Her şeyin olumsuzu vardır. Ve her olumsuzun da bir olumlusu vardır. Peki seçmek kolaymıdır bir şeyin olumlu veya olumsuz olduğunu. Mesela geleceğin olumlu olduğunu hissedebilirmiyiz veya ileride yapacağın bir şeyin olumsuzluğunu. Yada bir insanı hissedebilirmiyiz size yaklaşımının olumlu veya olumsuz olduğunu. Aklımda bir şarkı dönüyordu.
"Enkazın altında kalmış olanlar hayaller değil" sonra devam ediyordu.
"Bizzat benim."
Evet benim hayallerim vardı, duygusuz olsamda vardı hayallerim. Belki bu lanet okulu bitirip geceleri kahve içip koca kitaplığımdan seçtiğim kitapları okumak istiyordum. Bir günlük tutmak istiyordum mesela, içerisinde edebiyat yaptığım kendi sözlerimi yazdığım. Üzülüyormuyum hayır peki pişmanmıyım asla. Hayallerimi ezip geçen bendim. Seçimi ben yaptım. Enkaz altında kalmayı ben seçtim. Bu yüzden şarkının dediği gibi "enkaz altında kalmış olan hayallerim değil, bizzat benim" . Kendi kendimi o enkaza mahkum ettim. Ama dediğim gibi pişmanmıyım ASLA.
Armağan'ın bana seslenmesiyle düşüncelerimi bir kenara bıraktım. "İyimisin Kuzu!" "İyiyim." Armağan bu grupta bana gerçekten en çok ilgi duyanlardan biriydi. Korktuğumda hissediyordu, dalıp gittiğimde bir sorun olduğunu seziyordu. İnsan sarrafı gibi. Arka kapıya yönelirken Serhat durdu. "Yağmura haber vereceğim bir saniye." O sırada telefonunu çıkarıp Yağmura yazdı
*Biz arka kapıdayız, girme emrini bekliyoruz*
*biz de yaklaştık. Beklemede kalın*
Bize mesajları gösterirken Amberden mesaj geldi
*Yavaş yavaş girin"
"Ok"
Biz yavaş yavaş kapıya yöneldik. Her adımımda biraz daha korkuyordum. Sanki içeride kötü bir şey olacakmış gibi hissediyordum. O an bu kötü düşüncelerimi Ecem'in emri bozdu. "Silahları doğrultun." Silahları doğrultarak yürümeye başladık. "Armağan sende" Armağan gelen emir ile kapıya tekme attı. Ve her birimiz birşeyin arkasına saklanıp, silahlarımızla gelecek adamları bekliyorduk. Ecem kulağıma fısıldadı. "Sen 4 numarasın, 4. Vuruş sende" "tamam" o sırada birinci adam geldi Serhat adamı gördüğü anda tetiği çekip vurdu. Sesi duyup gelen ikinci adamı Armağan ve üçüncüyü Ecem vururken, oldukça yüksek adrenalimle dördüncü hedefi bekliyordum. Adam gözüktü ve gördüğüm gibi tek vuruşta adamı yere yığdım. Serhat içeri baktı "temiz...şu anlık" içeri adımımızı atarken kulağımın yanından bir mermi geçtiğini hatırlıyorum ve Serhat'ın bağırışı. "Mavi! Saklanın!" Hemen birşeylerin arkasına geçtik. Sanki bir film sahnesi gibi kafamı çıkarıp insan vurmaya çalışıyordum. O an Hollywood filmlerinde gibiydim, şaka gibiydi. Güzel değildi sadece.... Sadece garip ve oldukça adrenalinliydi. Çatışma bittiğinde Armağan'ın sesini duydum. İlk defa bu kadar ciddiydi. "Kimsede bir sorun varmı?!" üçümüzdende "yok" ifadesi çıktı anında. İlerlemeye başladık. Yürürken arkamdan bir ses duydum. Hepimiz arkamızı döndüğümüzde arkamızda birer tane adam vardı. Alara'nın o kadar çok adamı vardı ki sanki dalga geçercesine azar azar gönderiyordu adamlarını. Arkamı döndüğüm an silahımın tetiğini çekip arkamdakini vurdum. Ben dört numaraydım. Ama ilk ben vurmuştum. Onları o an bekleyemezdim. Hepsi panikle arkasındakini vurdu. "Mavi! Ezberi bozuyorsun!" "Ben bu gruba ezberi bozmak için geldim Serhat ,anlayın artık" "Öyle olsun." Armağan bana bu tepkiyi verince aklıma Ulaş ile olan konuşmamız gelmişti.
*Öyle olsun*
*Öyle zaten*
Onu kırmışmıydım... sanırım fazlasıyla. Ama onun beni anlayacağını biliyorum. O beni anlıyor. Yani sanırım. Diğer kapıdanda geçince karşımıza arkası dönük bir kadın ,Ulaş,Yağmur ve Özgür çıktı. Kadının saçlarını gördüğümde ayaklarım titremeye başladı, sonra gözlerim Ulaş'a kaydı bana sakinleşmem için yalvarıyordu sanki içten içe. Belki dudaklarımız hareket etmiyordu,ama ruhlarımız konuşuyordu. İşte buna gerçekten eminim. Kadının arkası döndüğünde ilk Ecem'i sonra Serhat'ı sonra Armağanı ve sonunda beni süzmeye başladığında gözlerinde ki o şok ifadesini görebiliyordum. Ona baktığımda gözümün önüne araba çarptığında yerde yatan bedeni geldi. Boyu epey uzundu. Aynı çocukluğumdaki gibi, yüzü hiç değişmemişti. Esmer güzeliydi o aynı zamanda güçlü bir katil ve düşmanımdı... O kadar acımasızlaşmıştı ki bakışlarından anlıyordum, nefret dolu bakıyordu. Ona sormak istiyordum "neden!"diye "neden sen katil oldun!" ama bir yandan da tereddüt ediyordum çünkü bende bir katildim. Ve o bana "neden?" diye sorsa cevap veremeyecek durumdaydım. Sonra gözlerinin dolduğunu farkettim o nefret dolu gözleri dolmuştu. Ağzından titrek bir ses çıktı "Mavi..." ona o kadar kötü bakıyordum ki masmavi gözlerimin kenarları kan gölü olmuştu, kıpkırmızı gözlerimle nefret dolu bakıyordum. Çok sinirliydim, bu zamana kadar neredeydi? Benim canım yanarken nerdeydi? Şu an sesinin titremesinin sebebi neydi? Pişmanmıydı? Yoksa acımasız mı? Ona bakmayı kesip duvara baktım sonra Ulaş ile göz göze geldim, bir saniye bile Alara'ya bakmamıştı sadece bana bakıyordu. Benden belki ani bir refleks bekliyordu. Sonra sessizliği Yağmur bozdu. "Artık adamların yok Alara , seni tek başına alt edeceğiz!" "Mavi...sen...sen o musun? Sen onlardan mısın?" Dışarıdaki sesleri duymuyordu sadece bana odaklanmıştı. "Ben o Maviyim ama sen o Alara olamazsın, benim arkadaşım küçük çocukların katili değildi" "ve evet ben onlardanım, sonuna kadar" "Bu güçsüzlerle misin yani?" Alaycı bir sırıtış attı. "En azından senin gibi bir yalancıyla değilim" ona her bir şey söylediğim de diğerleri bana inanamıyor gibi bakıyordu. Ulaş ise hala sakin olmam gerekiyormuş gibi bakıyordu. "Hadi teslim ol da işimizi zorlaştırma Alara Naz Sığırcı" Serhat Alara'ya seslendiğinde o ona dönme cürreti bile göstermemişti. Bir anda bir ses geldi. Alara kahkaha atmaya başlamıştı. Merdivenlerden inen adamlar yavaş yavaş yanımıza geldi 14 kişilerdi ve hepsi onun yanına dizildiler ve silahları bize doğrulttular. "Hop! Yavaş!" Armağan'ın şaşkın sesi hepimizin şok bakışları sanki son akşam yemeği tablosunu hatırlatıyordu. Alara bağırarak alay içinde seslendi. "Sizin patronunuz kimdi?" Sonra gözleri beni süzmeyi bıraktı ve Ulaş'a yöneldi. "Sendin değilmi?" "Size bir teklifim var." Neydi bu şimdi aynen başa dönmüştük hatırlarmısınız bana teklif pardon tehtit sunmuşlardı. Ve bende onların seçeneklerinden birini seçmiştim. Hatta size de bahsetmiştim bu hayatta hep iki seçenek vardır diye. Yine bize iki seçenek sunacaktı ve bizde süt dökmüş kedi gibi onun seçeneklerinden birini seçecektik. Çünkü arkamızda ve önümüzde bizi öldürmek için can atan ikişer adam vardı. "Teklifim şu-" o an konuşmaya başladım çünkü gerçekten zor durumdaydık, iki seçeneği de kötüydü ve onların düşünmek için zamana ihtiyaçları vardı bende onlardandım ve onlara süre kazandırıyordum. "Neden?" "ne?" "Neden bana yalan söyleyip buralara geldin Alara?" "Benim gibi acı çekmeni istemedim de ondan" "ben aylarca senin benim yüzümden öldüğünü sanarken acı çekmedim mi!" "Üzgünüm Mavi..." "peki Yağız? o sensiz ne yaptı biliyormusun o sana küçücük kalbiyle o kadar çok değer veriyordu ki sana o kadar aşıktı ki ,bir daha kimseyi sevemedi o biliyormusun!" "Ama sen üzgünsün tabii ,biz burada parçalanırken sen üzgünsün!" Alara bana bakıp konuşmaya başladı. "Size bir teklifim var." "Söyle hadi!" Yağmur Alara'ya çıkışırken Alara ona bakmadan konuşmaya başladı. "Ya hepiniz burada tek bir sıkışta ölürsünüz yada Maviyi bana bırakıp yediniz buradan uzaklaşıp intikamınızı başka bir zaman alırsınız." Ne! Koca bir Ne! . Onca acımasızlığından sonra beni mi istiyordu. Saçmalığa bak! O an Ecem çıkıştı "Ne diyorsun ya sen!?" Alara'ya doğru yürüyecekken onu Özgür tuttu. "Alara senin şakaların ile harcıyacak vaktimiz yok."
"Armağan Kutlu, senin esprilerinden sonra benim şakalarıma gerek olduğunu düşünmüyorum ben gayet ciddiyim." Alara alaycı gülümsemesiyle Armağan'ın yanından uzaklaştı. "Hadi patron seni dinliyoruz?" Ulaş uzun uzun gözlerime baktı. Ve o kelimeleri kurdu "Mavi senin ,şimdi bizi bırak artık."
"Mavi senin şimdi bizi bırak artık"
"Mavi senin şimdi bizi bırak artık"
"Mavi senin şimdi bizi bırak artık"
Kafamın içinde bu cümle söylenip duruyordu. Bu Ulaş değildi. Olamazdı. Yada ben o Mavi değildim. Gözlerim karardı o an. Şu ana kadar gözlerine gömüldüğüm kişiden duyduğum cümle ile gayet ciddi bir şok yaşıyordum. O an aklıma Ulaş'ın gözleri geldi bana kurduğu cümleler geldi onu ilk gördüğümde ki ayakkabıları geldi. O Ulaş değildi. Bana buraya girmeden kurduğum cümle için bunu yapacak biri değildi. Ben ona güvendiğimi söyledim. O benden ona güvendiğimi duymak istedi. Birbirimize kitap sözleriyle iltifat ettik bazen birbirimizi gıcık ettik. Ama ben ona bir cümle kurdum diye beni hiçe sayamazdı. O bana kıyamazdı bana hiç olmadığımı söyleyen Ulaş bana kıyamazdı. Bunu bana yapamazdı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Gibi
ChickLit-Ölü Gibi hissediyorum Serhat. +Ölüler hissedemez. -Ölü değil, ölü gibi arasındaki farkı anlaman gerek. +Biz hep ölü gibiydik o zaman. -Aynen öyle. ------------------------------ Bir genç kızın, 6 kişilik bir katil grubunu yakalaması ve ardında...