'Bir damla gözyaşıydım teninden akan. Damla damla biriktim, taştı denizler, doldu okyanus. Ben teninden süzülen bir damla okyanusum gönlünü sulayan. Nasıl çorak bir çölsün gözyaşımla ıslanmayan?'
- 40 GÜN SONRA -
Bir kuşun kanadında kırk tane tüy varsa, tüyünde kırk tane kıl olmalıydı. Kuş kanadını kaldırdıkça savrulan kırk kıl bir tüy olur, kırk tüy bir kanadı savururdu. Kırk gün kırk gece uçardı o kuş. Eşini bulana dek göçüne son vermez, sürgünü kırka tamamlayınca eşini bulurdu. O kuş eşinden başka kuş bilmez, başka tüye kanat çırpmazdı. İki yumurtaları olurdu. Birine bir kuş bakar, eşi kıyamaz diğerine kendi bakardı. İki yavruları olurdu, kırka tamamlanınca. Kırk kıl yine bir olur kırk tüye vücut verir, kırk tüy bir olur kanadı savururdu. İki kuş, iki yavruyu taşır, sürgün son bulurdu kırk olunca. Göç başlar, kalabalığa karışır da eşini kaybetmezdi hiçbir kuş. Kabalığın içinde ne kadar özgür olunursa o kadardan çok özgürdü o kuşlar.
O kuşlara annem Turna derdi.
Kırk gün geçmişti. Kırk gece boğmuştu beni. İshak'ın bana veda edip gidişinin kırkı çıkmış, kırk bir olup beni yerle bir etmişti.
Gideceğini söylediği anda göğsümü yakan alev kırk gün, kırk gece yanmış, küllerime bile acımamıştı. Yanışıma kıyamazdı oysa İshak. Yüzümün düştüğünü görse kırk saat gönlümü eğlemeye koşardı. Göz yaşıma dayanamazdı İshak. Aktığı gibi siler, bir dediğimi iki etmezdi.
Ama İshak'a kıymışlardı.
Oğlunun ayaklarını öperken sakalı batmasın diye her sabah tıraşlanan adama kıymışlardı. Öpülesi ayakları çıplak, babasını bekleyen oğula kıymışlardı. Onu babasından ayırmışlardı.
İshak'ı bizden almışlardı.
Ne için? Kimseye kötülüğü olmayan adama kim kötülük etmişti? Kimseyle kavgası olmayan kocama hangi kavgada kıymışlardı? Ne uğruna koparılmıştık biz?
Aklım almıyordu. Aklım yerinde değildi. Aklım yoktu. Aklım uçmuştu benden. Kırk gün ağlamıştım. İshak'ın haberi geldiğinde gün batıyordu. Efkan'ın kanlar içindeki ellerini görmüştüm ilk. Sonra yenge diyerek önümde diz çöküp ağlayışıyla vurulmuştum ben. Gün tepedeyken İshak'ı alan kurşun gün batarken bana getirmişti acısını. Beni vurmuştu, bana saplanmıştı, bende sızlamıştı. Kırk gün boyunca üstü kapandı yaramın, derine saplandı kurşun, kimsenin kırk yılda çıkaramayacağı kadar dibimde kök saldı.
İlk İshak'ı gömdüler. Çatışmada yaralananlardan biri daha birkaç gün sonra hayatını kaybedince taziyeler bitmek bilmedi. Merxas'ların konağında iki kadınla başlayan yasın gölgesi benim evimde kocamın üstüne düştü. Bizden diğer ocağa taştı. Kırk gün evimiz insanla doldu taştı. Bir gün annemin dizinde açtım gözlerimi, bir gün oğlumu göğsüme tutmaya çalıştı kardeşim, bir gün biberonu tutuşturdular elime. Ne yedim bilmiyorum, kim ne içirdi tadını almadım. Kaç gün kucağımda oğlumun üzerine göz yaşı dökerek kendimden geçip, yırtık çarşaflı yatağımda İshak'ın boşluğuna kalktım takip edemedim.
Sonra Kerem hastalandı. Efkan onu doktora götürdüğünde anneyim diye kalkmak zorunda olduğumla yüzleştim. İçten yansam da dıştan akan gözyaşının yangınımı söndürmediğini kabullenmek zorunda kaldım.
Kırkı çıktı dediler. Benimse canım çıkmıştı.
Kerem'i emzirmek için odama her çekilişimde kapımı sürekli birileri açıyor, halimi kontrol ediyordu. Seslerini duyuyordum. Fısıltıları birleştiriyordum. Birileri canıma kıymamdan korkuyordu. Diğerleri kaçıp gitmemden. Canım çıkmıştı, kıyacak bir şeyimin kalmadığını anlamadılar. Kaçacağım bir mezardan öte toprağım olmadığını kabullenmediler. Fısıltıları duymazdan gelmeye çalıştım. Ellerinde Yasinler, dillerinde dualar ile beni gördükçe ağlayanlarla ağladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akşam Güneşim
Romance'Ben en çok akşam güneşini severim Mem. Sarının en masum, turuncunun en tutkulu, kırmızının en şefkatli hali demek çünkü. Ben akşam güneşinin alacasına meftunum. Sen bu aciz yüreğimin akşam güneşisin Mem.' ...