41. Sevgilim,

56 25 1
                                    

Kulağıma "beni affet." Diye fısıldayan adamı affetmemek için kendimi zor tutuyordum. Ondan yavaş yavaş ayrıldım. Burnumu çektim. "Keşke senin gibi onu görebilseydim. Fotoğraflara bakmayı sevmiyorum." Dedim gözlerim dolu dolu. "Hep bize annesini anlatırdı. Hep bir kardeşi olsun isterdi. Sonra da siz varsınız derdi ve kendi kendine hafifletirdi acısını." Dedi acı bir tebessümle. "Neden yaptınız Ulaş." Dedim ve gözümden bir damla yaş düştü. "Zorundaydık." Dedi kendinden hiç emin olmayan bir sesle. "Eğer size söyleseydik bizim kimliğimiz ortaya çıkardı. Yağmur hapishanede çürürdü." Diye devam etti. "Bizi anlamak zorunda değilsin." Dedi bir süre sonra. "Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum Ulaş. Ama siz bana böyle bakarsanız ben size asla bir şey yapamayacağım." Dedim kısık bir sesle. "O bizim öldürdüğümüz ve ölümü hak etmeyen ilk ve son insandı. Eğer şu an yaşasaydı o da bir katil olacaktı. O melek olmayı seçti." Dedi. Durdu ve devam etti "Mavi, istersen kır dök. İstersen bizimle asla konuşma. İstersen bizi terket. Bu senin kararın. Benden nefret etmene kızmam mesela." Dedi. Kelimleri birbirine dolanıyordu. Ona gözlerimi çevirdim. "Gitmemi ister miydin?" Dedim acı dolu bir sesle. Biz ne konuşuyorduk? Biz ne ara buralara gelmiştik? Peki biz gerçekten "biz" olabilmiş miydik? "Mavi. Düşünmek istemiyorum." Dedi zorlukla. Gitmem onu bu kadar yıkarmıydı? "Sana bir soru sordum Ulaş." Dedim ve benden kaçırdığı o simsiyah gözlerine baktım. Bana bakmasını sağladım. Yutkundu. "Gitme." Dedi. Karşımda hayalleri yıkılmak üzere olan bir çocuk oturuyordu sanki. "Gitmeni hayal etmek istemiyorum. Gitmeni istemem çünkü gitme." Dedi. Sustum. Gidecek misin Mavi? Gidecek miyim? Gözlerimi kaçırdım. "Hani bana sormuştun ya. Biz neyiz diye." Dedi. "Biz neyiz Mavi?" Ona baktım. Biz neydik? "Adı üstünde. Sana sordum. Sorularımı yanıtlamam." Dedim. Bilmiyordum ki ne olduğumuzu.
"Peki. Benim sevgilim olur musun Mavi?" Diye sordu. DAN diye. Şu an zamanı değildi. Ya da tam zamanıydı. Ona kaç saniyedir bakıyordum. Saymamıştım. Bu gün günlerden neydi?
Mavi! Ne diyorsun ya!
Bu gitmemem için bir sebep miydi? Ulaş'a çok aşıktım. Ve bunu çok istiyordum. Ama bilmiyordum. "Ulaş." Dedim ona bakarak. "Gitmemem için yapıyorsun." Dedim kendimden emin bir sesle. "Hayır. Benim olmanı istiyorum Mavi. Ve buna bir tanım yapılması gerekiyorsa da yapılmasını." Dedi. "Ulaş. Biz katiliz. Biz insan öldürüyoruz. Bilmiyorum Bunun şu an zamanı değil." Dedim. Mavi. Ne yapıyorsun. "Tamam." Dedi ve arkasına yaslandı. "Ben zaten seninim Ulaş. Ve bunun gitmemem için bir tanıma ihtiyacı yok." Dedim ona bakarak. Kaşlarını çattı. "Ne yani?" Dedi anlamayarak. "Yani..." deyip duraksadım. "Neden olmasın." Dedim. Doğruldu. Gözlerini bana dikti. "Ne Neden
olmasın?" Dedi anlamayarak. Gülümsedim, "Senin sevgilin olurum Ulaş." Dedim tebessümle. Kaşlarını kaldırdı. Güldü. "Ama bana bir daha asla yalan söylemeyeceksin. Benden bir şey saklamayacaksın. Tamam mı sevgilim?" Dedim gülerek.
"Tamam sevgilim." Dedi ,o da gülerek.
Hayat buydu işte. Gözümüzde yaş,dudaklarımızda tebessüm. Gülerken ağladığınız yerdi işte burası. Hayat. Dünya. Garipti evet ama güzeldi de, bazen acı. Bunu da kendimiz mi seçerdik yoksa kader mi belirlerdi? Siz bu hayatta güler misiniz yoksa ağlar mı? Yada benim gibi gülerken tebessüm edip, yaranızı mı kabullenirsiniz?
♾️
"Girebilir miyim?" Diye bir kapı tıklatıldı. Odamdaydım. "Gel." Dedim ve yatağımda doğruldum. Kapıda Özgür vardı. Arkasında da Ecem. "Merhaba." Dedi Özgür. "Gelin." Dedim ve yatağımda oturur pozisyon aldım. Ulaş ile yerleri toplamıştık. İçeri girip yanıma oturdular. Özgür sandalyeye oturdu,Ecem de yanıma. "Size kızgın değilim. Hatanızı anladığınızı biliyorum. Ve sonuçta 5 sene geçmiş, ders almış olmanız normal." Dedim. Bu salaklık veya saflık değildi. Onlara ergen gibi trip atmayacaktım. Onlar benim yaralarımı sardı. Geçmişte, gelecekte hayatlarına kimin gireceğini bilemezler. Belki de şimdi öldürdüğümüz kötü insanların çocukları ileride biz olacaklar. Bilemeyiz. Hayat bu. Ve hayatı affetmeliyiz. Ben hem hayatımı hemde onları affettim. Belki şimdi yanımda bir abim olsa güzel olur muydu? Evet. Ama olsundu. Hayatın güzel olmasını beklemeyin. Kendiniz süsleyin kendi hayatınızı. "Yani. Hiç bir şey olmamış gibi mi olacak?" Dedi Ecem. "Şu an hiç bir şey olmadı ki zaten Ecem. Benim bir abim varmış ve ölmüş. Olabilir. Dediğim gibi. Alışkınım ben." Dedim. "Mavi. Sen iyi misin?" Dedi Özgür. "Özgür. Size çocuk gibi trip atmayacağım tabiki. Yanlışlıkla olmuş bir şey. Saklamanız da normal. Eğer saklamasaydınız şu an sizinle olmayacaktım belki. Bakın, her şer de bir hayır var." Dedim ve gülümsedim. Ecem bana yaklaştı ve sarıldı. Ona karşılık verdim. "Sen çok güçlüsün ve çok olgunsun Mavi. Gerçekten." Dedi Ecem. Ondan ayrıldım. "Yağmur. Çok kötü oldu." Dedi. "Nerede?" "Balkonda." "O zaman ben aşağı iniyorum." Dedim ve ayağa kalktım. Onlarda kalktı ve Ecem'in odasına girdiler. Bende aşağı indim. Mutfakta kendime bir bardak su doldurdum ve içtim ardından farklı bir bardak alıp hem ona hem kendi bardağıma su koyup balkona çıktım. Yağmur çift kişilik salıncakta oturup dizlerini kendine çekmişti. Yanına yaklaştım. Suyu ona uzattım. Gözlerini bana çevirdi. "Mavi." Dedi şaşırmış gibi. "Al." Dedim ve suyu elimden aldı. Yanına oturdum. "Neden ağlıyorsun?" Dedim ona bakmadan. "Özür dilerim." Dedi burnunu çekerek. "Özür dileme Yağmur. Olmuş ve bitmiş bir şey. Yapacak bir şey yok. Özür hiç bir şeye çare değildir." Olumlu anlamda başını salladı. "Refleks ile oldu. Çok üstüme gelmişti." Dedi ağlamaklı sesi ile. "Seneler sonra kardeşinin de sizden olacağını bilemezdiniz Yağmur. Bu yüzden bana değil ona özür dile. Ben onu görmedim, tanımadım bile." Dedim güçlü bir sesle. "Beni affedecek misin?" Dedi ve bana baktı. "Sana küsmedim Yağmur." Dedim ve elimi eline uzattım. Elleri titriyordu. "Evet. Sen benim abimi öldürdün. Bunu değiştiremeyiz. Ama bunu bana zeytinli tost yaparak telafi edebilirsin." Dedim sevecen bir sesle. Kaşlarını çattı. "Mavi." Dedi tebessümle. "Sen mükemmel bir insansın. Keşke senin kadar güçlü olabilseydim. Ama olamıyorum." Dedi acı dolu bir gülümsemeyle. "Belki ben olamayabilirsin ama bana benzeyebilirsin." Dedim alayla. "sen çok güçlüsün Yağmur. Sadece o içinde yatan gücünü uyandırman lazım. Ve emin ol yaşamak için de güçlü olman lazım." Dedim. Bana sıkı sıkı sarıldı. "Korkma Yağmur. Temiz bir sayfa açma vaktin geldi." Dedim kulağına. Beni daha da sıkı sardı. Sonra ayrıldık. Yağmur arkama bakıp güldü. Arkamda biri mi vardı. Arkama döndüm. Armağan bize bakıyordu. Yanımıza geldi. "Sulu gözler sizi." Dedi alayla. Ayağa kalktım. "Açım ben." Dedim, sonra Armağan beni durdurdu. "Mavi." "Sen benim kardeşimsin." Dedi bir anda. Yüzüme yavaş yavaş bir tebessüm yayıldı. "Sende benim kardeşimsin Armağan." Dedim tebessümümle. Beni kendine çekip sarıldı. "Gitmedin. Küsmedin. Bağırmadın. Sen nasıl bir insansın ya." Dedi alayla ama gururla. Saçlarını okşadım. "Bende buyum işte Armağan." Dedim ve gülerek ondan ayrıldım. "Hadi hadi açım ben." Dedim ve mutfağa yöneldim. Arkamdan güldüler, mutfakta Serhat vardı. Sigara içiyordu. Beni görünce sigarasını söndürdü. Ve pakete uzandı. Paketi önünden çektim. Bana anlamsız gözlerle baktı. "Beni sevmesende zehir içmene izin vermeyeceğim." Dedim. Ardından paketi alıp dolabın üstüne koydum. "Sanki oraya uzanamayacağım." Dedi alayla. "Uzanamayacağım değil. Uzanmayacaksın." Dedim idda eder gibi. "Öyle olsun."
Tostlarımızı hazırlayıp masaya oturduk. Sessizliği Ulaş bozdu; "bu akşam için bir şeyler yapalım diyorum." Dedi ortaya. "Olm her zaman gittiğimiz yere gidelim hem Mavi de görmüş olur." Dedi Armağan. "Olabilir." Dedi Ulaş. "Evet-Evet eğleniriz hem." Dedi Ecem. "Mavi? Ne dersin?" Diye sordu ardından Ecem. "Size uyarım." Dedim ve tostumu yemeye devam ettim. "O zaman yemekten sonra hazırlanın." Dedi Ecem. Heyecanlanmıştı yine çocuk gibi. Onun bu özelliğini seviyordum.
♾️
Akşam için hazırlanıyordum. Kısa bir siyah elbise ve altına da beyaz bir topuklu ayakkabı giymiştim. Boynuma bir inci kolyesi taktım, annemden kalan. Parmaklarıma da bir kaç eklem yüzüğü. Bu gün uzun zaman sonra makyaj yapmak istiyordum. Bu gün yeni bir sayfa açacaktım. Tüm acılarımı unutacaktım İşte bu gün o gündü. Göz kapaklarıma simli ve açık bir far sürmüştüm eski günlerde ki gibi, ardından rimel sürüp allığa geçtim. Yanaklarım al al olduğunda gülümsedim. Dudağıma tam kırmızı bir ruj sürerken kapı tıklatıldı. Sürme işlemimi halledip kapıya seslendim. "Gel!" Dedim ve çantama ihtiyacım olan şeyleri koymaya başladım. Kapı açıldığında içeri Ulaş girdi. Bana kapıdan bakıyordu. Ona anlamsız bir şekilde baktım. "Ne bakıyorsun öyle?" Dedim ve güldüm. Kaşlarını kaldırdı. "Çok güzel olmuşsun." Dedi hayran kalmış bir şekilde. Ona baktım. Bir tshirt'ün üstüne siyah bir ceket giymişti. Boynunda ki siyah taşlı ve gümüş uzun kolyeyi de unutmamıştı. "Sende." Dedim gülümseyerek. Çantamı ve üzerime giyeceğim siyah kabanı aldım ve "Aşağı inelim o zaman." Dedim. Bana yaklaşıp yanağımdan öptü. "İnelim sevgilim." Dedi şakacı ama karizmatik bir tavırla. Gülüp kapıyı açtım. Merdivenlerden inerken durup Ulaşa baktım. "Onlara söyledin mi?" Dedim aşağıyı göstererek. "Hayır. Beraber söyleriz diye düşünmüştüm." Dedi. Onu başımla onaylayıp aşağı inmeye devam ettim. Armağan bana baktı "Oooo!" Dedi alayla. "Mavi kız kara çocuk! Gözleri boncuk boncuk!" Dedi. "Ya Armağan!" Dedim gülerek ama uyarıcı bir sesle. "Kızım! çok güzel olmuşsunuz" Dedi. "Sende Armağancım." Deyip güldüm. Diğerlerine de baktım hepsi gülüyordu. "Çıkalım o zaman." Dedi Ulaş ve kapıya yöneldi. Arabaya bindiğimizde Özgür arabayı kullanıyordu ve Ulaş da yanındaydı. Arkada yanımda Yağmur ve Ecem oturuyordu. Karşımızda da Serhat ve Armağan vardı. Yağmur kulağıma fısıldadı "Çok güzel olmuşsun." Dedi heyecanla. "Sende." Dedim ve gülümsedim. 14 dakika sonra gideceğimiz yere ulaştık. İçeriden şarkı sesleri gelen ve eğlenceli duran bir mekandı. İçeri girip bir masaya geçtik, insanlar dans ediyordu. Ses yüksekti ama rahatsız etmiyordu. "Eğelenmeye hazır mıyız!" Dedi Armağan. Hepimiz ona güldük, kendi kendine dans ediyordu. "Ne içiyoruz." Dedi Özgür. "Votka istiyorum ben!" Dedi Armağan. Dans ediyordu ve komik gözüküyordu. "Olm içme bence, ben senin sarhoşluğunu çekemem!" Dedi Serhat. "Ya sanane!" Dedi Armağan. "Armağan'a uyarız ya! Shot yapalım!" Dedi Ecem. "Ben içmeyeceğim." Dedim yüzümü buruşturarak. "Maviş! Ayıp ediyorsun ama!" Diye bağırdı Armağan. "Çok az bari!" Dedi Yağmur. "Hayır, istemiyorum. Modumda değilim." Dedim itiraz ederek. "Ya kızım! Biz seni moduna getiririz! Pardon bakar mısınız!" Dedi Armağan ve garsonu çağırdı. "Buyrun efendim." "Bize 4 şişe votka, gecemiz uzun belki devamı gelebilir!" Diye gereksiz ayrıntılar vererek sipariş verdi Armağan. "Eee. Ulaş bey! Siz bizi böyle çağırtmazsınız hayırdır?" Dedi Özgür. Ulaş boğazını temizleyip bana baktı. Ona başımla ufak bir onay verdim. "Biz size Mavi ile bir şey açıklayacağız aslında." Dedi Ulaş. Hepsinin gözü soru işareti ile doldu. "Anlatın." Dedi Serhat. "Biliyorsunuz siz benim kardeşlerimsiniz ve sizden hiç bir şey saklamam. Şu zamana kadar ilk defa bir duygu hissediyorum, bana hiç tanıdık olmayan ve bunu sizinle paylaşmak istedim." Dedi. Ecem'in gözleri pörtledi. "Siz!" Dedi heyecanla. "Ulaş! Senin ilk defa bir sevgilin oluyor!" Diye bağırdı. "Siz sevgili mi oldunuz!" Elleriyle ağzını kapatırken garson şişeleri ve bardakları masaya koydu. "Ben ilk bakıştıklarında ne demiştim abi! Oha ya! Tek sap ben kaldım şaka mı bu!" Dedi Armağan. Ona gülerek baktım. Özgür kolumu dürttü "Mavi Yenge." Dedi alayla. "Ya Özgür bir git!" Dedim gülerek. Armağan bardaklara votka doldurup her birimize birer tane verdi. "O zaman Mavi ve Ulaş'a bu kadehlerimiz!" Dedi bağırarak. Kadehini havaya kaldırdı, ardından hepimiz birer birer kadehlerimizi kaldırdık. Ulaş bana baktı ve bende ona "Bize." Dedi fısıldayarak "Bize." Diyerek onu tekrarladım ve kadehleri kafamıza diktik. Başıma gelen sarsılma hissi ile yüzümü buruşturdum. Arkada bir şarkı çalıyordu.
"Denizler aşkım geliyorum bilirsin derdim seninle!"
"Denizler aşkım geliyorum! İster eğlen benimle!"
"Yüzünü bir görsem yeter!"
"Yolumuz ayrı biliyorum!"
"Ölmeden son bir defa! Belini kavrasam yeter!"
Hepimiz şarkıya eşlik etmeye başladık. Armağan beni masadan kaldırıp dans etmem için ellerimden tuttu. Peşimizden diğerleri de geldi ve dans etmeye başladık.
"Hadi gel buluşalım! Eski köprünün altında!"
"Kimseler görmesin!"
Armağan beni çevremde döndürüp döndürüp duruyordu. Başım dönmeye başlamıştı. Ardından arkamdan biri belimi tuttu. "Rahat bırak kızı." Dedi Ulaş Armağan'a "Ay tamam yemedik sevgilini!" Dedi ve dans ederek bizden uzaklaştı Armağan. Arkamı döndüm. Ulaş ile göz göze geldim. "Sen benimle dans etmeyi seviyordun değil mi?" Dedi gülümseyerek. Olumlu anlamda başımı salladım. Şarkı bitti ve ardından yeni bir şarkı başladı.
"Kime tutuşmuş yanarsın."
"Ben oluyorum evham! Veba!"
"Bekleye bekleye paslanır bu Sevda!"
"Sen dışında!"
"Sen dışında!"
Ulaş ile gözlerimizi birbirinden ayırmadan dans ediyorduk. "Bu şarkı seni anlatıyor." Dedi kulağıma. Şarkıyı bilmiyordum bile. Sözlerini daha dikkatli dinlemeye başladım.
"Sıcak bir aralık gecesi!"
"Islatır yanmış tenimi!"
"Yaklaşır o güzel bedeni!"
"Kendisi yakamoz güzeli!"
"Yakamoz! Yakamoz güzeli!"
"Yakamoz! Yakamoz güzeli!"
"Bence o endam güzeli!"
"Ya-ah-ah yakamoz güzeli!"
Ona gülümseyerek baktım. "Ben yakamoz güzeli miyim?" Dedim gülerek. "Sen benim gördüğüm en güzel şeysin Mavi. Sadece yakamoz değil." Dedi büyüleyici bir sesle. Ona yaklaşıp dudaklarına güçlü bir öpücük bıraktım. Gülerek benden ayrıldı. "Hadi masaya geçelim." Dedi ve elimden tutup kalabalıktan çıkmama yardımcı oldu. Yağmur ve Serhat masada oturuyordu. "Siz niye gelmediniz." Dedim Yağmura. "Ayaklarım ağrıdı." Dedi gülerek. Yanına oturdum. Susamıştım ama bu kalabalıkta gidip su almaya cesaret edemiyordum. Ulaş masadan kalktı. "Geliyorum birazdan." Dedi ve gitti. Yağmur da kalktı. "Ben dans edeceğim!" Dedi ve Ecem'in yanına koştu. Serhat kendine 3. Bardak votkasını doldurdu. "Benden gerçekten nefret mi ediyorsun Serhat." Dedim. Gözlerini bana çevirdi. "Kim dedi senden nefret ettiğimi?" Dedi ve bardağından bir yudum aldı. "Şu an bile burada olmamı istemiyorsun belki de. Hatta Ulaşa çok yakın olmamı da istemiyorsun öyle değil mi? Sonuçta bana güvenmiyorsun?" Dedim. Bana uzun uzun baktı, "Sana güvenmiyordum Mavi. Evet bu doğru." Dedi ve bardağından bir yudum daha aldı, "İnsanlar bazen fikirlerini değiştirebilirler öyle değil mi?" Dedi. Kaşlarımı çattım. "Ne yani?" Dedim. "Yani, sana güveniyorum Mavi, sen bizdensin. Sen artık bizdensin, sen artık benim kardeşimsin." Dedi ve yüzünde kırık bir gülümseme oluştu. "Bazen zorla da olsa kabullenmek gerekiyor ve ben seni kendi isteğimle kabullendim." Diye devam etti. Ona gülümsedim. Yanına gidip ona sarıldım, beni büyük kolları ile sardı. "Ulaş sana çok güveniyor Mavi. Onun güvenini boşa çıkarma." Dedi ondan ayrıldığımda. Gülümsedim, "Ona bunu asla yapmayacağım Serhat, emin olabilirsin." Dediğimde Ulaş masaya geldi, elinde bir bardak ve içinde bir içecek vardı. "Al bakalım." Dedi ve bana uzattı. "Bu da ne?" Dedim şaşırarak. "Alkol kullanmak istemiyorsan kullanmazsın. Ananas suyu." Dedi ve bardağı elinden aldım. "Teşekkür ederim." Dedim ve ananas suyundan bir yudum aldım. Serhat ayağa kalkıp bar kısmına doğru yöneldi. Ulaş da yanıma oturdu. Kendine bir bardak votka doldurup yavaşça içmeye başladı, "Senin sarhoş halini çok merak ediyorum." Dedim gülerek. "Ben sarhoş olmam." Dedi ciddi bir sesle. Güldüm. "Her insan bir miktardan sonra sarhoş olur Ulaş." Bardağından bir yudum daha aldı. "Ben miktarımı bildiğim için sarhoş olmam zaten Mavi." Dedi sıkıntılı bir sesle. Neyi vardı? Ne olmuştu?
"Ne oldu Ulaş?" Bana anlamsız gözlerle baktı. "Bir şey olmuş." Dedim ve iç çektim. "Buradan gitmemiz gerek." Dedi sıkıntılı sesiyle. "Neden?" Dedim ve kaşlarımı çattım. "Yılanlar toprak üstüne çıktı yeniden. Peşimizdeler." Dedi. Anlamıştım. Alara buradaydı. Toprağın üstüne çıkmıştı yeniden. "Gidelim." Dedim ve ayağa kalkıp toplanmaya başladım. "Mavi." Dedi ve kolumdan tuttu Ulaş. Ona baktım. "Sakin olur musun? Anladığını belli etmemen gerek." Dedi ve beni yerime geri oturtturdu. "Diğerleri masaya geldiğinde hiç bir şey olmamış gibi gideceğiz." Dedi ve beni kendine çekti. Onun bedenine sırtımı yasladım ve beni kollarıyla sardı. Ardından nabzımın attığı yere, bileğimin üzerine bir öpücük kondurdu. Sonra baş parmağı ile yavaş yavaş okşamaya başladı.

Ölü Gibi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin