Arabanın sarsılışlarıyla sağa sola gidecek oldum. Kolumda bir elin tutuşunu hissedince araladım gözlerimi. Epey bozuk, karanlık bir yoldaydık. Muhtemelen çukurlarla dolu yol yüzünden araç sarılıyordu. Emniyet kemerine rağmen çalkalanmamızın sebebi buydu.
"Bir türlü yapmadılar şu köyün yollarını."
"Hı? Ne?" diyerek doğrulmaya çalıştım. Göğsümü kendine yastık yapan Kerem'le epey terlemiştik.
Memet'in bir eli direksiyonda, bir eli kucağımdaki Kerem'in sırtındaydı. Sanıyorum arabanın sarsıntısında kucağımdan düşmesin diye destekliyordu.
"Uyu, yok bir şey."
Kerem'i tutuşumu sağlamlaştırarak dik oturdum. "Uyudum epey. Varmadık mı daha?"
"Köydeyiz. Az kaldı."
Karanlık olmasına rağmen camdan bakıp etrafta bir şeyleri seçmeyi çalıştım. Tek katlı kerpiç evler düzensiz aralıklarla irili ufaklı sıralanmıştı. Bir tanesine yaklaştığımızda orada duracağız sandım.
"Mesut eniştenin burası."
Bir heyecanlanmıştım. "Halaların da mı evi burada?"
"Burada. Hiç görmedin mi sen bizim köy evini?"
Memet'e dönüp başımı sağa sola salladım. "Arada geldiğinizi biliyordum sadece. Nasıl göreceğim?"
Nuşen bazen annesiyle köy evine geçiyordu. Bir hafta kadar kaldığı oluyordu. O dönene kadar sıkıntıdan ölüyordum. O zamanki sıkıntılarımın beni öldürdüğünü sanıyordum. O zamanki beklemeleri bir şey sanıyordum.
"Göreceksin şimdi," dedi Memet nihayet yolun girintisi çıkıntısı azalıp düze çıkarken. "Bizimki şu tepeye varmadan."
"Köye uzaksınız," dedim ileriyi görmek için ön cama yaklaşmışken.
"Dedem çok insan sevmezdi. Olabildiğince uzağı seçmiş."
İstemsizce dönüp Memet'e baktım. "Senin gibi." Göz ucuyla bana baktı o da. Devam ettim. "Sen de sevmiyorsun kalabalığı."
"Benden çok Devran abi benziyor dedeme. Ben o kadar değilim."
"Vay Gönül'ün haline o zaman," diye mırıldandım kendi kendime. Memet'ten beterse Devran abi, hiç insan sevmiyordu demek ki. "Babanlar ondan az kardeş," diyerek yaslandım arkama. "Baban, Koçer amcan, iki de halan var sadece."
"Bu kadar değilmiş. Çocukken ölenler olmuş. Büyüyüp aile kuran biz kadarı var diyelim."
"Hiçbirini görmediniz mi?"
"Gördük." Dikkatimi çekmişti bu dediği. "Bir amcamız Sercan'ın şimdiki yaşına kadar gelmiştir herhalde. Hayal meyal bir iki anımız vardır. Devran abi daha iyi hatırlıyordur onu. Ben küçüktüm."
Aslında Merxas'larla ilgili çok fazla şey bilmediğimi konağa gelin geldiğimde anlamıştım. Ben sadece Memet'in kardeşlerini tanımışım. Bir de Nuşen'i. Belki en çok Nuşen'i.
Fazlasını öğrenmek istiyordum. Memet'li her şeyi.
"Kime benziyordu rahmetli amcan?"
Sorumla Memet kısa bir an bana baktı. Gülümser gibi oldu. "Tahmin et."
Kerem'in sıcak nefesleri göğsümü okşarken, Memet'le hoş bir sohbetin hevesi de beni iyice sarhoş edecek oldu. Dudaklarım kıvrıldı hoşnutça. "Baver?"
"Doğru."
İlk tahmini tutturunca bilmiş bir edaya sürünecek oldum. "Çünkü Koçer amcan da baban da hep mavi gözlü. Halan gibi kara gözlü biri daha olmalıydı. Mori halanın gözleri ne renk?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akşam Güneşim
Romance'Ben en çok akşam güneşini severim Mem. Sarının en masum, turuncunun en tutkulu, kırmızının en şefkatli hali demek çünkü. Ben akşam güneşinin alacasına meftunum. Sen bu aciz yüreğimin akşam güneşisin Mem.' ...