35. BÖLÜM: "JEST"

56 3 0
                                    

Komutanı beklerken, aklım Luna'daydı. Hiç çıkmasını istemiyordum. O da hiç çıkmak istemiyordu. Fakat onu biraz olsun bu konulardan uzak tutmam lazımdı. Riskli şeylerle ben uğraşayım, o hayatını yaşasın istiyordum. Böyle olması için de ayrı kalmak zorundaydık. Her ayrı kaldığımızda da, bir daha görüşemeyecekmişiz gibi hissediyordum. İsim bulma konusunda çok iyi iş çıkarmıştı. Şu an herkes birbirine yeni isimleriyle hitap ediyordu. Kuzgun biraz düşünceliydi. Evli olduğunu biliyordum. Aklı eşindeydi onun da muhtemelen... Akılları birilerindeyken nasıl plana odaklanabileceklerdi ki? Aslında eşlerinin güvenli yerlerde olmaları daha iyiydi. Aynı benim Luna'nın gelmesini istememem gibi, yine de kalkıp gelmişti işte... Sonuç olarak, ekip liderinin eşi yanındaydı. Onlarınki yoktu. Luna'nın laf dinlemezliği, adaletsizliğe sebep olmuştu. Savaştığımız şey de adaletsizlikti. Bir çözüm bulmalıydım.
-"Arkadaşlar, komutanı beklerken bir sorum olacak size, evli olanlarınız eşlerini yanında ister mi, yoksa buradan uzakta olmalarının daha mı iyi olduğunu düşünür?"
Evli olduğunu bildiklerimin gözleri parladı bir anda fakat çocuğu olanlarınki bir süre sonra söndü.
-"Benim çocuklar çok küçük, iki ve dört yaşındalar. Burada onlar için yapacak hiçbir şey yok, zapt edemez eşim ben yokken, çok yaramazlar" dedi Poyraz. Üzülmüş hatta gözleri dolmuştu.
Yanlış mı yapmıştım acaba bunu sorarak... Kendime kızmıştım.
-"Benim kızım da daha bebek, dokuz aylık. Henüz yürüyemiyor bile, maalesef burası sağlıklı bir ortam olmaz onun için, çok soğuk üstelik..." dedi Karayel de... Onun da gözlerindeki acı net olarak okunuyordu.
Doğu&Batı ikilisi ve Yamaç bekardı, biliyordum. Konuşmuyor, sadece dinliyorlardı.
-"Ben bekarım" dedi Asker.
Ayaz, Toprak ve Kuzgun kalmıştı geriye.
Ayaz ve Toprak eşlerinin gelmesini istiyorlardı fakat onların da eşleri buraya gelmek istemezdi.
-"Eşim rahatına düşkündür. Gezmeyi, alışveriş yapmayı sever. Buraya gelirse herhalde iki güne kalmadan sıkıntıdan can verir" dedi Ayaz.
-"Benimki de astım hastası, buranın havasında yaşaması imkansız" dedi Toprak.
Sessizlik oldu. Herkes Kuzgun'un bir şey demesini bekliyordu.
-"Benim eşim hamile, yani hamileydi en son... Eğer geldiğimden beri bir sıkıntı çıkmadıysa... Çok denedik. Üç sefer tutunamadı bebekler. Bu sefer oldu gibiydi. Onda da ben buraya geldim. Büyük ihtimal eşimin üzüntüsünden etkilenip yine düşecek."
Hepimiz sessizdik.
Ta ki komutanın sesi duyulana kadar;
-"Bir süredir kapının önündeyim. Kulak misafiri oldum konuşulanlara fakat bölmek istemedim. Bir görüşme günü organize edilmesini emredeceğim. Plan başlamadan buyursunlar gelsinler. Sizi yerinizde görsünler. İçleri rahat etsin. Sabah gelip akşam dönerler. Çocuklar da sıkılmaz. Plan başladıktan sonra ise, karargah, en tehlikeli yerlerden biri olacak."
Evli ve çocuklu olanlar çok sevinmişti.
-"Bekarları da unutmadım" dedi komutan. "Onlar da yakın arkadaşları mı olur, aileden biri mi olur, çağırsınlar lütfen..."
Herkes, bu sert adamdan beklemediği bir iyilikle karşılaşmış ve şaşırmıştı. O da anlamıştı bu durumu.
-"Beraber ilk toplantı günümüzde, iyi niyetimin bir göstergesi olsun istedim" dedi. "Bu arada isimler iyi olmuş. İsimsizlik hoş bir şey değil."
-"Benim de ismimi amcam koymuş" dedi Meli. Annemle babamın isimlerinden türetmiş.
Komutan yerine geçti. Normalde benim yerime oturması gerekiyordu ama şu an ekibin lideri değil, bir parçasıydı.
-"Aslında Meli'den rica etmiştim iletmesini ama, toplantıya bu aşamada dahil olmanız gerektiğini düşündüm. Olabildiğince hızlı bir şekilde Dördüncü Ada ziyaretini gerçekleştirmek istiyorum" dedim.
-"Ayarlayacağım" dedi.
-"O zaman asıl konuya geçebiliriz. Luna'nın duymasını istemediğim konu..."
Herkes tam istediğim gibi dikkat kesilmişti.
-"Dördüncü Ada'dakileri Beşinci Ada yerine Birinci Ada'ya getireceğiz biliyorsunuz. Gelelim şimdiye kadar dillendirmediğimiz fakat büyük ihtimalle hepimizin aklında olan malum soruya..."
-"Birincidekiler ne olacak??" diye atıldı Kamo. Son yarım saattir nasıl konuşmamıştı hayretti zaten.
-"Evet sorumuz bu" dedim. "Dördüncü Ada'dakileri bu adaya 'onlar' buradayken mi bırakacağız yoksa buradakileri de boşalan Dördüncü Ada'ya mı nakledeceğiz?"
-"Dörttekileri silahlandırıp buradakilerin üzerine salalım. Toplu katliam yapsınlar. Hepsi geberirse belki içimiz soğur" dedi Kamo tam da ondan beklenen şekilde.
-"Buradakileri Dördüncü Ada'ya taşıyalım. Ölümden beter olur onlar için" dedi Meli de.
Herkesin kendine ait bir düşüncesi vardı. Üst üste konuşmalar başladı. Orijinal bir fikir gelir mi diye konuşulanları kaçırmamaya çalışıyordum ama genelde ikiye ayrılmıştı cevaplar. Ya Kamo gibi ya da Meli gibi düşünüyorlardı. Komutanın tok sesi, salonda yankılanan kakafoniyi bıçak gibi kesti.
-"Ben, sizin yönteminizi öneririm" dedi direkt gözlerimin içine bakarak.
-"Hangi yöntem???" diye sordu Kamo. Sabırsızlanmıştı. Komutan ise, hala bana kilitlenmiş şekilde bakıyordu. Cevabı gözlerinde okuyabilmem gerekliydi sanırım. Bir süre sonra sakince konuştu.
-"Bir bilinmeze doğru denize açılmalarını sağlayalım."

5 ADAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin