ONLAR..

11K 147 3
                                    

''Ben Ece Kutay, belkide Ece Demirören mi demeliyim?' deyip gülerek Derin'e baktım. Yatakta eline yastığımı almış gülerek beni izliyordu. Elime kahve fincanımı alıp odamın penceresine doğru ilerledim.
'Ece, biz böyle konuşuyoruz ama bence artık söylemelisin Baran'a her şeyi.'
Düşündüm, zamanı gelmiş miydi? O sırada çalan telefonum irkilmeme sebep oldu. Telefonu sehpanın üzerinden alıp Derin'e döndüm:
'Seçil'
'Açsana' başımı sallayıp telefonu açtım.
'Alo Seçil?'
'Ecekuşum napıyosunuz? Ben şimdi çıktım evden annem ancak bıraktı. Kahveye yetişebiliyor muyum?'
Gülümsedim.
'Tabiki, koş ikinci kahveleri hazırlıyoruz hemen.'
' Tamamdır pastamızdan alıyorum, yeriz birlikte öptüm.' deyip telefonu kapattı Seçil.
'Pasta alıyormuş bırak artık istersen elindeki çikolatayı.' Dedim gülerek Derin'e.
'Sen bırak şimdi benim çikolatamı da Baran'ın soyadı adına yakışıyor mu diye denemeyi bırakıp artık onunla konuşsan mı?'
Durdum, evet bu yaşa gelmiştim üniversitenin son senesine gelmiş koca kız olmuştum ama hala sevdiğim adamın soyadı adıma yakışıyor mu diye deneme yapıyordum. Aa bir de şöyle bir sorunumuz vardı tabi Baran benim en yakın arkadaşlarımdan biriydi. Çocukluğum Baran ve Derin'le geçmişti. İlk düşüşüm, ilk okul dansım, ilk karne günüm, ilk saç baş kız kavgam ve daha bir çok şey hepsinde Baran yanımdaydı. Nasıl bağlandım ona bu kadar diye soramıyorum bile kendime. İlmek ilmek resmen hayatıma işledi kendini. Onu sevdiğimi ilk kez ayrı üniversitelere gideceğimizi öğrendiğimizde anlamıştım. Sevinememiştim. Resmen onunla aynı üniversiteyi kazanamadım diye daha yüksek puan almama üzülmüştüm. O günden sonra eskisi gibi olamadım zaten.
O sırada kapı çaldı. Hızlıca aşağıya indim, annem çoktan kapıyı açmıştı.
'Hoşgeldin' deyip sarıldım Seçil'e.
Seçil. Son üç yılda Derin kadar yakın olmakla birlikte sürekli yanımdaydı. Üniversitedeki tek arkadaşım, dostum. Normalde üç kız yan yana gelince kesinlikle iki kişi daha yakın olur derler ama bizde öyle olmadı. Hatta Derin ile Seçil'i ben tanıştırdım ki yakın olmaları anlaşabilmeleri beni çok mutlu etmişti.
'Hoşbulduk, dondum resmen hava buz gibi.' Deyip koşarak kalorifere sarıldı seçildi. Haline güldüm. Pastayı alıp mutfağa geçtim. Anneme kızlara tabak çıkartıp kahve yapmaya koyuldum. Derin aşağıya yanımıza inmiş Seçil ile konuşmaya başlamışlardı seslerini duyabiliyordum.
'Buraya gelsenizee!' Diye bağırdım. O sırada Derin koşarak çalan telefonumu getirdi. Derin'in Suratına baktığım gibi arayan kişiyi anladım. Baran.
Telefonu aldım, evet oydu. En yakın arkadaşım olması, yıllardır onu tanımama rağmen heyecanlanıyordum. Elimdeki pasta bulaşığını hızlıca havlu peçeteye silip telefonu açtım.
'A-alo?'
'Prenses, napıyosun?' Gülümsedim.
'Kızlarla oturuyoruz, kahve içeceğiz sen de gel istersen?'
'Birliktesiniz yani Seçil ile Derin de yanında ha? Bana hiç haber vermeyin zaten. Gelemem maalesef babamın yanına geçiyorum biraz evrak işleri birikti. Halledince arayayım sizi haberleşiriz.' Üzüldüm ama belli etmemeye çalışarak konuştum.
' Tamam, kolay gelsin öptüm' Kapattı. Bu sırada kızlar kahveleri yapıp pastayı dilimleyip tabaklara çoktan koymuştu.
'Ee geliyor mu?' derken Seçil'e döndüm.
Maalesef, babasının yanına geçecekmiş.' Kızlar başlarını sallayıp anladıklarını belirtip tabakları alıp içeri geçtiler.
Baran'ın babası çok yoğun çalışıyordu ufak bir şirketleri vardı. Yurt içi- yurt dışı taşımacılık yapıyorlardı. Baran evin tek oğlu olduğu için üniversiteye başladığımızda babasına yardım etmeye başlamıştı.
Babası biraz soğuk birisiydi babamla arkadaş oldukları için bize sık sık gidip gelmelerine rağmen hala alışamamıştım. Annesi ise tam aksine dünya tatlısı bir kadın. İki tane de kız kardeşi vardı. Aramızda çok yaş farkı olmadığı için onlarla da aram iyiydi.
Kahvemi alıp içeri geçtim. Baran konusunu Seçil ile de paylaşmamıştım. Bir sebebi yoktu aslında Derin ile de ben paylaşmamıştım. Üniversite sonuçları açıklandıktan sonra girdiğim bunalımda yanımda olduğu için anlamıştı. Hatta bana fark ettiren de oydu. Seçil'e ise söyleyememiştim sanırım daha Baran'a bahsetmeye cesaretim yokken ona da sadece çocukluk arkadaşım diye tanıtmıştım. Allahtan onunla da çok iyi anlaşmışlardı.
Kızlarla bir kaç saat oturup sohbet etmiştik. Seçil ile aynı sınıfta olduğumuz için Derin'e her şeyi ayrıntılı şekilde anlatıp sınıf dedikosu yapıyorduk. Hemşirelik okuyunca sınıfta kız çokluğu vardı tabi bu yüzden dedikodu malzemesi de çoktu.
Kızlar yavaştan ayaklanınca montlarını getirmeye kalktım. O sırada Seçil'in telefonu çaldı.
'Efendim Baran?' Duyduğum sesle arkamı dönüp dinlemeye başladım belli etmeden.
'Aa biz de tam çıkıyorduk yarın okul var biliyorsun.' Seçil bir kaç dakika bekleyip devam etti.
'Bizi bırabileceğini söylüyor sen eve geçeceksin değil mi?' Derken Derin'e bakıyordu.
'Arabayla geldim ben bırakırım seni.' Derin arabayla gelmişti biliyordum.
'Derin arabayla gelmiş sen zahmet etme yarın görüşürüz' yavaştan içeriye geçtim bende elimde montlarla.
'Baran gerek olmadığını söyledim.' Seçil'in sesini duyunca Derin'e döndüm. Bana bakıyordu.
'Tamam o zaman çıkıyorum.' Deyip telefonu kapattı Seçil.
'Ne olmuş?' Dedim dayanamayarak.
' İşi bitmiş buraya geliyormuş ben de kalkıyoruz deyince ben bırakayım diye ısrar etti, neyse hadi çıkalım Derin. Baran gelmek üzereymiş zaten.' Diyerek elimden montunu alıp üzerine geçirdi Seçil. Çok normal bir durumdu Baran zaten üçümüze de hep yakın davranırdı. Çok yakın arkadaştık biz. Seçil sonradan aramıza katılsada çok çabuk benimsemiştik onu. Ama garip olan Seçil'deki anlam veremediğim heyecandı. Elimi boynuma götürüp hafifçe kaşıdım. Derin hala oturduğu yerden bakışlarını ikimizin arasında götürüp getiriyordu. Sakince kalkıp yanıma geldi montunu aldı ve giydi.
'Çıkalım o zaman.' Dedi imalı bir şekilde. Seçil'in imayı anlamadığına emindim. Gülerek geldi beni öpüp kapıya doğru ilerledi. Derin'e döndüm öpüp kapıya doğru ilerledim.
Kapıyı açınca Baran'ın arabasını gördüm bana el sallayıp gülümsedi. Gülümseyerek baktım yavaşça elimi kaldırıp selam verdim. Koşarak gidip sarılmak istediğimi söylememe gerek yok sanırım. Seçil hızlı adımlarla gidip ön koltuğa yerleşti. Derin kapıda Seçil'i izliyordu. Seçil bize son kez el salladı, ve gittiler.
'Bu neydi şimdi?' Derin bana dönüp baktı.
'Bir şey değildi, Baran gelmiş o kadar zaten sizin evleriniz aynı yerde değil sana daha iyi oldu hadi geç kalma.' Dedim gülümseyerek.
'Öyle diyorsan.. Yarın görüşürüz' deyip sokağın başındaki arabasına doğru yürüdü Derin.
Kapıyı kapatıp nefes aldım. Her zamanki kıskançlıklarımdan birisiydi. Ama ayıp ediyordum. Seçil, benim arkadaşım. Başka birisi değildi ki?
Odama çıkıp yarının dersleriyle ilgilenmeye başladım.
Derslere bakıp annemlerle akşam yemeği yedikten sonra biraz kitap okumuş sonrasında duş almış başımda havluyla yatağımda uzanıyordum. Derin ve Seçil bizim grupta konuşuyordu. Baran gözlerinde kalpler olan gülen simgeyi atınca mesajlara girdim. Seçil köpeğiyle fotoğraf atmıştı. Baran Seçil'in köpeğini çok seviyordu. İlk tanıştıkları gün bile saatlerce köpeğinden bahsetmişti Seçil.
Aldırmadım. O sırada Deren özelden ekran görüntüsü alıp Baran'ın mesajını bana attı. Elimi alnıma götürüp nefes aldım.
Sesli mesajı açıp konuştum.
'Seçil'in köpeğini çok sevdiğini biliyorsun, sen de Allah aşkına Derin.'
Bir kaç saniye sonra cevap geldi gecikmeden.
'Aynen köpeği ama bir gün köpek olmayacak bu mesajları attığı kişi haberin olsun' bir hışımla mesajlardan çıkıp başımdaki havluyu çıkarıp kalktım yataktan. Camın kenarına geçip düşünmeye başladım.
Baran'a söyleme vakti gelmiş miydi gerçekten? Ya ters teperse ya arkadaşlığımız bozulursa? Asıl korkum buydu zaten onunla sevgili olamamak değil onun arkadaşlığını kaybetmek. Camı açıp derin bir nefes aldım.
'Yok yok olmayacak böyle..' Hızlıca saçımı kurutup üzerime siyah kotumu siyah boğazlımı ve siyah trençkotumu üzerime geçirip hafif bir makyaj yaptım. Saçlarım yeni yıkandığı için hacimli duruyordu. Hızlıca aşağı inerken abimin yeni geldiğini fark ettim. Koşarak sarılıp, öptüm.
'Abimm canım hoşgeldin ama beni Baranlar'a götürmen gerekiyor.' Yüzüme en masum bakışımı yerleştirip gözlerine baktım yorgun görünüyordu. Evet ehliyetim yoktu. Almayı istemiştim ama bir türlü faaliyete geçmemiştim.
'Ece saat kaç oldu hem geri nasıl döneceksin götürsem bile geri gelip alamam ki güzelim ben seni, gerçekten çok yorgunum.' Abim doktordu. Aile boyu sağlıkçıydık. Annem, babam ve abim doktordu. Benim ise puanım hemşireliğe yetmişti.
'Abi gerçekten geri dönüşü düşünme Baran bırakır ama taksiyle uğraşmak istemiyorum lütfen sen götür.'
Abim oflayıp çıkardığı ceketini geri aldı.
'Tamam hazırsın zaten başka şansım var mı hadi cadı hadi.' Deyince gülümsedim hızlıca kısa topuklu botlarımı giydim ve arabaya doğru ilerledim.
Arabaya bindiğimizde abim bana dönmeden konuştu.
'Bu saatte bu kadar acil olan ne acaba sorabilir miyim?'
'Abiciğim özledim Baran'ı hem yarın bir sunumu varmış ona yardım edeceğim bir kaç saat. ' Baran yazılım mühendisliği okuyordu.
'Sen de çok anlarsın ya yazılımdan.' Sinirle abime döndüm. Baran'a alışkındı yıllardır ben onlara giderdim saat fark etmeden Baran bize gelirdi.
'Abii!' Dedim sinirle.
'Aman neyse tamam geldik zaten başım ağrıyor biraz daha ağrıtma prensesim lütfen' deyince gülümsedim. Gelmiştik. Abimin yanağına bir öpücük koyup hızlıca arabadan çıktım.
'Teşekkür ederim canımıniçi, dolapta pasta var yemeyi unutma. Ben dönerim Baran'la iyi geceler.' Deyip Baran'ların sitesine ilerledim. Güvenliğe selam verecekken ileride Baran ve Seçil'i görünce duraksadım. Gülüyorlardı. O an ne oldu bilmiyorum ama çok kötü hissettim. Biz hep gülerdik komik bişeye, kötü bir şeye, yaşanmışlıklara, yaşanacaklara ama bu sefer biz değil onlar gülüyordu. Onlar. Baran ve Seçil.

O GÜNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin