Donakalmıştık.
-"Nasıl tek başıma??!!"
-"Geçici bir durum. Görev tamamlanana kadar."
Planı garanti altına almak istiyorlardı.
-"Söyleyin onlara böyle bir şeyi kabul edemem!!! Sırf Luna'yla ayrılmayalım diye girdim bu işe!!! O benden uzakta olacaksa, artık anlaşma falan kalmadı ortada demektir!!!"
Delirmiş gibiydi. Bağırışlarına herkes kapıya çıktı. Kamo da...
-"Neler oluyor Serbey!!??" diye sordu telaşla.
-"Bu beyinsiz gelmiş bana saçma sapan şeyler söylüyor!!!"
-"Sen hayırdır??!!" diye sordu Kamo, hışımla adama doğru dönmüştü.
-"Kendisine önemli bir bilgi ilettim."
-"Ben şimdi sana bir şey iletirdim de... Etraftaki kadın ve çocuklara dua et!!!"
Adam herkesin aksine çok sakindi.
-"Eğer göreve devam ederseniz, görev sonunda tekrar eşinizin yanına döneceksiniz. Eğer görevden çekilirseniz, olacakları az çok tahmin ediyorsunuzdur."
Kamo ağzından tükürükler saçarak, gelişine küfürlere başlamıştı. Bir ara adamı dövecek sandım. Adamın ise, gıcık edici tavrının dışında hiçbir suçu yoktu. Asıl dayak yemesi gereken 'onlar'dı.
-"Aynı adada mı olacağız?" diye sordu Serbey, zor duyulan bir sesle.
-"Ne diyorsun Serbey?!" dedi Kamo dehşetle.
-"Luna ve ben aynı adada mı olacağız?" diye tekrarladı sorusunu.
Adam memnun bir ifadeyle;
-"Evet, eşiniz burada kalmaya devam edecek. Siz, yöneticilerimize daha yakın olacaksınız" diye cevapladı.
-"Luna'yla haberlerleşebilecek miyim?"
-"Maalesef..."
-"Kabul edilemez."
-"Merak etmeyin, kendisi en iyi şartlarda olacak."
-"Bundan nasıl emin olacağım?"
-"Karşılıklı iletişim tartışmaya kapalı fakat düzenli olarak video kaydı ulaştırabiliriz size eşinizden. İyi olduğunu gözlerinizle görürsünüz."
Sessizlik oldu. Çıt çıkmıyordu. Hepimiz vereceği cevabı bekliyorduk. İyice düşünüp taşındı.
-"Tamam" dedi.
TAMAM MI?!
-"Ne diyorsun Serbey?!" Kamo da olanlara anlam veremiyordu.
-"Yarın kahvaltıdan sonraya kadar vaktiniz var. Eşyalarınız için valiz bırakacağım."
Her şey bu kadar kolaydı. Hayatta ne isterlerse o oluyordu. O buraya gelsin, diğeri şuraya geçsin. Canım bilmem neyi yemek istiyor. Bugün bunları giymek istemiyorum yenilerini alayım. İnsan her şeyin fazlasından sıkılır. Bir hususiyeti kalmaz çünkü. Zenginler, zenginliklerinden sıkılıyorlardı bir süre sonra. Oyuncağa doymuş şımarık çocuklar gibi. Bu sefer huysuzluklar başlıyordu. Yatlar, katlar, arabalar, değerli taşlar gibi oyuncaklar onları kesmeyince, oyunlarına dahil edecek 'canlı birşeyler' istiyorlardı. Oynarken zorbalık yaparak vakit geçirebilecekleri birşeyler... Kendi iç sıkıntılarını, çevrelerine bela olarak bastırmaya çalışıyorlardı kısacası... Bu düşüncelerimi dile getirsem kesin; 'Servet düşmanı' ilan edilirdim. Halbuki; düşman olduğum şey servet değil, servetin gözünü döndürdüğü insanlardı.
Adam gittikten sonra bir süre; Serbey, Kamo ve ekibin geri kalanı ayaküstü konuştular. Serbey büyük ihtimalle, onların da yakın zamanda gittiği yere alınacağını söylüyordu. Başta ekip liderini götürerek geri kalanlara gözdağı vermiş oluyorlardı. 'Liderinizi bir emrimizle yanımıza aldığımıza göre size kim bilir neler yapabiliriz!'in göstergesiydi.
Bir süre sonra Serbey de dairenin içine girip kapıyı kapattı. Ben koltukta yıkılmış vaziyette oturuyordum. Önümde diz çöktü. Ellerimi ellerinin arasına aldı.
-"Diz çökerek edememiştim evlilik teklifimi sana." dedi aşırı huzur verici bir sesle.
-"İstemezdim ki zaten."
-"Biliyorum."
Ne acayiptir ki, beni uzun zamandır tanıyor gibiydi. Sanki tanıştığımız güne kadar, uzaktan biryerlerden beni izlemiş de, her şeyime hakimmiş gibi...
-"Neden gidiyorsun diye sormayacağım. Biliyorum, ikimiz için gidiyorsun. Ölüm bizi sonsuza kadar ayıracağına, lanet görev bizi bir süreliğine ayırsın diye... Tabii bir de ada halklarının selameti var."
-"Yarısı doğru yarısı yanlış. Ben artık bizden başkasını düşünmüyorum. Bir ara ümitlendim yalan yok fakat dön dolaş yine onların istediği oluyor. Filmlerdeki süper kahramanlardan biri de değilim maalesef. Ben aslında çok düz, basit bir adamım. Her gerçekten seven adam gibiyim. Şu an yalnızca sevdiğim kadının mutluluğunu düşünüyorum. E o mutlu olunca ben de mutlu olacağım zaten; bir taşla iki kuş yani..." Gülümsedi ve devam etti; "İdare et artık, benim, anneanneninki gibi esaslı sözlerim yok."
Ben de gülümsemiştim. Yaşadığımız bu anı dondurmak istiyordum. Büyük ihtimal plan başarısız olacaktı ve yarın sabahtan sonra bir daha birbirimizi göremeyecektik.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
5 ADA
FantasyZamanı ve mekanı belli olmayan bir hikayedesiniz. Ülkeler artık yaşanmaz halde, çözüm taşınılan adalar mı, yoksa durum orada da aynı mı? İnsan gittiği her yere aynı adaletsiz düzeni mi götürüyor? Peki ya bu şartlarda birbirini sevebilmek mümkün mü...