16. Bir yanlış üç doğruyu götürür

78 32 0
                                    

Kalbinizin durmasını hissedermisiniz? Sizce kalp mutluluktan mı şoktan mı yoksa üzüntüden mi durur. Yada normal bir anda da mı durur kalp? Peki kalbin durması mecazi midir? Yoksa gerçekmi? İşte kalbimin  durduğu bir andı o sesi duyduğum an. Ormanda karşıma çıkan adam ve onun tıpatıp aynısı biri daha bize bakıyordu. "Ulaş" dedim çaresizce. "Bu kadar mı korkaksınız! Yüzünüzü bile göstermiyorsunuz!" Sonrasında en korktuğum şey oldu adam elini beline götürdü, belinden bir silah çıkaracağı o kadar belliydi ki gözlerim kocaman şekilde açılmıştı. "Belki korkan taraf biz değilizdir?" Adam silahını çıkarttı ve bana tuttu , o an 2şey hatırlıyorum. Ulaş'ın bağırışı ve açılan 2 çift göz . Ben ve Ulaş'ın gözleri. Size bu hikayenin başından beri gözlerimizi anlatıyorum. Belki bir gün bu gözler ayrı ortamlarda kapanacak veya el ele. Şu an bunu bile bilememek acı veriyor. Ama acı vermeyen tek bir şey var oda o silah sesi. Bir yerde okumuştum eğer silah sesini duyarsanız bilin ki vurulmamışsınızdır diye. O an aklıma bir sürü fikir veya izlediğim videolar geldi, vuruldum mu yoksa Ulaş mı vuruldu o kadar sorguladım ki. 5saniye içerisinde gözüm kapalı onca olay düşünürken gözlerimi açtığımda karşılaştığım manzara ile kendimi sorguladım. Karşımdaki iki adam yerde kan içinde yatıyordu. Ne Ulaş'ın elinde nede benim elimde bir silah vardı. O sırada Ulaş bana bağırdı "Sana gelmemeni söylemiştim!" "Ne yapsaydım!" "Gelmeseydin!" "Ulaş!" "Mavi!" "Orada oturup huzurla silah seslerini mi dinleseydim!" "Mavi..." "Ya ikimizede bir şey olsaydı!" "Mavi..." "Ulaş! Ne mavi ne!?" "Burada durup böyle cevap vermeden yüzüme mi bakıcaksın!" Ben art arda sinirle sorularımı sorarken Ulaştan beklemediğim bir hareket yaptı, sinirle beni kendine çekip sarıldı. Sadece sarıldı. Hiç bir şey demedi ve sinirden titreyen elleriyle beni sardı. Onun kolları arasında küçük kalan bedenimle ellerim havada şaşırmış gözlerimle öylece kalmıştım. "Ulaş...kim vurdu onları." Sessiz ve sakince kurduğum bu cümleye Ulaş parmağıyla göstererek yanıt verdi. "Özgür vurdu onu, şuradaki minik tepeden..." o an Ulaş'ın kolları arasında Serhat ile göz göze geldim. Bana gülümseyerek bakan Özgür'e korku dolu bir bakış attım. "İyisin değilmi?" yönelttiğim soruya cevap verdi, "iyiyim sadece gerildim biraz, refleks ile sarıldım" "Biliyorum..." "Neyi bilmiyorsun ki Mavi..." yürüyerek Özgür'ün yanına gittik. "İyisiniz değilmi" "Diğerleri yanında mı?" Özgür bizim onca gerginliğimizde koca bir tebessüm ile sorularımıza cevap veriyordu "Merak etmeyin sadece ben varım" "Niye merak edelim Özgür?" "Hiiç" Özgür'ün ağzında çiğnediği sakız sesini arabaya kadar dinledikten sonra sonunda arabaya gelmiştik. Hepsi arabadaydı. "Yuh! Özgür!" "Hani hiçbiri yoktu! Bunları arabada nasıl tuttun!" Ulaş Özgür'e alay ile bağırırken kapı açıldı ve hepsi arabadan indi. "Ya siz hep mi yanlız kalınca bela çekiceksiniz!" Yağmur bize sinirle bağırıyordu. Hepsi bağıra bağıra arabaya bindi. Hep böyle oluyordu, sinirlerini birbirlerinden çıkarıyorlardı. Belki de en doğrusu buydu, çünkü insan sevdiğinden intikam alamaz veya bağlandığına düşman kesilemez. Onlarda asla intikam alamayacağı ve düşman kesilemeyeceği kişilerden,birbirlerinden çıkarıyorlardı sinirlerini. "Daha iyi misin Mavi?" Ecem sorduğu an başımı ona çevirdim "evet nefes almak iyi geldi..." "Abi!" "Ne oldu yine Armağan!" "B-b-burası..." o sırada hepimiz şaşkın gözlerle arabayı durduran Armağan'a baktık. "Armağan ne oluyor?" "Burası fotoğraftaki depo!" "Oha!" "Evet abi!" Hepsi şaşkınlıkla depoyu gösteriyordu. Demekki Alara buradaydı, düşmanımız buradaydı. "Hadi ne duruyorsunuz" Ecem'in tepkisi ile arabadan indik. "Bagajdaki silahları çıkaralım herkes yanına alsın ne olur ne olmaz." Armağan ile Serhat silahları çıkarırken Ulaş yanıma geldi "Silah kullanmayı bilmiyorsun değilmi?" "İlk deneyimimde bir insan öldürmüştüm Ulaş, hemde gözünün önünde." "Hep ilklere takılı kalırsan ikincisinde hayal kırıklığına uğrarsın." "Güven hissedersem her şeyi yaparım Ulaş, beni tanımak istiyorsan bunu unutma." "Öyle olsun." "Öyle zaten." "Hep bu kadar inatçımıydın?" Bir anda istemsiz bir sinirle cevap verdim. "Evet! Bir sorun mu var!" "Bir sorun yok, eğer geriliyorsan ve onun yüzünü görmek istemezsen arabada kal, bu gergin sinirlerin işimize yaramaz." "Ulaş...ben" derken sinirle uzaklaştı, biraz fazla gergindim evet ama bunu dışa vurmam da çok normal di. O benim senelerce ölümü yüzünden çocukluğumu bitiren insan ve şu an içeride yaşıyor, beni ve bizi öldürmek için binbir plan yapıyor. "Mavi!" "Al." Bana da bir silah uzattıklarında plan yapmaya başladık. "8 kişiyiz ve 4kişi arkadan 4 kişi önden gelsin." "Armağan, Ecem,Mavi ,Serhat siz arkadan girin" "Yağmur,Özgür ve ben önden gireceğiz" Ulaş'ın emri ile yönümüze odaklandık. "İlk hedefimiz Alara değil-" derken sözünü devam ettirdim "ilk hedefimiz adamları, yanlız kaldığında katletmek daha kolay olur" "aynen..." Ulaş bana soran gözlerle bakarken ona karşı büyük bir pişmanlık hissediyordum. "Hadi o zaman" Serhat bir anda hepimizi durdurdu "Bakın. İçeride fazlasıyla kan dökülecek ama eğer birinize bile zarar gelirse o kişi ölmeden onu öldürürüm anladınızmı! Birbirinizi değil kendinizi koruyun" Serhat önceden deneyimli gibi konuşuyordu. O an şunu anlamıştım birimiz hepimizdik ve hepimiz birimizdik Amber aslında bunu söylemek istedi. Birimize bile zarar gelirse hepimiz acı çekecektik, aynı bir tırnağını yanlış kestiğinde hepsini onun boyunda kesmek gibi. Üç yanlış bir doğruyu değil bir yanlış üç doğruyu götürür bu hayatta.

Ölü Gibi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin