Felfelaket bir haftadan sağ çıktım. Hocalar asla acımıyor🥲 Haftaya da 6 gün sınavım olacak. (Neden Cumartesi hocam? Bi açıklar mısınız? Sabırrr) Asıl zor dersler de oraya konmuş. Günde 2 sınavımın olduğu olacak. Bölüm günlerini tek sınavımın olduğu zamanlara ayarlamaya çalışacağım. (Evet bu haftadan zor çıktım önümüzdeki haftadan çıkamayabilirim. Haftaya bölüm gelmezse korkmayın. Ya da korkun, bilmiyorum 🥲)
Ay buraya dert yanmaya alışacağım, geçin beni siz. Keyifli okumalar. 😘
☀️☀️☀️
Zühre kapıyı açmıyordu. Neden kitlemişti?
Öğürme seslerini duyuyordum. Banyoya girmeden önce yatakta kıvrandığında anlamıştım bir şeylerin ters gittiğini. Neden bir şey demeden kendini banyoya atmıştı? Neden ses vermiyordu? Bir yere düşmüş olabilir miydi? Su sesi hiç kesilmiyordu.
"Zühre!" Adını kaçıncı anışımdı bilmiyordum. Çocukları uyandırmak istemiyordum. Kerem'in kıpırtıları yüzünden seslenmeyi kesmek zorunda kaldım.
"İçeri gireceğim," dedim kapının kolunu tekrar tekrar çevirirken. Görmüyor muydu?
Zühre'ye bir şey mi olmuştu?
Kapıyı kıracaktım. Kırmak için geri çekildiğimde su sesi birden kesilmişti. Kapıya dayandım. "Zühre. Duymuyor musun sesimi?"
Cevap gelmedi. Yine de içeriden gelen tıkırtılarla onun kendinde olduğunu anlayabiliyordum. Kapının önünden ayrılamadım. Bekledim. Biraz sonra kapı aralanmıştı işte. Zühre havluya sarınmış şekilde çıktı. Baştan aşağı baktım ona. Yıkanmış mıydı?
"Ne oldu?" İçine nefes çekerken gövdesi titriyordu. "Hasta mısın?"
"Hastayım," dedi. Sesi boğuktu. Çok öğürmüştü. "Halanın evi... soğuktu."
Üşüyor gibi duruyordu. "Üşüttün mü?"
"Midem," dedi gözlerini kısa süreli kapatıp açarken. "Midemi üşüttüm." Gözleri çok daha fazlası varmışçasına cansızdı.
Zühre'nin akşam güneşi kadar sıcak gözleri beni endişeye düşürecek kadar soğuk bakıyordu.
"Şimdi nasılsın? Neren ağrıyor?"
Gözlerini bir kez daha yumdu. Açmadan konuştu. "İzin ver," dedi kısık sesle. Bir eli hep havlusunu tutuyordu. "İzin ver giyineyim önce." Gözlerini araladı. Bana bakmıyordu şimdi. "Utanıyorum böyle."
Önünde durduğum için geçemediğini o an anladım. "Giyin," dedim kenara çekilirken. "Giyin de hastaneye gidelim."
"Gerek yok," dedi dolaba doğru ilerleyerek.
"Ne demek gerek yok?" Arkasından bakmamak için banyonun kapısını kapadım. Benden utanıyorsa bakmamam gerekti. "Hastaysan..."
"Geçer Memet," dedi eline aldıklarını iç içe geçirirken. "Uyusam geçer."
Yapamıyordum. İyi olduğunu görmem gerekti. Göz ucuyla ondan tarafa bakıyordum. "Uyumakla geçmeyeceğini biliyorsun Zühre," dedim saçmalamayı kessin diye. "Aşağıda bekleyeceğim. Hazırlan, gel."
Kıyafetleri önüne yaslayıp yanımdan geçti, banyoya girdi. Kapıyı kitlemişti yine. Ya yine kötü olursa? Neden kitliyordu? Peşinden gireceğimi mi sanıyordu? Bana bu kadar mı güvenmiyordu?
Banyodan çıktığını görmek için bekledim. Kapının önünde ileri geri birkaç adım atmıştım. Biraz sonra açtı kapıyı. Saçlarına bir havlu bağlamıştı. Kapıyı örtüp yatağa doğru geçti. Örtüyü kaldırdı, uzandı, örtüyü üzerine çekti. Uyumaya hazırlık yapıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akşam Güneşim
Romance'Ben en çok akşam güneşini severim Mem. Sarının en masum, turuncunun en tutkulu, kırmızının en şefkatli hali demek çünkü. Ben akşam güneşinin alacasına meftunum. Sen bu aciz yüreğimin akşam güneşisin Mem.' ...