☀️4.BÖLÜM☀️

9.3K 492 406
                                    

'Bir kapının ardında bedenim. Ben ise içeride, seninleyim. Açsan kapıyı kavuşacak benliğimle bedenim. Açsan kapıyı kavuşacak geçmişimle geleceğim. Aç kapıyı kavuşalım sevdiceğim.'

Açılmayacağını kabullenmek zorunda kaldığım kapının dibine çöküşümün üzerinden ne kadar geçmişti bilmiyordum. Asır gibi gelmişti bana. Elimde biraz önce oğluma sardığım battaniye vardı. Onu göğsüme basmış, orada bir yerde sancıyan acımı dindirmesini beklemiştim.

Üşüyordum. Yalnızlıktan, kimsesizlikten, kapı dışına atılmaktan tir tir titriyordum. Bedenimi ısıtacak battaniyeyi ancak göğsüme basabiliyordum. Çünkü biliyordum. O battaniye ancak bedenimi ısıtacak ne kimsesizliğime ne de çaresizliğime kalkan olmayı becerebilecekti.

Alnımı yasladığım kapı gıcırdayarak aralandı. İlk gördüğüm bir çift ayak olmuştu. Başımı kaldırdığımda Efkan'ı kucağında Kerem'le görmüştüm. Battaniyeyi bırakıp kapıya tutunarak ayağa kalktığım gibi oğlumu aldım kucağıma. Yanaklarını ondan aylarca ayrı kalmışçasına bir hasretle tekrar tekrar öptüm. "Oğlum, Kerem'im."

Efkan kapıyı ardına dek açtı. "İçeri geç yenge."

İçeri bakmadım bile. Başımı sağa sola salladım. "Ben bu evden atıldım. Çöp gibi. Hurdalığa çıkmış mal gibi atıldım Efkan."

Efkan başını omzuna yatırdı yorgun bir tavırla. "Yapma gözünü seveyim. Her şey yeterince zor zaten. İnsanlar geçecek şimdi, işe giden biri görecek seni şu hâlde. Gel içeri, konuşalım."

Girmek istemiyordum. Fırlatıldığım yer ile bir olan gururumu bir battaniyenin vicdanına sarmıştım biri insafa gelip kapıyı açıncaya dek. Şimdi oraya geri dönmek istemiyordum. Biliyordum, girmek istesem gururum benimle gelmeyecekti. "Gelmem Efkan. Bu evde benim bir yerim yokmuş." Oğlumu kendime yasladım esen rüzgâr ona vurmasın diye. "İshak'la gömmüşler benim gelinliğimi. Ben bu eve girmem artık."

"Yenge. Kurbanın olayım içeri geç. Odana geç sadece. Abimin odası orası. Oraya geç. Zor ikna ettim zaten bizimkileri."

"Neye ikna ettin?"

"Anlatacağım. Geç içeri ne olur."

Efkan valizimi alıp içeri soktu. Odamın önüne doğru gidip beni bekledi peşinden gelmem için.

Girmek istemiyordum. Ama Kerem ardımdan ağlarken terlemişti. Biraz daha dışarıda kalsa üşütecekti. Bu eve geri dönmezdim de oğlumu babasının odasına götürmem gerekti. Kerem, benim hırpalanmış gururumdan öncelikliydi. "O odaya oğlumdan başka erkeği almam, dedim."

Efkan yüzünü eğdi önüne. "İshak abimin bende emeği babamdan çoktur. Bir yerde babamdır. Beni onun oğlu gör, al yenge. Olur mu?"

Efkan bu evde bana kapıyı açan, ardımdan bile saygısını yitirmeden beni ablası belleyen tek kişiydi. Ona inanırdım. İshak'ın ailesinden bir o kalmıştı. İçeri sadece ona güvenerek girdim. Odamın önüne geçtim. Geri adım atıp bana öncelik verdi. "Yengemsin. Ablamsın. Abim babamsa, sen de anamsın bir yerde. Geç de gireyim."

İçeri girdim. Ardımdan girdi. Kerem'i yatağa bıraktım ama ben yere oturdum. Efkan da karşıma yere oturdu. Konuşmaya nasıl başlayacağını bilemez hali hoşuma gitmemişti. "İşler nasıl bu raddeye geldi bilmiyorum ama tüm bunlar olmasaydı bir şey diyecektim yenge. Bir sevdiğim var diyecektim. Beni bekler çocukluğumuzdan beri. Sözüm var ona."

"Biliyorum," deyiverdim. "Abin bahsetmişti biraz."

Biraz kızar belki gönül koyar sandım. Aksine bir yandan hoşuna gitmiş bir yandan utanmıştı. Yüzüme bakmadan konuşmaya devam etti. "Benim bekleyenim var yenge. Olmasa da dedim ya yengemsin, ablamsın, anamsın. Yine sana gözümün ucuyla başka niyetle bakamam."

Akşam GüneşimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin