Gece mi Gündüz mü? Size bu soruyu sormayı uzun zamandır bekliyordum. Mesela bir insanı gecem diye mi yoksa gündüzüm diyemi seversiniz? Sabah kalktığınızda mı yoksa gece kitap okurken mi huzurlu olursunuz? Sanırım ben küçüklüğümden beri karanlık tarafı seçiyorum. Her zaman yatağıma yatıp kitap okurken huzur buldum. Gece gökyüzünde kendimi gördüm ve bir gün o yıldızlardan biri olacağım adına kendime yemin ettim. Sanki bu 6çift göz bir gezegendi ve beni , o küçük yıldızı yanına çektiler. Bir gezegen olabilmem için . Sabah kalktığımda o iğrenç güneş yüzüme vuruyordu. Ama iğrenç durmayan o yüze takıldı gözlerim ,güneş ışığı yüzünden kaşlarını çatmış ,gıcırdayan sallanan sandalyede iki büklüm yatan Ulaş'a öylece baktım. Gözleri kapalı şekilde konuşmaya başladı "o kadar bakma mazallah çatlarım falan" utancımdan yüzüm kıpkırmızı olmuştu. "Sen...uyumuyormuydun?" "Sence?" "Hadi hazırlan ve aşağı in bende aşağıda olacağım" "tamam" Ulaş odadan çıktı bende lavaboya girip yüzümü yıkadım ve telefonumu alıp hızlı adımlarla aşağı indim. "Mavi nasıl oldun?" "Korkuttun bizi." Ecem ile Serhat sorular sormaya başlamıştı. Yağmur yanıma geldi "özür dilerim... dileriz." "Sıkıntı değil sadece koluma iki çizik atıldı abartmayın." Ulaşın mırıldandığını gördüm "kolunda yedek yazıyor.." "ne?" "Hadi çıkalım" hepsi yavaş yavaş montlarını giyip kapıya yönelirken Ulaş'ın kolundan tuttum "sıra benim kolumda mı?" "Ne dedin az önce sen?" "Kolumda bir şey mi yazıyor?" "Mavi. Zorlaştırma lütfen" "sana bir soru sordum Ulaş. Bu yüzden mi sargı bezini açmamı istemiyordun?" "Hayır ne alak-" "çok alaka!" "Seninle tartışmayacağım Mavi!" Sinirle montumu elime alıp kapıdan çıktım hepsi kapıda bizi bekliyordu. "Sıkıntı mı var?" "Olsa ne yapacaksın ki?" Bana şaşkın şaşkın bakan Özgür'e açıklama yaptım "tamam. Biraz sinirlendim özür dilerim ,ne dediğimi bilmiyorum dünden beri çok gerginim" "sorun etme" Ulaş da kapıdan çıkınca hep beraber arabaya bindik. Buradan hemen Yağız'ın yanına gitmem gerekiyordu. Serhat arabayı kullanıyordu ve yavaş yavaş herkesi evine bıraktı. Çocuğu şoför gibi kullanıyorlardı, "Mavi nereye gideceksin?" "Beni ilerideki otobüs durağının oraya bırakabilirsin" "Nereye gideceksin?" Ulaş'ın sorusuna yanıt vermedim. "Teşekkür ederim Serhat ben burada ineceğim" "tamamdır Maviş görüşürüz" Serhat arabayı kenara çektiğinde arabadan indim kapıyı kapatacakken Ulaş da arabadan indi. "Nereye dedim?" Serhat kapı kapanınca hemen oradan uzaklaştı. "Binsene arabaya Serhat gitti!" "Mavi sorumu tekrarlamamı istermisin?" "Sahile Ulaş tamam mı sahile!" "Sahil buraya çok uzak ama nedense?" "Eve uğrayıp bir kitabımı alacağım oradan Yağız ile buluşmaya sahile gideceğim, şimdi için rahatladımı?" "Mavi" "senin peşinde bir adam var bunu biliyorsun değilmi?" "Her an her yerde olabilme ihtimali var" o an aklıma geldikçe titriyordum, ve sanırım yine titremeye başlamıştım. Ulaş'a hiç bir yanıt vermeden evime giden sokakta yürümeye başladım. Dışarıdan gelen sesleri boğuk boğuk duyuyordum sadece kendi iç sesime odaklandım ,sadece. "Mavi" Ulaş peşimden bağırırken ona aldırış etmedim. Ayaklarım durmayacakmış gibi yürüyordu. Ve bir anda durdum kolumdaki bandı çıkardım, sinirle hızlı hızlı bandı çıkarıyordum. Ve kolumdaki o yazıyı gördüm "Yedek". Gerçekten acınası bir durumdu. Ama ben şu zamana kadar kendime acımadım, acımamda. "Şimdi mutlumusun!" "Mavi sar şunu geri ve nereye gidiyorsan seni bırakayım sonrasında umrumda bile değilsin tamam mı?" "Sonrasına gerek yok, şu anda da umrunda olmak istemiyorum!" "Ya o adam bir anda tekrar seni yakalamaya çalışıp sana zarar verirse, işte o zaman mı aklın başına gelicek Mavi!" "Benim aklım yeterince başımda Ulaş, bir şey olursa kendimi koruyabilirim" "aynen o titreyen bacaklarınla tekme atarsın o pisliğe!" "Beni rahat bırak tamam mı beni rahat bırak!" Ulaş o anda durdu, sanki içinde bir kırıklık olmuş gibi hissettim. Sanki gözünün önüne bir an gelmiş gibi.
(Ulaş 5 yaşındayken)
"Sana oraya gitmeyeceğini söylemiştim!" Ulaş daha minicik bedeniyle anne ve babasının kavgasını iki koltuğun arasına saklanmış bir şekilde izliyordu. Küçük kulaklarını bir o kadar küçük elleriyle kapatırken babası annesine bir tokat savurdu. Sanki o an Ulaş'ın bir parçası kopup gitmişti. Ve annesinin çığlıklarını duydu "Rahat bırak beni artık rahat bırak!"
(Günümüz)
"Tamam git...rahatsın artık rahat bıraktım seni, git." "Ulaş." Ona seslendiğim anda o simsiyah gözlerini bana çevirdi. "Gitmek istemiyormuydun gitsene" gayet sessiz ve sakin konuşuyordu. O an telefonum çaldı. Yağız arıyordu. "Alo Mavi sahildeyim seni bekliyorum her zamanki yerde." "Tamam eve uğrayıp geleceğim 10 dakika sonra" telefonu kapattım. "Bana anlatmak istermisin?" Evet ona sormuştum çünkü belliydi bir yarası olduğu. "Mavi... bak ben sinir hastasıyım bunu bilmeni istiyorum." "Sinirlerimi kontrol edemiyorum, ve bu grubun oluşmasının sebebi de benim sinirlerimi kontrol edemeyip insan öldürmem." "O yüzden bizimkiler de dahil herkes bana karşı mesafeli bazı konularda, fakat sen bana karşı mesafe sunmuyorsun, bende kendimi kontrol edemiyorum. Üzgünüm" "üzgün olma. Benim gibi basit bir insan için o duygularını incitme" "peki hasta olmanın sebebi ne?" "Geçmişim." "Anlatmak istermisin?" "Belki daha sonra, mesela sende bana kendinden bahsettiğinde." "O zaman benimle sahile kadar eşlik edebilirsin." Onu anlamak ,dinlemek istiyordum. O an aramızda bir bağ oluştu sanki, ona güvendiğimi hissettim. Sanki o olunca o adam bir daha yanıma yaklaşamayacakmış gibi. Neyse saçmalıyorum! "En son hangi kitabı okudun?" Konuyu ben açmıştım. Küçükken de bir insanla tanışırken hep bu soruyu sorardım kitap okusada okumasada. " Siyah Evren" "ve orada sana benzettiğim bir cümle var biliyormusun" "hangi cümle?" "Deniz Gözlü Yabancı" hayatımda çok kitap okuyan insan tanıdım ama hiç beni bir cümleye benzeten ile karşılaşmamıştım. Bu aşırı güzel bir şeydi. Bir kitap olmak isterdim veya bir cümle. İnsanlar her duyduğunda beni hatırlasın isterdim. "Sen en son ne okudun?" "Ölüme Fısıldayan Adam" "ve bende seni o kitaptan bir diyaloğa benzetiyorum" Ulaş gülümsedi, "hangi diyalogmuş?"
*Sen ölemezsin zaten
*Nedenmiş o?
*Çünkü ölmek için fazla ölüsün
Ulaş bana öyle bir baktı ki, hani size onu ilk gördüğümde demiştim ya gözlerinin içindeki tek açık rengi ben görüyordum sanki diye. İşte tam şu anda bana o rengi açılan gözleriyle bakıyordu. "Okudum. O kitabı" "bende okudum... senin kitabını" o sırada evimin önüne gelmiştik. "Burası evim" "istersen sen git zaten sahil bu sokağın sonu" "beklerim" o anda içimden bir replik geçti ve bir anda dışıma savurdum. "Beklemek cehennemdir." Ulaş devamını getirdi "Ama yinede beklerim seni." Evet farkındayım bu bir Romeo ve Juliet repliği ve Sheacsper'in en sevdiğim sözlerinden. Ulaş'ın asla devamını getireceğini düşünmemiştim ama kitap kurdu olan tek ben değilmişim ...
![](https://img.wattpad.com/cover/332075484-288-k845091.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Gibi
ChickLit-Ölü Gibi hissediyorum Serhat. +Ölüler hissedemez. -Ölü değil, ölü gibi arasındaki farkı anlaman gerek. +Biz hep ölü gibiydik o zaman. -Aynen öyle. ------------------------------ Bir genç kızın, 6 kişilik bir katil grubunu yakalaması ve ardında...