💃🏻💃🏻 35K olmuşuzzz 💃🏻💃🏻
Okuyup, oylayıp, yorum yapan herkesi öpmüşüm. Buraya dek oylamadığınız bölümler varsa dönüp bir elden geçirin bakayım aşklar. (Maksimum beş dakikanızı olmaz diye düşünüyorum. Bileğinize kuvvet canlarım 😘)
Ben yorumlarda bir yerde olurum. Keyifli okumalar 🥰
☀️☀️☀️
"Nerede?" Bir kalabalık bizden tarafa gelirken sırtımı dayadığım duvardan ayak seslerini dinliyordum gözlerim kapalı. "Abi!" diye seslenen Baver'di. "Kan geldi!"
Gözlerimi araladım. Baver'in yanına biri duruyordu. Tanımıyordum. Başını salladı geçmiş olsun dileğiyle. Baver omzuna vurdu. "Arkadaşım İbo. Kanları Yenge Hanım'la uyuşuyor."
Baver'in doktor arkadaşı kanı nereden vereceğini göstermek için yanımıza geldi. Hozan'la gelen gence yol göstermek üzere birlikte ayrıldılar.
"Bir şey dediler mi?" diye sordu Baver yalnız kaldığımızda. Bir eli ceketinin içinde, yüzünü hafif yere eğikti. Ona cevap vermediğimde gözlerini kaçırmak ister gibi oynaştı gözbebekleri. "Söyleyecektim ben. Kerem'i aldığımızda bebeğin düştüğünü söyleyecektim abi." Yüzümde bir mimik kıpırdamayınca devam etti. "Hastaneye kadar getirdim Zühre'yi. Yatırdılar. Adam diktim kapıya. Kürtaja alınana dek haberi geliyordu bana. Ben de sizin yanınıza geliyordum." Kısa bir aralık bir şey der miyim diye bekledi. "Yemin ederim Kerem'i alana kadar delirmeni istemediğimden..." Kendi sözünü kendi kesti. "İşlerin bu raddeye geleceğini tahmin edemedim. Kendimi savunamam. Hata etmişim."
Sustu. Bir şey dememi bekliyordu. Bağırmamı istiyordu belki. Belki delirip herkesin içinde dövmemi. Biliyordum, kendini suçlu hissettiğinden vereceğim tepkiyi hak ettiğini düşünüyordu. Ne kadar sert vursam o kadar rahatlayacaktı. Vurmamı istiyordu.
Benim ellerim açılmıyordu. Yumruk olmuş ellerim sabrın son demlerindeydi. Avuçlarımın içine batan tırnakların beni ayık tutmaktan başka gayesi yoktu. Tek kelime etmedim ona. Başımı ardımdaki duvara dayayıp gözümü kapadım.
"Abi..." diyecek oldu bu defa. Berzan geldi yanımıza. Bana şimdi karışmamasını söyleyip Baver'i susturdu.
Bekledim. Gelen kan Zühre'ye yetiştirildi. Baver arkadaşını geçirdi dışarı. Ben olduğum yerde bekledim. Etrafıma akraba erkekleri daha çok toplaştı. Kimi bebek için başsağlığı diliyor, kimi Zühre için geçmiş olsun dileğinde bulunuyordu şimdiden. Ben sadece bekleyebiliyordum. Bir ara halam geldi bağır çağır bir ağıtla. Yine Berzan mukayyet olup bir köşeye çekti. Başımı önüme eğip beklemeye devam ettim.
O bekleyiş söndürdü içimdeki öfkeyi an be an. İçimde canım yanıyor diye telaffuz edebileceğim bir duygu bile kalmadı. Sessizliğe gömdüm bedenimi. Kapalı gözlerimi sadece Zühre'nin çıkacağı kapıyı kontrol etmek için araladım ara ara. Başka kimseyi görmek istemiyordum.
Nihayet bir kez daha gözlerimi araladığımda kapı açılmıştı. Doktorun adımını gördüğüm gibi kan gitti ayaklarıma. Karşısında aldım soluğu. "Nasıl?" diye sordum bir saniye olsun beklemeye takatim kalmamış.
"Hayati tehlikeyi şimdilik atlattı."
Etrafımı şükür sesleri alırken aralandı parmaklarım. Avucumda hapsettiğim soğukluk tırnaklarımın bıraktığı izlerden süzülüp terk etti beni nihayet. Tırnak izlerine kan doldu usul bir sızıya eş.
"Şu anlık yoğun bakıma alacağız durumunu takip etmek için. Sürecin ilerleyişine göre sabah normal odaya çıkarabiliriz belki."
Başımı salladım teşekkür mahiyetinde. Sormak istediğim bir şey daha vardı. Yanımda babamlar varken soramazdım. Onları ardımda bırakıp doktorla asansöre kadar gittim. Duyamayacakları uzaklıkta bebeği gömmek için istediğimi söyledim. İşlemleri nereden yapmam gerektiğini söyledi. "Peki karımı ne zaman görebileceğim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akşam Güneşim
Romance'Ben en çok akşam güneşini severim Mem. Sarının en masum, turuncunun en tutkulu, kırmızının en şefkatli hali demek çünkü. Ben akşam güneşinin alacasına meftunum. Sen bu aciz yüreğimin akşam güneşisin Mem.' ...