Şu sahneyi de ekleyeyim bunu da ekleyeyim derken yine uzun oldu ama zaten siz böyle seversiniz 😌 Afiyet bal şeker olsun canlar. Ben yorumlarda sizi bekliyor olacağım 😘
☀️☀️☀️
Zühre'nin yoğun bakımda kaldığı günlerde bir şeylerin farkına varmıştım. Biz Zühre'yle birbirimize kavuştuk sanmıştık. Oysa sadece kader bizi yan yana getirmişti. Konuşmaktan kaçtıklarımız vardı çünkü. Dile dökmeden bile öncesinde daha yüzlerimize baktığımızda düşünmeye kalkışmadıklarımız. Bir telaşın içinde çocuklarımızı hayatta tutmaya çalışmış, o telaşın ortasında birbirimize yaslanmıştık sadece. Bizim herkesten ve her şeyden uzakta, birbirimizi dinleyip anlamamız gerekti. "Köydeki evin her şeyi tamam mı?"
Gözü yolda cevapladı Baver. "Kaç aydır kullanmamışız, toz toprak içindeydi. Yarına değilse sonraki güne tamamdır abim."
"Bugünü yarını yok. Döndüğümde direkt oraya geçeceğiz."
"Geçersiniz başkan, geçersiniz de acaba ilk babamlarla..."
"Hızlı geç ışığa yakalanma," diye uyardım konuşmasını bölmek için. Zaten ışığa yakalanmış, aracı durdurmuştu. Yüzünü yan çevirmiş bana bakıyordu niyetimi anlamak ister gibi. "Dönünce konuşacağım. Önüne bak."
"Eyvallah, doğrusunu sen bilirsin," diyerek önüne döndü. Bir bacağını kendine doğru çekmiş hafifçe sallarken dikiz aynasından ardımızdaki araca baktı. "Keşke Şiyar abiyle Berzan itini musallat etmeseydik peşimize. Sen, ben yeterdik sanki."
"Onların da içlerinin soğuması gerek," dedim arkama yaslanırken. Yan aynadan arka araçtaki Şiyar'la Berzanı görebiliyordum ben de. Kendi aralarında hararetli bir konuşma içerisindelerdi. "Sen şu bulduklarını baştan anlat."
Baver, Serdal'ın nerede olduğuna dair bir iz bulduğunu söylediğinde alt kattaki evin salonunda konuşmuştuk. Bilgiyi bu defa sadece dördümüz biliyorduk. Ne kadar kişi bilse, o kadar kalabalık gitmemiz gerekecekti. Bizim kalabalığımıza karşı, kalabalık karşılayacaktı bizi de. Ben bir aşiret kavgası daha başlatamazdım. Kimsenin günahına girmek istemiyordum.
Baver derin bir nefes eşliğinde yeşil ışıkta aracı kaldırırken başladı konuşmaya. "Bu Miraz Yaman'ın bir şekilde Bedri ile Serdal'ın arasını yapacağı belliydi. Dedim ya Serdal'ın karısıyla çocukları Bedri'nin malikanede, dışarı kafalarını uzatamıyorlar. Kerem'in kaçırılma olayı da malum. Miraz Yaman bizim vesilemizle de olsa Yazhan'ların aile işine iyice karışmış oldu. Yeğenleri arasında büyüklük edecek ki havalı olsun pezevenk herif. Baktım Serdal'a giden yolun bir ucu da bu Yaman. Onu izliyordum ara ara. Denk geldi. Serdal'a gönderdiği haberci sayesinde iz buldum."
"Neredeymiş?"
"Arar, söylerler şimdi."
Haberci dediği adam biz olayı öğrendiğimizde yoldaydı. Henüz bir yere varmadıkları için nerede olduğunu söylememişti Baver. Şimdiye şehir değiştirmediyse çoktan Serdal'a gitmiş olmalıydı haberci. Peşinde de Baver'in diktiği biri vardı. Biz onun dediği yere varacaktık. Ne aşiret ne de aile kalabalığı. Sadece dört kişi gidecektik.
Bana kalsa ben kardeşimi de götürmek istemiyordum. Baver tek gitmeyeyim diye belki bir oyun çeviriyor, habercinin henüz varmadığını söyleyerek beni kendine muhtaç bırakıyordu. Kafam gelecekle fazla meşgul için ses etmiyordum.
Dikiz aynasından ardımdaki araçta bitmeyen konuşmanın tartışmaya evrildiğini görmüştüm. Şiyar'ın konuşurken arada direksiyondan çektiği elini savuruşlarından mevzunun Berzan'ın dik başlılık edişi olduğunu varsayıyordum. Baver'in değimiyle belki de onları çağırmadan daha sessizce halledecektik mevzuyu. Fakat halamın oğulları içinde dinmeyen öfkeyle her geçen gün kinleniyordu. Şiyar, Civan'a yapılan için kendini suçlarken; Berzan, tüm Yazhan'lara bileniyordu. Onların da içlerinin soğuması gerekti. Bizim kadar onların da hakkıydı. Serdal Yazhan'ın, Rojxani'ye vereceği hesap epey kabarıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akşam Güneşim
Romance'Ben en çok akşam güneşini severim Mem. Sarının en masum, turuncunun en tutkulu, kırmızının en şefkatli hali demek çünkü. Ben akşam güneşinin alacasına meftunum. Sen bu aciz yüreğimin akşam güneşisin Mem.' ...