Önce giriş kata sonra da birinci kata çıktık. Büyük bir salon vardı karşımda.
-"Burada bekle" dedi.
Tek başına içeri geçti. Sanırım benimle karşılaşma öncesi, çok değerli annesini bu duruma hazırlamak istemişti. Seslerini az da olsa duyabiliyordum.
-"Anneciğim, gelininiz geldi. Sizinle tanışmak için sabırsızlanıyor. Müsaitseniz eğer...?"
Kadın heyecandan ayağa fırlamış olacak ki, geri ittiği koltuğundan tiz bir sürtünme sesi geldi.
-"Eveeettt!!!" Ellerini çırpıyordu. "Müsait olmaz mıyım!!! Günlerdir bu anı bekliyordum ben!!!"
Vikol'un ayak sesleri duyuldu. Beni almaya geliyordu. Yüzünde hoşnut bir ifade vardı.
-"Annem bekliyor."
Normal şartlarda koluna girip onunla salona girmem uygun olurdu. Şimdi ise aramızda dev bir boşluk vardı. Karı kocadan çok iki yabancı gibiydik. Tam da olması gerektiği gibi.
Kadın beni görünce ufak bir çığlık attı. Gözleri parlıyordu. Mutluluğun resmi çizilecekse eğer, tam da bu halini resmetmeliydiler.
-"İnanamıyorum! Harika görünüyorsuuun!!! Müzü'nün sihirli parmaklarının değdiği belli!" dedi bana bakarak. Yüz ifadesinden gerçekten de harika olduğumu düşündüğü belliydi. Büyük ihtimalle turuncumsu saç rengim onu büyülemişti.
-"Teşekkür ederim Rişil Hanım, siz de çok hoşsunuz" dedim.
Bir anda gözlerindeki ışık söndü.
-"Rişil Hanım da neymiş... Anne diyeceksin." dedi.
Vikol de nefret dolu gözlerini üzerime dikmişti. İlk görüşmede böyle bir pot kırmamalıydım. Toparlamam lazımdı.
-"Ta- Tabii ki... Ben şey... Siz belki istemezsiniz diye... Yoksa yani..."
-"Sizinle tanışma şerefine eriştiği için çok heyecanlı anneciğim. Mazur görürseniz seviniriz" dedi Vikol, şirin görünmeye çalışarak.
Kadın anında neşeli haline geri döndü.
-"Hadi gelin birşeyler yiyelim. Sofrayı hazırladılar. Öylece kaldı."
Günler sonra ilk kez katı gıda yiyecektim. Midem buna hazır mıydı bilemiyordum. Yumuşak kıvamlı birşeyler aradım tabağıma koymak için. Gözüm patates püresi gibi gözüken yiyeceğe çarptı. Almak için yeltendiğimde Rişil Hanım;
-"Aaa!! Anne kız zevklerimiz aynı demek ki... Ben de sütlü ciğer ezmesine bayılırııımmm!!!" diye bağırıverdi.
Sütlü ciğer ezmesi mi??? Kusacak gibi olmuştum. Neyse ki midemde çıkaracak tek bir lokma bile yoktu. Ezmeden çok az alıp tabağıma koydum. Gözlerim ekmek türevi birşeyler arıyordu. Tam da o sırada Rişil Hanım, elindeki büyük gümüş maşayla, tabağıma koca bir dilim kek bıraktı.
-"Tuzlu kek, ezmeyi üzerine sürüp ye, harika oluyor!" dedi ve göz kırptı.
Tuzlu keki sade yiyecektim.
-"İçecekler de geldi!" dedi Vikol salona giriş yapmak için izin bekleyen garsonlara bakarak. Adamlar hızlıca içeri yöneldi. Çok profesyonel hareket ediyorlardı. Bana şarap servisi yapacaklardı ki;
-"Alkollü bir şey içmesem iyi olur. Daha düne kadar bir sürü ilaç alıyordum. Yan etki olmasın" dedim ve su rica ettim. O bile şatafatlı şekilde servis edilmişti. Elimde bardak değil de, süslenmiş minik bir yılbaşı ağacı tutuyor gibiydim. İçmeye çabalarken yüzüme sivri uçlu süsler batmıştı.
-"Gelelim o konuya..." dedi Rişil Hanım. Tabağını yavaşça koltuğunun yanındaki sehpaya bıraktı.
-"Güvenlik görevlilerimize saldıracak, günlerce odada kapalı kalacak, ilaçlar alacak kadar aşık mıydın o adama gerçekten??"
Ne diyeceğimi bilemedim. Çok ani gelmişti soru. Vikol de meraklı gözlerini üzerime dikmişti. Bir şekilde atlatmam gerekiyordu bu durumu.
-"Öyle olduğumu sanıyormuşum" dedim keyifsiz bir ses tonuyla.
-"Ne değişti de bugün aramızdasın?" diye sordu şimdi de. Bu kadını kesinlikle hafife almamalıydım.
-"Aşktan gözüm kör olmuştu. Yaşadığım şartların kötülüğünü göremez hale gelmiştim" dedim.
-"Bu arada anneciğim, komutandan son gelen bilgilere göre, görev başlamak üzereymiş. Yeni lider işi hızlandırdı anlayacağın."
Yeni lider mi!? Neler oluyordu!?
-"Ah evet... Eskisi, adı neydi, işi yavaşlatıyordu resmen! Böyle çok daha iyi oldu."
Soru sormamak için kendimle savaşıyordum resmen. Serbey neden artık lider değildi?? Şimdi neredeydi?? Vikol bana doğru döndü.
-"Birşeyler yediysen odamıza çıkalım artık."
Odamız mı?? İşin bu tarafını hiç düşünmemiştim. Onlara göre biz karı kocaydık. Ayrı kalmayacaktık tabii ki... Şimdi ne yapmam gerekiyordu? Nasıl sıyrılabilirdim bu durumdan??
-"Aslında, eğer mümkünse, tatlı da yemek istiyorum" dedim.
Söylediğim şey Vikol'ü şaşırtırken, annesini çok sevindirmişti.
-"Ayyy şahane şeyler var!!! Benim de her yemek sonrası canım tatlı çeker. Gel beraber seçelim!"
Bu tatlı meselesi bana en fazla yarım saat kazandırabilirdi ama hiç yoktan iyiydi. Bir şey seçmeme fırsat vermeden Rişil Hanım tabağımı doldurmuştu bile... Koyduklarını yemeye başladım. O kadar çok şeyi üst üste koymuştu ki, eğer hepsini yersem dert edecek bir geleceğim kalmayacaktı. Şeker komasına girip ölecektim. Yeme faslını olabildiğince ağırdan aldım. Bir süre sonra Vikol, sabırsızlanmaya başlamıştı.
-"Tatlılar da yendiğine göre, izninizle anneciğim..." dedi.
Belli ki buraya kadardı. Otuz saattir çiğnemekte olduğum lokmayı yuttum. Şerbeti boğazımı yakmıştı. Üstüne biraz su içtim. Her şeyi ağır çekimdeymişim gibi yapıyordum. Kazandığım her saniye lehimeydi.
-"Durun durun! Son bir şey daha var!" diye atıldı Rişil Hanım.
Son bir milyon şey daha olsaydı keşke de, o lanet olasıca odaya hiç çıkamasaydık!
-"Canım, senin ismin bizim için biraz fazla şey... Nasıl denir... Alt tabaka ismi. Düşündüm taşındım. Aklıma şahane bir fikir geldi! Sana rahmetli annemin ismini veriyorum. Bundan böyle sen; 'Setire'sin..."
![](https://img.wattpad.com/cover/355270700-288-k916825.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
5 ADA
FantasyZamanı ve mekanı belli olmayan bir hikayedesiniz. Ülkeler artık yaşanmaz halde, çözüm taşınılan adalar mı, yoksa durum orada da aynı mı? İnsan gittiği her yere aynı adaletsiz düzeni mi götürüyor? Peki ya bu şartlarda birbirini sevebilmek mümkün mü...