100K oldukkkkk 💃🏻💃🏻
Darısı 1M başına diyebilir miyiz? Artık finalden sonra belki 🤧
Yorumlarda görüşürüz yine. Keyifli okumalar 😘
☀️☀️☀️
Marketten Zühre'nin dediklerini aldıktan sonra yol üstü manava uğramış meyve almıştım. Zelal de tatlı istemişti. Ona bir parça daha kızacacağım varsa da tatlıcıda durup almıştım sevdiğinden.
Köye yaklaştığımızda akşam vakti yavaştan girmeye başlıyordu. Zühre'yi yemek telaşı alıyordu. "Şimdi sarma sarsam yetişmez. Et pişirsem yumuşamaz. Fırın yok, ocak yok. Ben ne yapacağım?"
Zelal benden evvel davrandı konuşmak için. "Bizim tüpler iyi pişiriyor yenge. Zaten Hasan eniştem kırmızı et yiyemiyor diye Mori hala gelince biz hep tavuk haşlarız. Yanına da gırar, pilav, avsir... Yaparız bir şeyler. Ben buradayım ya halledilemeyecek şey yok."
Aylar sonra gelen şirinimsi tavırları beni bile kendine döndürüp baktırmıştı. Zühre'ye yenge demesi çok şaşırtmayacaksa da birden böyle sıcak davranması beni bile düşündürüyordu. Zühre'den hıncının bir kısmını almış olmanın rahatlığı değildi bu. Her şeyi geride bırakmanın vazgeçmişliği hiç değil. Başka bir pişmanlığı vardı. O pişmanlık, geçmişi öğrenmenin üstüne böylesi suçlu pozisyonunda af diler hale düşürüyordu kardeşimi.
Sorsam da ne Zühre ne de Zelal söylemeyecekti. Zühre ara ara lazım oldukça konuşmaktan öteye geçmiyorsa Zelal'in yediği halt affını biraz daha bekletiyordu.
"Kaç tüp var ki?" diye sordu Zühre ortaya. Belki ben cevaplarım diye bekliyordu.
Zelal yanıtladı yine. Kaçırmadı fırsatı. Yemek konusunu kullanıp Zühre'yle konuşmayı sürdürmeye çalıştığını görebiliyordum.
Dikkatimi çeken bir diğer mesele; Zühre'nin telaşını Zelal, ondan beklemeyeceğim bir atiklikle karşılıyordu. Neyi nasıl söylemesi gerektiğini bu kez bilerek konuşuyordu. Kelimeleri gelişine kullanmıyor, düşünüyordu.
Abilerinin aksine Zelal hızlı büyüyordu. Akıl tutuyordu. Hata nasıl telafi edilir, öfkenin yıkıntısını dönüp de nasıl toplar öğreniyordu.
"Tek yemek de değil sorun," dedi Zühre bu defa öne yaklaşıp iki koltuğun arasından bana bakarak. "Evi temizleyenin temizliğini hiç beğenmedim. Tabak çanakları yıkamadan kullanamam."
"Temiz onlar," dedim yeni iyi olmuşken kendine fazladan iş çıkarmasın diye.
Zelal atladı yine. "İçine sinecekse bence de yıkayalım. Mori halam pek temizdir. Baştan not kırmasın senden."
"Öyle mi?" derken ilgisini Zelal'e vermişti Zühre. Zelal'le karşılıklı konuşuyorlardı bu defa.
Zelal bulmuştu ilgiyi. Susmadığı gibi biri de on yapacaktı artık. "Öyle tabii. Öyle her evde yemek yiyemez Mori hala. Gulazer halamın evinde yemek yedikten sonra alt kata inip eltisinde bir bardak çay içemez. Bardağının üstünde kendi parmağının bile izi varsa eyvah."
"Ay bizim bardaklarımız hiç temiz değil," diye hayıflandı Zühre. "Kahvaltıda neyi kullansam yıkayıp kullanmıştım. Hiç temiz gelmediler gözüme. Mori hala evimde çay içemez o zaman."
"Su bile içmez," diye büyüttü Zelal.
"Abartma," diye uyardım aralarına girip. "Temiz bizim evimiz. Yer, içer. Yok öyle şeyleri halamın."
Zühre bana onaylamaz bakışlar atarak yerine geri çekildi. Zelal hiç laftan anlamadı. "Erkekler mutfağı ne bilsin?" diye mırıldandı duyulur sesle. Ona baktım Zühre'yi daha fazla gazlamasın diye. Görmedi. Çoktan arka tarafa dönmüştü konuşmak için. "En iyisi ne yapalım biliyor musun yenge?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akşam Güneşim
Storie d'amore'Ben en çok akşam güneşini severim Mem. Sarının en masum, turuncunun en tutkulu, kırmızının en şefkatli hali demek çünkü. Ben akşam güneşinin alacasına meftunum. Sen bu aciz yüreğimin akşam güneşisin Mem.' ...