Akşam olmuştu yine. İşlerin içine gömülmüştüm. Akşamı beklemiyordum. Günü geçiriyordum sadece.
Şirketten çıkacakken annem aramıştı. Belkıs'ın ailesinin bize geleceğini, onları almamı söylemişti. Nedenini sormamıştım. Mir'i görmek istemiş olmalılardı. Direkt onların evine sürdüm. Kapıya vardığımda inmişsem de ancak bahçeye girebilmiştim yine. Belkıs'ın annesi yemeğin hazır olduğunda ısrar etmiş, içeri çağırmıştı.
Ben bu kadının kızını gömmüştüm. Ama ona olan damatlık görevlerim bitmeyecekti.
İçeri geçmekten ne kadar rahatsız hissedeceksem de geri çevirmemek için girmiştim. Salonda erkekler için sofra kurulmuştu. Belkıs'ın babası, abisi, kardeşleri... Benim onların arasında bir yerim yoktu. Misafir değildim, ev halkından değildim. Onlar benden hoşnut değildi, ben onlarla rahat değildim. Sofradan sonra çok kalamadım. Belkıs'ın annesine hazırlarsa gidebileceğimizi söyledim. Oğulları evdeyken beni çağırmışlarsa ben götürecektim.
Gelecek olanın Belkıs'ın annesi değil, sadece Şermin olduğunu öğrendim.
Buraya ne için getiriltildiğimi o zaman anlamıştım. Şermin'i emanet alıyordum ailesinden. Öyle sanıyorlardı. Annemin saçma sapan isteğini anladığımda sinirlenmişsem de bir şey dememiştim evden çıkana dek. Şermin kendine küçük bir valiz hazırlamıştı. Elinden alıp arabaya yerleştirdim, doğruca konağa sürdüm.
"Annem de gelecekti de yengemin doğumuna az vakti kaldı diye evi ona bırakmak istemedi, sonradan vazgeçti," dedi Şermin yolun ikinci yarısında konuşması gerekmiş gibi. "Abim de annem gitmiyorsa sen de gitmeyeceksin deyince ben gelemeyecektim aslında. Neyse ki Halime teyze aradı da ikna etmeye çalıştı bizimkileri. Bir de sen kapımıza kadar gelince abim bir şey diyemedi artık."
Şermin gelsin diye kapılarına dek gelmemiştim. Belkıs'ın annesini almaya gelmiştim. Annem ortalığı karıştırma peşindeydi. Konuşmaya karşılık vermedim.
"Mir de özlemiştir beni. Ben onu öyle çok özledim ki rüyalarıma giriyordu. Kokusu burnumun ucuna kadar gelip gelip gidiyordu."
Telefonumdan saate baktım. Akşam yemeğini hazırlıyor olmalılardı. Şermin'i anneme teslim edip direkt odama çıkacaktım. Yorgundum.
"Zaten biz yine birlikte vakit geçireceğiz. Sütten kesmişler Mir'i, mama içiyormuş. Mamaysa ben de hazırlarım. Başkasına ne gerek..."
O ana dek konuşmadığım kıza döndüm. "Mir sütten kesilmedi."
Karşılık vermeme şaşırmışsa da hemen toparlamıştı. "Kesilmiş. Halime teyze dedi. Gebe diye kesmiş herhalde." Zühre'den bahsediyordu. "Üvey ana sonuçta. Kendi bebeğini seçiyor işte. Neyse ki ben geldim. Ben yeğenimi kimselere..."
Arabayı konağın girişinde durdurdum. Beklediğimden ani bir duruş olmuş olacak Şermin sarsılmış, susmuştu. "Valizini al arkadan."
Kemerini çözerken bana baktığından yavaştı Şermin. Kapıyı açıp indi. Arka kapıyı açıp valizini alırken sordu. "Sen gelmeyecek misin?"
"Kapıyı kapat," dedim vites atarken. Kapattığı gibi gaza basıp devam ettim.
☀️☀️☀️
Memet'in gelmesi gerekti. Memet'in gelme vaktiydi. Akşam güneşi semayı terk edeli olmuştu hayli. Merdivenlerin başında bekliyordum. Avucumdaki telefondan saati kontrol ediyor, bazen aynı dakikaya üç defa denk geliyordum. "Hadi Mem. Karanlığa kalacağız. Gel artık."
Kızlar avluda gidip geliyor, salona yemek taşıyorlardı. Havalar geceleri serinlemeye başlamıştı. Soğuklar gelecekti. Üşüyecektim.
"Hadi Memet. Sen de üşüyeceksin. Geçe kalma."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akşam Güneşim
Lãng mạn'Ben en çok akşam güneşini severim Mem. Sarının en masum, turuncunun en tutkulu, kırmızının en şefkatli hali demek çünkü. Ben akşam güneşinin alacasına meftunum. Sen bu aciz yüreğimin akşam güneşisin Mem.' ...