Sabah olmuştu. Saatlerdir konuşmuyor ve yapabileceğimiz tek bir şey arıyorduk. Herkes kendi içine kapanmış, konuşmayı unutmuştu. Ecem salondan kalktı. Mutfağa gitti. 5 dakika 53 saniye sonra eline bir tepsi ile geldi. 6 bardak kahveyi herkese teker teker verdi ve yerine geri oturdu. Özgür sessizliği bozdu, "Yağmurun telefonu burada mı?" "Odasında." Özgür ayağa kalktı ve yukarı çıktı bu sefer. 2 dakika 3 saniye sonra geri aşağı indi. Elinde Yağmurun telefonu vardı ve açmaya çalışıyordu. "Neydi bunun şifresi ya." Diyordu. Serhat uzun süreli sessizliğini bozdu. "2013." Dedi. Ardından devam etti, "kedisinin ölüm tarihi." Özgür telefonu açtı. "Whatsappda mesaj var." Dedi ve telefona ısrarla basmaya devam etti. "Bilinmeyen numara." Dediğinde hepimiz ayağa kalkıp Özgür'ün yanına gittik. Bir video vardı, yüklenmesini bekliyorduk. Video yüklendi ve açıldı. Karşımızda Yağmur vardı ,baygındı. Yutkundum. Bir yerine zarar gelmemişti, ama yerde öylece baygın görmek zora sokuyordu insanı.
(Yağmurun Anlatımıyla)
Uyandığımda garip bir yerdeydim. Bir otel odasında. Yere oturmuş ve boynum tutulmuştu. Kafamı kaldırdım. Etrafımda kimse gözükmüyordu. Ayağa kalktım ve otel odasını kontrol etmeye başladım. "Ki-kimse yokmu?" Dedim titrek bir sesle. Otel odası olmasına rağmen çok soğuk ve sessizdi. Arkamda bir ses duydum, biri çaktırmamaya çalışarak bana yaklaşıyordu.
(Yıl 2014)
"Şimdi" Dedi Küçük Ulaş.
"Diyelim ki arkanızdan biri size belli etmeden yaklaşmaya çalıştı. Ne yaparsınız?"
"Arkamı dönüp onun kim olduğuna bakarım!" Dedi Küçük Armağan
"Peki ya onlar gibi kötü biriyse?" Dedi meraklı Ecem.
"Savunma!" Dedi akıllı Özgür.
"Aynen!" Dedi küçük Ulaş
"Yağmur yanıma gel" dedi Ulaş.
Yağmur ürkek adımlarla Ulaş'a yaklaştı.
"Arkanı dön." Dedi Ulaş.
Yağmur arkasını döndü. Ulaş yavaşça Yağmura doğru yürümeye başladı. Yağmur yerden gelen hissi hissettiği anda arkasını döndü ve Ulaş'ın karnına bir yumruk attı. Ulaş karnını tuttu.
"Yavaş be kızım!" Dedi acımamış gibi davranarak.
"Savaş güç ister Ulaşcım." Dedi muzip bir gülümsemeyle Yağmur.
"Ben seninle asla savaşmam kardeşim." Dedi Ulaş ve Yağmur ile omuz omuza köşeye çekildiler.
Bu sefer diğerleri deniyordu...
(Günümüz)
Arkamı döndüğümde esmer bir adam baba bakıyordu. "Kimsin sen!" Dedim güçlükle. "Seni ilgilendirmez." Dedi adam ve Bana bir adım attı. "Yaklaşma bana!" "Bunu sana sormayacağım." Dedi esmer adam yine sakince. Ve bir adım daha attı. Tam tokat atacağım sırada elimi havada tutan bir el oldu. Adam elimi her geçen dakika sıkıyordu. "Sakın bir daha deneme." Dedi dişlerinin arasından esmer adam. "Kendini çok mu güçlü sanıyorsun." Dedim ve bu sefer karnına dizimi geçirdim. Ve elimi kurtardığım gibi otel odasının kapısına koştum. Açılmıyordu. Kafamda ki tel tokayı çıkarmaya çalıştığım sırada saçımda güçlü bir çekim kuvveti hissettim. "Nereye kaçıyorsun!" Dedi sinirle esmer adam. Karşısına geçtiğim sırada yanağıma yumruk attı. "Hiç bir yere kaçmazsın! Ve eğer bir daha kaçmaya çalışırsan her şey daha kötü olur anladın mı!?" "Kimin adamısın sen!" Bir yumruk daha attı. "Seni ilgilendirmez!" Dedi ve beni yere savurdu. "Bunun bedelini çok ağır ödeyeceksin!" Tam içeriye gidecekken arkasını döndü. "Öyle mi?" Dedi ve güldü ,sonra karnıma bir tekme attı. "Beni bu ağır sandığın dayaklarla korkutamazsın!" Dedim güçlükle. "Çok kaşınıyorsun!" Dedi ve bana bir adım daha attı. "Yaklaşma!" Dedim ve yüzümü kapattım. Temas sevmiyorum hemde hiç. "Sen temas sevmiyorsun değilmi?" Dedi ve yanıma eğildi. Ardından bana sarıldı. Kendimi ondan kurtarmaya çalıştım. Bunu bilerek ve bana işkence çektirmek için yapıyordu. "Bırak beni!" "Eğer idda etmeye devam edersen sarılmakla yetinmem Yağmur." Dedi tehdit eder gibi. Sonra yüzündeki çirkin ifadeyle benden uzaklaştı. Kapının orada öylece kalmış ve beni kurtaracak olan kardeşlerimi bekliyordum.
(Yıl 2009 Yazarın Anlatımıyla)
"Bırak beni!" Diyordu küçük Yağmur acımasız babasına. Daha 5 yaşındaydı. Küçücük masum bir çocuktu daha. Parklarda kaydıraklardan kayarak kahkaha atacağına, komşulara korku dolu çığlıklarını duyurmaya çalışıyordu. Babası onu bir köşede bulup kollarından tuttu ve havaya kaldırdı. "İstemiyorum! Canım yanıyor!" Dedi küçük Yağmur. Yalvarıyordu. "Bağırmazsan acımaz." Dedi babası ve sürüklemeye başladı küçücük bedeni. Yıkık dökük bir apartmanın 2. Katındaki yatak odası onun korkulu rüyasıydı. Bazen korkulu rüya diye geçiştirir insan ama hepsi gerçekti...
Geriye sadece sertçe kapanan bir kapı ve küçük bir kız çocuğunun acınası çığlıkları kalmıştı.
(Günümüz Mavinin Anlatımıyla)
"Burası bir depo değil." Dedi Ecem. Videoya daha dikkatli baktım. Tanıdık geliyordu ,hemde fazlasıyla. Sonra Özgür'ün elinden telefonu çektim, yerdeki fayanslara daha dikkatli bakıyordum bu sefer. "Ben burayı biliyorum." Dedim kısık çıkan bir sesle. Sonra aklıma geldi. Burası küçükken annemin beni zorla götürdüğü bir oteldi. Kilyostaki yüksek bir yerdeydi. Açık olan bilgisayarda arama motoruna girdim. Kilyos Akay Hotel yazdım arama yerine ve konumu çıktı. "Burası." Dedim ve bir otel odası fotoğrafına girdim. Fayans aynıydı, sevinçle gülümsedim. "İşte budur!" Dedi Armağan ve gülümsedi. Sonra ayağa kalktım. Ve kapıya yöneldim. "Kapıda adamlar var." Dedi Serhat. "Ve silahlarımız yok." Diye devam etti. "Arka kapıdan çıkalım." Dedim. Hepsi başıyla onaylayıp giyinmeye başladı. Arka kapıyı Ulaş açtı. Dışarıya baktı. "Temiz." Dedi ve arka bahçeden bir sonraki sokağa doğru ilerledik. Araba o sokaktaydı. Arabaya tam binerken Özgür Serhat'ı durdurdu. "Ben kullanayım." Dedi Özgür. "Hayır." Dedi Serhat. "Tüm hız limitlerini ihlal edip peşimize polis mi takmak istiyorsun Serhat!" Dedi Özgür. Serhat yan koltuğa geçti ve Özgür'ün kullanmasına izin verdi.Yolu yarılamıştık. Arabadaki sessizliği Ecem bozdu. "Ulaş silahsız nasıl içeri gireceğiz." Dedi. Yanımda oturan Ulaşa baktım. Ecem'e hak veriyordum. "Bir planım var Ecem." Dedi. "Bana uyun yeter." Ön taraftan bir mırıldanma duydum. "Patronculuk taşlamaktan başka işin yok." Diyordu Serhat. Ulaş iç çekti. "Neden beni hep bununla suçluyorsun Serhat!" Dedi hızlıca. Kolunu sıktım, şu an onun üstüne gitmemesi gerekiyordu. Serhat'a az değil yani Mavi "Ulaş bey ne isterse o ,ne yapmak isterse o, kimin kalmasını isterse o, kimin gitmesini isterse o! Biz neyiz burada hamal mı!?" Dedi Serhat önden bağırarak. "Ben sizi hiç bir zaman küçük düşürmedim Serhat!" Serhat güldü. Ama hiç hoş bir gülümseme değildi bu. "Bencilsin Ulaş. Kendi çıkarların için her geçen gün bize zarar veriyorsun." Ulaş sabır dilenir gibi camdan dışarı baktı. "Bencilsin..." diye mırıldandı Serhat önden. "BENCİL OLAN BEN MİYİM!" Dedi beklediğimden yüksek bir sesle. "EVET SENSİN." Dedi Serhat. "Ulaş! Serhat! Kendinize gelin!" Dedi Armağan. Ulaş'ın kolunu daha çok sıktım. "İLK GÜNDEN BERİ HEP KENDİ ÇIKARLARINA OYNADIN!" Diye bağırdı Serhat. "Şimdi mi aklına geldi Serhat." Dedi ondan daha kısık bir sesle Ulaş. "EVET ÇÜNKÜ ARTIK BİRİ İÇİN HEPİMİZİ TEHLİKEYE ATACAK KADAR BENCİL OLDUN!" Ulaş tekrar bir iç çekti. Kolunu sıkıp gözlerimi kapattım. Serhat'ın dediklerini ne kendim duymak ne de onun duymasını istiyordum. Benim hakkımda konuşuyordu, ama umrumda değildi. Yüzüme haykırsa yine değildi. "KES SESİNİ!" Diye bağırdı Ulaş,Serhat'a. "Yeter!" Dedi Ecem ve başını tuttu. "Başımı ağrıttınız." Ardından Armağan güldü. "Yeter! Başımı ağrıttınız!" Diye Ecem'i kısık bir sesle taklit etti. Özgür gülmüştü. Ecemde. Ama ortamdaki gerginliği üstünden atamayanlar da vardı.
1 saat 21 dakika sonra Otelin önüne gelmiştik. "Ne yapıyoruz?" Diye sordu Özgür. "İkişer ikişer katlara ayrılalım. Zaten küçük bir otel 6 katlı." Dedi Ulaş. "İlk iki kattan Ecem ile Özgür sorumlu. Diğer ikisi Mavi ile bende diğerleri de Serhat ve Armağanda." Olumlu anlamda başlarımızı salladık. "Telsizlerden yaptığınız her hareketi bildiriyorsunuz. Hadi girelim." "Dikkat edin." Dedi Özgür. Arka kapıdan girip 3. Kata çıktık. "Serhat'ı takma." Dedi Ulaş. "Telsiz açık Ulaş." Dedim. "Benimkisi kapalı her şeyi sen bildiriyorsun, sadece sen, Ecem ve Armağan." Dedi. "Tamam." Dedim ve Ulaş ilk odanın kapısını çaldı. İçeride bir kadın bilgisayara bakıyordu. "Kusura bakmayın." Dedi ve çıktı. Elindeki kart tüm kapıları açıyordu.
Tam 25 oda gezmiştik, hepsini bildiriyorduk ve hiç birinde Yağmur yoktu. Kat bitmişti, sıra 4. Kattaydı. "4. Kata geçtik ilk oda temiz." Dedim mikrofona. Armağan konuştu. "5. Kat son oda temiz."
7. Odaya gelmiştik. Ulaş nefes alıp odanın kapısını açtı, ilk başta kimse gözükmedi. Sonra gözümüze bir adam çarptı. Esmer uzun boylu bir adam. "Buyrun?" Dedi tereddütle adam. "Oda lavabosu için gelmiştik bozukmuş sanırım." Dedi Ulaş. Nasıl bu kadar iyi rol oynayabiliyordu. "Müsait değilim." Dedi esmer uzun adam. Ardından içeriden bir ses duyuldu. Bizim için Zafer sesiydi. Yağmurun sesi. "Yardım edin!" Diyordu. Ulaş adama kafa attı. "5. Kat 7. Oda Yağmur burada gelin!" Dedim mikrofona. Ardından Ulaşa döndüm. Adam ayağa kalktı. "Ne yapıyorsun lan sen!" Dedi ve Ulaşa tam yumruk atacakken Ulaş elini tutup yana kıvırdı. "Ahh!!" Dedi adam acıyla. "Patronun nerede!" Dedi Ulaş dişlerinin arasından. Sonra içeriye Serhat ve Armağan girdi. Serhat adama doğru yaklaşıp yumruk attı. "Kimsiniz lan siz! Öldürücem sizi!" Dedi Serhat. Armağan Serhat'ı tuttu. "Mavi." Dedi Esmer adam. Ona anlamayarak baktım. "Hatırladın mı beni?" Ulaş'ın kolları arasında iğrenç bir şekilde gülüyordu. "Sen ilk okuldayken sınıf arkadaşıydık baban seni izlemem için yollamıştı beni." Dedi ve Ulaşa döndü. "Ali Tekinin adamıyım." Ona doğru yaklaştım. Yüzüne iğrenerek baktım ve oda bana döndü. İçeriye Ecem ve Özgür girmişti. Esmer adama bir tokat attım. Yanağı sağ tarafa doğru yattı. Sonra dizimle karnına vurdum. Ardından çenesini tuttum ve kaldırdım. Mavi sana ne oluyor! "O patronuna söyle. Ayağını denk alsın. Gereksiz adamlarını da işten çıkarsın. Yada biz ona yardımcı oluruz." Dedim dişlerimin arasından bir yılan edasıyla tıslayarak. Sonra yüzüne bir tokat daha attım. "Duydun." Dedi Ulaş benimle gurur duyuyormuş gibi ve adama bir kafa daha atmasıyla bayıldı. Serhat içeriye koştu. Onun peşinden gittik. Sonra karşımızda Yağmuru gördük. Serhat ona yaklaştı. Yağmur aralarında ki mesafeyi kapatarak Serhat'a sıkı sıkı sarıldı.
Sarılmayı sevmeyen Yağmur...
Ve hayattan bir kez daha ders çıkarmıştım ki; İnsan yapmadığı veya yapmaktan hoşlanmadığı şeylere bile ihtiyaç duyabiliyormuş. Ben bu gün bir kadının korkularından dolayı vazgeçtiği bir şeye tekrar ihtiyaç duyduğunu gördüm. Bu yüzden korkmayın, korku sizi cesaretten kaçırır. Cesaret edin ve korkularınızı kendinizden korkutun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Gibi
Chick-Lit-Ölü Gibi hissediyorum Serhat. +Ölüler hissedemez. -Ölü değil, ölü gibi arasındaki farkı anlaman gerek. +Biz hep ölü gibiydik o zaman. -Aynen öyle. ------------------------------ Bir genç kızın, 6 kişilik bir katil grubunu yakalaması ve ardında...