Şunu da şöyle bırakayım da yorumlara geçeyim 😌 Keyifli okumalar 🥰
Bir de akşama instagramda soru cevap açayım. Bölümü bitirip gelin, eğlenelim 💃🏻💃🏻
☀️☀️☀️
Memet'in kollarının sıcağında uyku güzel bir rüyaydı. Kabuslardan nasibini çokça almaktan yorgun gözlerime şifaydı. Gecelerce süren karanlığımın muhtaç olduğu huzurdu. O huzuru süsleyense huysuz bir ağlamaydı.
Kerem'in ağlayışı beklediğimden yakın geliyordu. O güzel uykumdan beri irkilerek uyandıracak kadar yakın. Gözlerimi araladım. Üstüme tırmanmaya çalışırken ağlayan oğlumla karşılaştım.
"Uyandırma daha," diyordu Memet'e ait bir fısıltı. Sesi bir tık uzaktan geliyordu. Başımı çevirdiğimde Memet'i döşeklere sırtını yaslamış, kucağındaki Mir'e biberonla mama vermeye çalışıyorken gördüm. "Aferin," dedi Kerem'e onaylamaz bir sesle.
Kerem'i kucağıma çekerek doğruldum üzerimdeki afallamayı attığım anda. "Ne zaman uyandınız siz? Niye uyandırma..." derken esnemiştim. "...dınız beni?" Tek gözüm uykuya dönmemi ister gibi kapanışlardaydı.
"Kerem'e kadar iyi idare ediyorduk," dedi Memet elindeki biberonu Mir'e tutturmaya çalışırken. "Daha erken. Yat sen."
Kerem de acıkmıştı. Süt içemeyeceği halde elbisemin önünü çekiştirmesi bundandı. Geri dönemezdim uykuya. "Kahvaltılık bir şeyler almış mıydın?"
"Var poşette bir şeyler."
Kerem'i kucaklayıp kalktım. "Mir'in gözü kayıyor gibi. Yanına yat sen de. Ben şu kerêmi*(eşeğimi) doyurup geleyim."
Kolundaki saate baktı Memet. "Randevun var bugün. Uyursak geç kalırız."
Kerem'i belime oturtmuş şekilde yaslandım kapıya. "Yarına ertelesek?" Bu güzel uykuyu hiçbir şeye değişesim gelmiyordu.
"Arabada uyursun."
Ben arabada uyusam, Memet de benimle dinlenecek miydi?
Uyuyamayacağımı kabullenmiştim. Kerem'le banyoya geçtim. İlk onun elini yüzünü yıkadım. Banyonun kapısını açıp koridora bıraktım. Kendi elimi yüzümü de yıkadığımda geri oğlumu alıp mutfağa geçmiştik.
Kerem'le poşetleri karıştırmaya başladık. O kendine oynayacak bir şeyler aranırken ben yiyecek peşindeydim. "Kurt gibi de acımışız. Ne olurdu Mir'le bana kahvaltı hazırlayıp uyandırsanız?"
Kerem'in karıştırdığı poşetten çıt sesi yükseldi. O tarafa baktığımda dişlerini sergileyerek gülen oğlumla başıma geleni anlamıştım. Poşetten yere kadar dökülen nohut tanelerine baktım önce. Sonra Kerem'e. "Budur bana hazırlayacağın kahvaltı?"
Birkaç tanesine attı elini. Alıp ağzına götürmeden uzanıp kaptım. "Pişmeden kıh! Sayende akşama nohut yiyeceğiz zaten. Ama şimdi kıh!"
Poşetleri kenara taşıyıp Kerem'e de oyalansın diye salatalık yıkayıp verdim. Dışındaki kabuğu soymuşsam da gözümü ayırsam boğazına kaçar diye yarım yamalak hazır ettim bir kahvaltıyı. Beni en çok oyalayan çaydanlıkları kaç kez yıkarsam yıkayayım içim rahat etmiyor diye bir daha yıkamamdı. En son çelik delinir diye pes etmiştim. Çay demlenirken Kerem'in elinden emilmekten buruşan salatalığı alıp odaya geçtim.
Memet Mir'i döşeğe yatırmış elini de sırtına atmış uyuyordu. Uyumuş olmasına şaşırmışsam da hiç ses etmeden geri döndüm mutfağa. Poşetlerin içindekileri raflara dizdim. Yere bir bez atıp geniş bir tepsiyi koydum üstüne. Kahvaltılıkları birer birer dizdiğimde Memet'in banyoya gittiğini duymuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akşam Güneşim
Romance'Ben en çok akşam güneşini severim Mem. Sarının en masum, turuncunun en tutkulu, kırmızının en şefkatli hali demek çünkü. Ben akşam güneşinin alacasına meftunum. Sen bu aciz yüreğimin akşam güneşisin Mem.' ...