"Abla!" Esme'nin sesiyle çöktüğüm yerden kalkmıştım. Koşarak geldi yanıma. "Abla bu ne hâl? Ne oldu? Neden kapının önündesin?"
"Esme," dedim acımdan kıvranır bir sesle. "Esme yanlış anladılar. Her şeyi yanlış anladılar."
"Neyi yanlış anladılar abla?" dedi yüzüme gözüme bakıp endişeyle bana sarılmaya çalışırken. "Birileri geliyor. Eve gidelim. Seni böyle görmesinler. Evimize gidelim."
Bizim bir evimiz kalmamıştı. Benim evim diyebileceğim Merxas konağından başka bir şeyim kalmamıştı. Onun da kapıları bir sur gibi suratıma çarpılmıştı. Ardında kalmıştım. Esme koluma girip kapı duvardan başka bir şeyi kalmayan eski evimize kadar götürdü beni. Yol boyunca ağladım. Benimle ağladı. Boş eve girdik. Kapının ardına bıraktım bedenimi. "Yanlış anladılar Esme."
"Neyi yanlış anladılar abla? Kim yanlış anladı?"
"Hüsnü," dedim burnumu çekerek. "Hüsnü, Memet'in dayıoğlu Hüsnü mü Esme?"
"Sen," dedi sadece. Sonra şaşkın bakışlarıyla devam etti. "Sen nereden öğrendin bunu? Kim dedi?"
Elimi toz tutmuş yere vurdum öfkeyle. "Niye demedin? Aptal! Memet'in kuzeni olduğunu deseydin benim telefonumdan konuşmana izin verir miydim?!"
Zaten bu sebepten söylememiş olacak kendini nasıl savunacağını bilemiyordu. "Abla kim dedi? Nasıl duydun ki sen?"
"Halime teyze!" diye bağırdım. "Memet'in annesi ben sandı. Diyemedim de kardeşimdi diye. Ben sandı Esme! Memet'in kuzeniyle de görüşüyorum sandı. Çok yanlış anladı!"
"Seni bu hale Halime Teyze mi getirdi?" Başını omzuma koydu pişman bir çekingenlikle. "Abla ben bilemedim. Özür dilerim ben Hüsnü'yle nereden konuştuğumu nasıl bilsinler ki diye düşündüm. Ben bilemedim." Kollarını sardı bana. "Yemin ederim ki öğrenip seni suçlayacaklarını bilseydim yapmazdım."
Esme'ye kızmak istiyordum. Esme'ye öyle bir kızmak istiyordum ki sesim soluğum kesilene kadar bağırabilirdim. Elim kolum tutmayıncaya dek ona vurabilirdim. Ama yapamadım. Sadece ağladım. Yanağımı koluna dayayıp acım dile geldiğince ağladım. "Esme... Memet duyarsa ağrına gider."
"Memet abi sana inanır," dedi umut dolu bir çıkışla. "Seni çok seviyor. İnanır."
"İnanır," dedim o güvenle. "Ama çok ağrına gider Esme. Memet'in çok ağrına gider." Esme'den koptum birden. "Hüsnü'ye de," dedim elimi cebime atarken. Telefonumu bulmaya çalıştım. "Ara, söyle. Ben olmadığımı söylesin Halime Teyzeye. Memet duymasın Esme. Allah aşkına hemen ara."
Esme beni durdurmak ister gibi telefonu çekmeye çalışıyordu aramızdan. "Abla... Bir dur abla. Ablam dur."
"Ara Esme. Memet gelir eve. Akşam olunca Memet gelir. O gelmeden de. Çok ağrına gider. Kırılır Memet. Biliyorum, çok kırılır. Hadi Esme. Kurban olayım, hadi."
"Abla Hüsnü'yü arayamam!"
"Şimdi ara Esme," dedim telefonu eline tutuştururken. "Şimdi ara. Memet gelir akşama. O gelmeden ara. Ara Esme. Hadi ara."
"Abla," dedi ağlamaklı sesiyle. "Arayamam."
Ona acımın gölgesinde kalan öfkemle baktım. "Ara! Hemen şimdi ara Esme!"
Yüzünü eğdi yere. "Hüsnü beni bıraktı abla," dedi içine dalmış bir sesle. "Yanına gittim. İstemedi beni. Buluşma yerimize bile gelmemiş. Kardeşini yolladı. Evlenecekmiş. Nişan yapılacakmış haftaya. Evlenecekmiş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akşam Güneşim
Romance'Ben en çok akşam güneşini severim Mem. Sarının en masum, turuncunun en tutkulu, kırmızının en şefkatli hali demek çünkü. Ben akşam güneşinin alacasına meftunum. Sen bu aciz yüreğimin akşam güneşisin Mem.' ...