38. Dua et kardeşimsin.

47 23 1
                                    

(Ulaş'ın Anlatımıyla)
Mavi bayılalı 1 saat olmuştu. Hala uyanmamıştı. Gelen sonuçlara bakmaya cesaret edememiştim hala, korkaklık etmemesini söylediğim kadından gerçekleri saklamak saçmalıktı. Ama gerçeklerin de gerçek olduğuna gerçekten inanmak lazım.
"Ulaş." Dedi kapıdan bir ses. Mavinin başında oturuyordum ama ona bakamıyordum. Camdan bakmaya devam ettim. "Ulaş?" Diye tekrarladı ses. Arkamı döndüm. Yağmur karşımdaydı. "İyi misin?" Dedi ve yanıma doğru geldi. Başımı olumlu anlamda salladım. "Sonuçları açmayı düşünmüyor musun?" Diye sordu ve yanıma oturdu. "Yağmur." Diyebildim sadece. Devamını getiremedim. "Eğer, o adam Mert Efe Çetinse ve gerçekten ben onu öldürdüysem. Ne yapacağız Ulaş. B planımız ne?" Dedi ağlamak üzere olan sesiyle. "Senin suçun değildi.Bunu hepimiz yaptık." Gözleriyle Maviyi işaret etti. "O yapmadı ama." Dedi anlamlı bir şekilde. Sonra devam etti. "Ben yaptım, ve siz herkesten sakladınız." Dedi. Gözlerimi sıktım. "İçeri geç. Zarfı al. Geliyorum." Durdu. "Ulaş. Ben hazır değilim." Dedi kısık ve tereddütlü bir sesle. "Biz yaşadığımız hiç bir şeye hazır değildik Yağmur. Bence o adam Mert Efe bile değildi. Gerçeklerle yüzleşme vakti." Dedim kendimden emin bir şekilde. Kendi yalanıma inanmak istiyordum. Belki de doğru söylüyordum. Kim bilebilir? Yağmur ayağa kalkıp odadan çıktı. Maviye döndüm. "Eğer bu odaya. Bambaşka biri olarak dönersem. Affet beni asi ,deniz gözlü kız..." dedim çaresizce. Ayağa kalktım. Ve odadan yavaş yavaş çıktım. Çıkmak istemiyordum. Ayaklarım geri geri sürüklesede bedenimi, beynim yönünü belirlemişti bile çoktan.
O gün Ulaş Altay ilk defa gerçeklerden korktu.
Ve o gün Ulaş Altay gerçeklerden korkmayın derken kendi gerçeklerinden kaçtı.
Çalışma odasına girdim ve kapıyı kilitledim. Hepsi beni bekleyip yerlerini almıştı. Ortada kalın ve uzun bir zarf vardı. Beni bekleyen. Bizi bekleyen.
Yerime geçtim. Herkes ortada ki zarfa bakıyordu. "Öldürdüğümüz kişinin gömüldüğü yerden örnek aldık. Bu zarfta yazıyormuş. Kim olduğu." Dedi Serhat. "Biz öldürmedik Serhat." Dedi ve Serhat'a baktı Yağmur. Herkes ona bakıyordu. "Onu ben öldürdüm." Dedi ve gözünden bir damla yaş geldi. Herkes sustu. Yağmur ne olursa olsun haklıydı. Onu o öldürdü. O tetiği o çekti. Ve o kurşunu o sıktı. Hepsinin başı bana döndü. "Ulaş. Zarfı açmamız gerek. Bunları daha sonra konuşalım Yağmur." Diye toparladı Özgür. Kafamı kaldırıp ona baktım. "Aç." Dedim kısık bir sesle. Bana anlamsız bir şekilde bakıyorlardı. "Açsana Özgür." Dedim tekrar. "Sen?" Dedi Özgür. Durdum, "Yapamam." Diyebildim sadece. Kafamı öne eğdim. "İlk defa patronluk taslamıyorum İşte. Alın, güçsüzüm. Ve o kağıdın içinde ki yazıdan da o kadar çok korkuyorum ki." Diye devam ettim titreyen bir sesle. Özgür zarfı eline aldı ve yavaşça açmaya başladı. Yağmur elini ağzına götürmüş ve gözünde ki yaşları durduramıyordu. Hepsi ayağa kalkıp çıkan kağıdı okumaya başladı. Ve gözleri bana döndü...

7 arkadaş birbirine 5 yaşından beri, bir kan bağı olmamasına rağmen kardeş olmuşlardı. Onlar kimsesizdi. Yalnızdı. Ve bunun ne demek olduğunu da, nasıl kurtulabileceklerini de kendileri öğrendi.
Ulaş; en akıllıları ve belki de grubun beyni. O olmazsa hiç biri olmaz. Aynı bir tohum dikilmeden bir fidanın yeşermediği, bir ağacın meyve vermediği gibi.
Ecem; grubun annesi. Kalbi. Amacı sadece iyilik olan ve içinde asla kötülük besleyemeyen biri. O olmazsa grup dağılır. Aynı bir telefonun şarjı olmazsa çalışmayacağı gibi. O yoksaVar ama tam değil.
Armağan; grubun neşesi. O olmazsa hiç biri tebessüm etmeyi bilmezdi belki de. Aynı insanların mutlu olmasını sağlayan bir çikolata gibi mesela.
Serhat; grubun kolları. Sinirli gibi görünen ama pamuk kalbi olan birisi. Bir kardeşinin kılına bile zarar gelse karşısında kıl bırakmayacak kişisi.
Özgür; grubun en olumlusu ve sakini. Her zaman bir çözüm yolu olduğunu hatırlatan üyesi. Grubun bacakları mesela. O olmazsa grup hareket edemez ve mantıklı düşünemez.
Yağmur; grubun sessizi. İçinde fırtınalar kopan ve sadece kardeşlerine yansıtan kişisi. O yaraları olan ama grubun en iyi yaraları saran kişisi.
Ve son olarak. Adı bilinmeyen. Bora. O kimdi peki? Grubun neyiydi?
(13 yıl önce)
Küçük Ulaş ve Özgür, bir çocuk görmüşlerdi o yağmurda. Koşarak yanına gittiler minik gözüken çocuğun. "Merhaba." Dedi sevecen bir sesle Özgür. Çocuk ani bir şekilde onlara döndü ve cebinden bir çakı çıkardı. "Kimsiniz siz!" Dedi yağmurda sesini daha da çok korkutucu yaparak. Ulaş ellerini kaldırdı. "Biz- kimsesiziz. Yetimhaneden kaçtık. Sığınmamız gerek! Bize yardımcı olur musun?" Dedi minik aklıyla. Ardından eski depodan bir çocuk çıkıverdi. "Serhat. Kim bunlar?" Dedi korkuyla. Minik Ulaş tekrar açıklama yaptı. "Biz yetimhaneden kaçtık ve sığınmaya ihtiyacımız var. Lütfen, yağmur durana kadar" dedi yalvararak. Armağan düşündü. "Tamam hadi içeri geçelim. Ama ilk baş üstünüzü arayacağım." Dedi ve Özgüre yöneldi. Özgür kollarını kaldırdı. Küçük Armağan sanki bir güvenlik edasıyla ceplerini karıştırıyordu. Özgür gülmeye başladı, "ne gülüyorsun ya!" Dedi Küçük Armağan. "Gıdıklıyorsun beni!" Dedi ve biraz daha güldü Özgür. Sonra ufak ufak tebessümler belirdi. İlk başta Ulaş'ın ve sonra Serhat'ın...
(1 gün sonra)
"Nasıl yani senin adın yok mu?" Dedi merakla Özgür. Küçük esmer çocuk konuştu, "Evet." Dedi çaresizce. "O zaman sana bir takma ad bulalım." Dedi akıllı Ulaş. "Hmm! Güvercin olsun! Sen geldiğin gün kapıda bir sürü güvercin vardı!" Dedi minik Armağan. "Hayır o çok saçma!" Dedi uslu Ecem. "O zaman makarna olsun! O çok seviyor!" Dedi komik ve sevecen bir sesle Ecem. "Hayır o da çok saçma." Dedi Özgür. "Barın." Diye bir ses çıktı esmer çocuğun ağzından. "Barın olsun benim ismim." Dedi kısık bir sesle tekrar. "O nereden çıktı?" Dedi Armağan merakla. "Bir kadın vardı, küçük bir çocuğa sesleniyordu. Annesiydi. Çok güzel sesleniyordu. Benim de ismim Barın olsun." Dedi acınasıcana. "Tamam Barın, tanıştığıma memnun oldum!" Dedi tekrar sevecen bir sesle Armağan...
(5yıl önce)
"Ulaş!" Diye bağırıyordu Yağmur. Ulaş koşarak Yağmurun yanına gitti. Elinde silah vardı Yağmurun. "Ne oldu!" Yağmur ağlamaya başlamıştı. "Ben- ben bir şey yaptım!" Diyordu. Ulaş Yağmurun üstüne baktı. Kan vardı. "Ne oldu dedim Yağmur!" Diye bağırdı. "Barın-Barın çok üstüme geldi. Biz-biz çalışma yapıyorduk. Ben-ben onu vurdum. Gerçekten yanlışlıkla oldu Ulaş. Gerçekten." Diye ağlıyordu Yağmur. "Ne yaptın? Ne yaptın?" Dedi Ulaş. Anlamamıştı. "Vurdum. Sol göğsünden." Dedi Yağmur ve ağlaması daha da şiddetlendi. "Ecem!" Dedi ve koşmaya başladı Ulaş.
                                             ♾️
"Ölmüş." Dedi Ecem elleri kan içinde. "Hayır." Dedi Yağmur. Hepsi şok içinde Yağmura bakıyordu. "Ben-ben yanlışlıkla yaptım. Bilerek vurmadım onu! Çok üstüme geldi!" Diyordu. "Tamam." Dedi ve iç çekti Ulaş. "Gömelim onu. Kimse bilmeyecek. Sakin ol Yağmur." Dedi. Asıl sakin olması gereken de oydu. Telaşla bir şeyler yapmaya çalışıyordu. "Ulaş! Saklayamayız! Çocuk ölmüş! Gerçek Adını bile bilmiyoruz! O bizim kardeşimiz!" Dedi Serhat. Gözünden bir damla yaş geldi. Barını çok severdi. Ama şimdi yerde kanlar içinde sevdiği kız tarafından öldürülmüş bir şekilde yatıyordu. "Yapacak bir şey yok." Dedi ve burnunu çekti Özgür. Armağan Barının yanına eğildi. "Olm. Kalksana." Dedi ve gözünden bir damla yaş geldi. Barın'ı dürttü. "Şaka yapmasana Baro! Kalksana!" Dedi ve ağlaması daha da şiddetlendi. "Biz italya'ya gidecektik daha olm. Sen nereye gidiyorsun." Dedi ve yere oturdu. Sesi gittikçe kısılıyordu. "Armağan." Dedi Yağmur. Armağan Yağmura döndü. "Dua et. Kardeşimsin." Dedi gözleri dolu ve sinir küpü bir şekilde. Dua et kardeşimsin...
(Günümüz)
"Ulaş." Dedi Ecem. Ulaş başını itinayla kaldırmıyordu. "Ulaş." Dedi tekrar. "Görmek istemiyorum." Dedi sert bir sesle. Ecem'in gözünden bir damla yaş geldi. "Bu-bu o..." dedi Armağan titreyen bir sesle. Serhat kağıdı alıp masaya fırlattı. Ulaş'ın gözleri yavaş yavaş masaya çevirildi. Kağıda bakmak zorunda kaldı bu sefer. Sonra gözünün önüne Mavi ile olan konuşması geldi.
"Peki, eğer bir kardeşin varsa?"
"Onu bulacağım."
Ulaş ayağa kalktı. Kapıya gitti. Ecem onun önüne geçti. "Dışarı çıkamazsın şu an." Dedi.
Ulaş Ecem'i görmezden gelerek tekrar kapıya yöneldi. "Ulaş!" Diye bağırdı uyarıcı bir tonda Ecem. Ulaş'ın gözünden bir damla yaş geldi. "Ecem! Bir daha yaptır şu testi! Gerçek değil o!" Diye bağırdı. Hepsi suskunluğunu korumaya devam etti. "Yanlışlık vardır! Olamaz!" Dedi ve ellerini başının arasına aldı. "Ulaş..." dedi Yağmur titrek bir sesle. "Özür dilerim." Diye devam etti. Ulaş Yağmura baktı. "Ne özürü Yağmur! Özür mü kalmış! 5 sene oldu! Biz o içeride baygın bir şekilde yatan kızın belki de tek ümidini çaldık! Bir özür ile geçer mi bu!" Diye bağırdı Ulaş. Ortada sadece sadece Yağmurun burun çekme sesleri ve diğerlerinin sinirli ve gergin solukları kalmıştı. "Ondan uzaklaşamazsın." Dedi Özgür Ulaşa. "Onun ümidini çaldığımı bile bile onun yakınında duramam Özgür." Dedi Ulaş çaresizce. Herkes şok olmuş bir şekilde Ulaşa bakıyordu. "Hayır." Dedi Yağmur. "Ben Maviye anlatacağım. Ben yaptım diyeceğim. Gerekiyorsa benden nefret etsin. Ama sizin bir suçunuz yok." Diye de devam etti. Ulaş iç çekti. "Yağmur! Bu cesedi! Yıllardır! Biyolojik ailesinden saklayan kişi sen değilsin! Benim! Biziz!" Dedi bağırarak. Kendini zor tutuyordu. "Mavi ile seni ayıramam. Sen onu çok seviyorsun Ulaş. Sen ilk defa birini bu kadar çok seviyorsun." Dedi Yağmur çaresizce. "Ama o bunları duyduktan sonra beni sevmeyecek Yağmur." Dedi Ulaş tekrar sakinliğini koruyarak. Hepsi suskunluğuna geri dönmüştü şimdi de. "Ondan saklayacak mıyız?" Dedi Armağan. "O öğrenene kadar bizden duymayacak." Dedi Özgür Armağan'a bakarak. "İstediğin oldu mu Serhat." Dedi Ulaş. Masada ki kağıda bakıyordu. "Şimdi ister miydin senin değimince patron olmak?" Diye devam etti. Sinirini Serhattan çıkarmak istiyordu ve keşke Serhattan çıkarsaydı tüm sinirini. "Kardeşim. Sinirlisin. Benden çıkar. Ama Maviye bunu yapma." Dedi anlamlı bir sesle. "Maviye sana davrandığım gibi davranmam zaten. Sen merak etme." Dedi.  Lafları İğneliyordu. "Ulaş!" Dedi Özgür uyarır gibi. Ulaş onu duymadı. "Şimdi senin sevdiğin kadın da ağlıyor. Nasılmış?" Dedi Ulaş tekrar Serhat'a. "Bırak Özgür." Dedi Serhat. Bunları aslında hak ettiğini o da biliyordu. Ulaş ayağa kalktı ve hepsine teker teker baktı. "Biz insanları korktuklarımızdan korumaya çalışırken daha korkunç olmuşuz." Dedi kendinden iğrenir gibi. Gözünden bir damla yaş geldi ama umrunda değildi. "Ulaş duygusuz. Ulaş kalpsiz. Sadece beyni ile hareket eder. Grubun beyni." Dedi hepsine teker teker bakarak. "Ne oldu şimdi? Ulaş kalpli olayım dedi. Ne oldu?" Gözünden itina ile yaşlar geliyordu. "Bu yüzden ben kalpsiz olayım. Duygusuz olayım. Ama bir daha asla bu Ulaş olmayayım." Dedi. anahtarı aldı. Kapıyı açtı ve anahtarı geri masaya fırlattı. Ardından banyoya girdi ve kendine baktı. Yüzü ıslaktı. Gözleri kırmızıydı. Ağlaması şiddetlendi. Bu zamana kadar hiç ağlamadığı kadar ağlıyordu belki de. Veya bu sondu ve ne kadar çok olursa iyiydi. Eliyle ağzını kapattı çaresizce. O an fark etti. Ulaş çok aşık olmuştu ve her engeli görmezden gelirken gerçek engeli fark etti. Geçmiş ve gerçekler...
Bir süre Sonra kendine gelmeye çalıştı. Elini yüzünü yıkayıp kırmızı yüzü ve gözleriyle çıktı banyodan. Mavinin başında oturan kardeşlerine bakmadan balkona çıktı. Gökyüzüne baktı bir süre. "Mavinin annesi." Dedi ve güldü. Ama acı bir tebessümdü bu. "Senin kızın dünyanın en güzel ve belki de en çok en'i olan bir kız. Dünyada gördüğüm en güçlü insanlardan biri mesela." Dedi acı gülümsemesiyle. "Ona yalan söylemek zorundayım, oyun oynamak zorundayım. Sen ona söyle olur mu?" Dedi ve burnunu çekti. "Senin kızın duygusuz bir adamın duygularını ona geri getirdi. Ama o adam ona ihanet etti. Etmiş. Etmişler." Diye düzeltti. Gülümsemesi yavaş yavaş söndü. "O adam onu çok seviyor ve yapacağı her şey yalan. Ona söyle olur mu?" Dedi çaresizce. Sonra içeri geçti. Hepsi Mavinin uyanmasını bekliyordu. Ulaş onlara kapıdan bakıyordu. "Ne zaman uyanır." Dedi Özgür, Ecem'e. "Şimdiye kadar uyanması gerekirdi." Dedi Ecem. Armağan gülümsedi. "Uykucu çıktı bizim yeni kız desenize?" Dedi eski bir anı hatırlatır gibi. Sonra gözünden bir damla yaş geldi ve dayanamayıp odadan çıktı. O an hepsi farklı duyguları aynı anda yaşıyordu.  Zıt kutupları birlikte gördüğümüz nadir bir tablo desek.

Ölü Gibi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin