu bölümü de yayınlayayım da yatayım dedim. (Kafayı benle bozup aşık olun diye bu bilgiyi vermek zorundaydım) Keyifli okumalar aşklar 😘

☀️☀️☀️

"Tamam ben sana anlatırım haber geldikçe," diye fısıldadım telefona. Memet gelirse diye kapıya dönük oturuyordum bu defa. Mir'i ayağımda sallamıştım. Uykuya dalınca yatağın ortasına bırakıp kalktım. Karşılıklı vedalarla telefonu kapattım.

Asmin'in korktuğu olmayacaktı. Şiyar'ın tarafıyla onun tarafı arasında daha çok evlilik yapılacak, daha çok yaklaşacaklardı bana kalırsa. Memet bunu sağlayacaktı. Yekta amcanın olduğu bir salonda görüşülüyordu. Yekta Merxas kesin işlerin adamıydı. O bir odaya berdel deyip girdiyse berdel deyip çıkacaktı.

"Beni de tüm itirazlarıma rağmen babana almadı mı Mir?" diye fısıldadım uyuyan çocuğa. "Senin deden her şeyi halleder. Ben inanıyorum, sevenleri mutlaka kavuşturur. Bakalım inşallah şu Yazhan'larla ilgili güzel önlemler alırlarsa biter bu çile."

Xezal'ın yanına geçmek için kapımı açtığımda Zelal'i yine bir köşede pusmuş gördüm. Saat akşamın bir körüydü. Bu karanlıkta onu görmemin tek nedeni uyuşan ayaklarını hareket ettirmesiydi. Parmak ucunda yanına doğru varıp eğildim. "Memet geldi." Eli göğsünü bulurken son nefesiymişçesine bir nefes çekmişti ciğerlerine. Gülerek oturdum yere. "Şaka şaka. Benim. Ne oldu en son?"

Saçlarını savurarak döndü yüzünü bana. Yüzü gözü sinirden kızardı diyemeyeceğim kadar üşümüştü. "Bana şaka yapabileceğini kim söyledi?"

"Düştü bizim küslüğümüz," dedim dirseğimi koluna vururken. "Bence eskisi kadar kızgın değilsin bana."

Kaşlarını orta yerde değdirdi birbirine. "Ne diyorsun be?"

"Bana artık çok kızgın değilsin," dedim gözümü aşağıda gezdirirken. Memet basamakların girişine oturmuş iki gence konuşuyordu. Sesleri bizimki gibi fısıldaşma olmadığından duyuluyordu.

Baban nasıl da sevenleri kavuşturuyor Mir. Bir benim gözümle gör.

"Sen mi karar veriyorsun benim sinirime? Ne sanıyorsun?"

"Yarın yine dalaşırız Zelal," dedim gülümseyerek. "Neler oldu onu de şi..."

"Sen yine fena gaza gelmişsin," diyerek böldü sözümü. "Bu kadar gaz sancı yapar, ben diyeyim. Kaldıramazsın," diyerek yüzünü benden çekti.

Hoş geldin Zelal Merxas. Bugün de seni bekliyorduk. Ama hoşça kal da diyeceğim. Aşağısını dikizledin o kadar. Az daha konuşalım.

"Gazı falan boş ver şimdi," dedim yanına kayarak. Memet gençlerin enselerini sıkıyordu. Yeterince nasihat vermiş gibiydi. "Bunlar mı berdel olacaklar? Kızları tanıyor musun? Seviyorlar mı oğlanları?"

Zelal saçını bir hız savurup döndü bana yine. "Yok ben anlatamıyorum," dedi bir sinir. "Sırf doktor düşük tehlikesi var demiş diye kendimi tutayım diyorum, anlamıyorsun. Yüzsüz olduğundan yüz bulunca hemen astarını istiyorsun sen."

Yüzümdeki samimiyetten oluşan gülümsemem tebessüme düştü önce. Sonra parça parça tebessümüm silindi.

Susmadı Zelal. "Abim haklı, dedim. İnsan içinde evimiz kötü gözükmesin, dedim. Misafir varken forsunu düşürmeyeyim, dedim. Ama sen hikmeti kendinde bulup sanki senin kadrini tutuyormuşum gibi allanıp pullanıyorsun." Tiksinir gibi şekil aldı burnu. "Ben sana saygı duyar mıyım? Ben seni sever miyim? Senin aklın bunu alıyor mu?"

"Zelal," dedim sözlerine dikkat etmesini söylemek için. Söyleyemedim. Hüsrana uğrayan dilim, ağzımın içini yuvası bilmiş, oraya gerilemişti.

Akşam GüneşimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin