☀️27.BÖLÜM - Part 2☀️

5.8K 391 297
                                    

Sabahın ilk saatlerinde ameliyathanenin kapıları açılmıştı. Bir hücum herkes çıkan doktorun etrafında pervane olmuştu. Şiyar atıldı. "Kardeşimin durumu nasıl hocam? İyi mi?"

"Kurtuldu," dedi doktor. O ana dek diken üstünde duran ne kadar korku varsa derin bir nefesle düştü kalabalığın ayaklarına. "Kurşunu çıkardık ama beraberinde saplandığı kemik de büyük hasar almıştı. Hayatını kurtardık ama buradan sonraki süreç çok daha önemli." Kalabalığa toptan baktı. "Burada bu kadar kişi olmaz. Sadece görüşebileceğim iki kişi kalırsa sevinirim. Aileden iki kişi."

Mesut enişteyle Şiyar atıldı. Mesut enişteyi geriye çektim. Yerine Şiyar'ın amcaoğlunu verdim. Büyükleri alıp kafeteryaya gönderdim zor bela. Kadınların tarafına geçtim. Halam kendinden geçmiş şekilde dünden beri aynı yerdeydi. Asmin sürekli bileklerini ovalıyor, su içirmeye çalışıyordu. Yanına gidip, dibine çöktüm. Elimi dizine koyduğumda gözlerini araladı. Bir sözümle canını teslim edecek gibi bakıyordu. Bir kötü haberim halamın katili yapacaktı beni.

"İyi," dedim. Kadınların hepsi bir ağızdan sevinçlerini dile getirdiler. Zılgıt çeken vardı, şükretmek için elini açan, birbirlerine sarılan... Halam sadece bana bakıyordu. Ruhu bedeninden uzaklaşmış gibiydi. "Oğlun iyi hala. Civan yaşıyor." Bir nefesle hareketlendi ciğerleri. Çenesi titrerken bir duygu belirtisi gösterdi nihayet. Ağlamaya başladı. Başını önüne eğip o ana dek içinde tuttuğu ne varsa, hepsini birden ağladı. Onunla yanındakiler de ağladı. Asmin'e kaldırıp aşağı indirmesi için işaret yaptım. Kaldırmaya çalıştı. Yardım ettim.

Halamı acilin önüne çekilen transite kadar çıkarttık hava alıp kendine gelsin diye. Civan'a bir oda verilene kadar hastaneye sokmayacaktık. Baver'i diktim başına. Hozan kafeteryada erkeklerle kalacaktı.

Saate baktım. Kadın Doğum muayeneleri başlamak üzereydi. Poliklinik kısmına geçip Zühre için sıra aldım. Asansörle kata çıktım. Zühre'nin kaldığı odanın kapısını açtığımda Zelal hemen işaret parmağını dudaklarına bastırmıştı sessiz olmam için. Yanındaki koltukta Şermin uyuyordu. Zelal'in uyarısının onun için olmadığını odaya adımımı attığımda anladım. Çocuklar uyuyordu.

Kerem'in kafası Zühre'nin karnında, ellerini annesine sarmıştı. Zühre bir elini Kerem'in sırtına koymuş, üzerine doğru yatırmıştı. Mir ise Zühre'nin göğsünün yanında, kolunun altındaydı. Yüzünü Zühre'nin göğsüne dayamış şekilde uyuyordu.

Huzurlulardı. Annelerine kavuşmuş çocuklar huzurlulardı.

Ama Zühre kaşları çatık şekilde yatıyordu. Yamacındaki demirde bir serum şişesi duruyordu fakat elinin üstündeki damaryoluna takılı değildi. "Hemşireyi çağırmadın mı?" diye sordum Zelal'e alçak sesle.

Aynı sessizlikte cevap verdi. "Karın istemedi takılmasını. İçinde ağrı kesici, ilaç falan varmış. Emzireceğim dedi, istemedi."

İlacı reddettiği için sinirlensem de Mir'in Zühre'nin göğsündeki huzurlu görüntüsünden bir şey diyemedim.

"Ne zamandır uyuyorlar?"

"Mir uyuyalı oldu biraz. Kerem bırakmadı annesini. Biraz önce..."

Zelal konuşurken koridordan geçen yemek aracının tıkırtısıyla Kerem irkilerek uyanmıştı. Yüzü ağlayacağını ele verir şekilde birbirine girdiği gibi Zelal kalkıp kucağına aldı. Ayakta sallanmaya başladı. Kerem gözünü geri yumdu. Zelal fısıldadı. "Başım ağrıdı çocuk sesinden. Ağlamasın diye..."

Elimdeki sıra numarasına baktım. Zühre'nin kalkması gerekti. Mir'i alıp Şermin'e vermek istesem de onun derin bir uykuda olduğunu gördüm.

"Bunu niye getirdin ki zaten? Geldiğinden beri yatıyor."

Akşam GüneşimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin