Beni görünce çok şaşıracağını biliyordum ama buna şaşırma denemezdi. Daha çok ölmüş birini karşısında canlı halde görmüş gibiydi. Bana bir süre daha baktıktan sonra;
-"Neden geldin Luna??" diye sordu çaresiz bir şekilde.
-"Nasıl neden geldim??" Şaşırma sırası bendeydi.
-"Burası... Burası çok soğuk. Çok üşürsün..."
Gözleri nemlenmişti. Ona doğru koşup üstüne atladım.
-"Sen ısıtırsın o zaman beni..."
Koala gibi sarılmış haldeydim ama o bana o kadar güçlü sarılmıyordu. 'Neden geldin?' bir soru değil de, sitemdi galiba...
-"Serbey neden böylesin? Beni gördüğüne çok sevinirsin sanmıştım ama sen pişman gibisin daha çok!"
Bu sefer sitem etme sırası bendeydi.
-"Odama gidelim" dedi.
Odasına mı? Ne kadar çabuk benimsemiş.
Gerçekten de elimden tutup hafif de çekiştirerek beni odasına götürdü. Hızlıca girdik içeri. Kapıyı da kapatıp bana döndüğünde, azar işiteceğimi anlamıştım.
-"Luna, sen ne yaptığının farkında mısın ve nereye geldiğinin??"
-"Beni yanında istiyordun" dedim içime kaçmış sesimle.
-"Orada yan yana olalım istiyordum. Burada değil! Burası bambaşka bir dünya! Sen orada güvende olacaktın. Videolarda görecektim seni. İyi olduğunu bilecektim. Senin durumunu dert etmeden buradaki plana devam edecektim! Razıydım buna! Şimdiyse en büyük derdim sen olacaksın!"
-"O kadar mı kötü?" diye sordum üzgün bir şekilde.
-"O kadardan da kötü... Hangisini anlatayım! Bir kere dediğim gibi çok soğuk! Üstelik içerisi de neredeyse dışarısı kadar soğuk. Havası berbat, dışarı çıkınca soluduğun hava ciğerlerine zarar verecek. Her dakika başımıza dikilmiş bir nöbetçiyleyiz. Yemeğe bile beraber gidemiyoruz arkalarından bir iş çevireceğiz diye... En ufak hatada kendini askerlerin arasında buluyorsun. Yöneticiler kadar kötü olduğunu düşündüğüm bir komutanın hakimiyeti altındayız. Adam az kalsın Kamo'yu Beşinci Ada'ya attıracaktı!"
Bir yandan bana bağırıyordu bir yandan da odada volta atıyordu. Gidip yatağın ucuna oturdum. Kendimi yorgun hissediyordum. Hem ruhen hem bedenen...
-"Şimdi uyusak, bana kızmaya yarın devam etsen olur mu?"
-"Üstünü değiştirmeyecek misin? Valizlerin nerede?"
-"Beni beklettikleri odada kaldılar. O kadar kızgındın ki; yanımda duran iki büyük valizi görmedin bile..."
-"Gidip alayım."
-"Yok yok, lütfen, üstümü değiştirecek halim kalmadı. Sadece yatıp uyumak istiyorum."
-"Yorganın altına gir" dedi.
Yorgan çok mu ağırdı yoksa benim onu bile tutup kaldıramayacak kadar gücüm mü tükenmişti hiç bilmiyordum.
O da gelip yanıma yattı. Hiç bana dokunmadan, hiç konuşmadan, dümdüz yatıyordu.
-"Kokun iyi geldi" dedim.
-"Uyu hadi" dedi.
Sabah kalktığımda o uyanıktı ve sehpanın yanındaki sandalyede oturuyordu. Gözlerinde hala kızgınlık vardı ama ilk şoku atlamış gibiydi.
-"Nasıl ikna ettin onları?"diye sordu gıcık bir şekilde.
-"Sana da günaydın" dedim. "Henüz gözümü yeni açtım da, bi nerede olduğumu falan idrak edeyim. Sonra şey yapayım ben onu..."
-"Bütün gece düşündüm durdum. Çok netlerdi o konuda, görev bitene kadar ayrı olmamızı istiyorlardı."
Anlaşılan uyku sersemi olmam onu ilgilendirmiyordu. Tek istediği şey sorusunun cevabıydı.
-"Kısaca; olay çıkardım. Uzun anlatmak gerekirse de; o adam geldi dün sabah nasıl olduğumu kontrol etmek için, bana iyi bakacaklardı ya güya... Bir ihtiyacım olup olmadığını sordu. Ben de sana ihtiyacım olduğunu söyledim. İmkansız olduğunu söyledi tekrar, videoyu falan yineledi. Eğer kendimi öldürürsem o zaman ortada video da olamayacağını, video olmazsa senin birşeylerden şüphelenip görevi tamamlamayacağını söyledim."
-"Çok akıllıca" dedi.
-"Bence de, öyle olmasa burada olamazdım."
-"Peki sonrası?"
-"Sonra, acaba ciddi miyim diye bir süre baktı yüzüme, ben de rol yapmaya başladım."
-"Ne rolü?"
-"Kafayı yemiş rolü... 'Neden bana öyle baktığını, yoksa hayır demek üzere olduğunu mu' falan sorup kendimi yerlere attım. Etrafta ne varsa devirdim. Bir yandan da çığlık atıyordum. Sinir krizi geçirdiğimi sandı."
-"Eeee?"
-" 'Bekleyin' dedi ve kaçar gibi odadan çıktı. Role kendimi nasıl kaptırdıysam, ne var ne yok parçalara ayrılmış. Adam gidince fark ettim ben de. O dönene kadar koltukta sakince oturup bekledim. Kapı çalınınca tekrar deli moduna girdim."
-"Nasıl gerçekçi oynadıysan, başlarına bela almaktansa seni alıp buraya getirdiler yani..."
-"Aynen, kapıyı açtığımda saçlarım falan gözlerimin önündeydi düşün, hani korku filmlerinde içine cin girmiş karakterler olur ya... Beni öyle gördüklerinde adamlar da korktu. Dikkat edersen 'adamlar' diyorum. Korkudan üç kişi gelmişler."
Güldü. Aşık olduğum o güzel gülüşü görmüştüm sonunda, o tanıdık, içime mutluluk dolduran gülüşü...
-"Benim delirdiğimi düşündükleri için valizleri onlar yaptı. Birkaç saat sonra da buradaydık zaten, araçtan inerken onlara dönüp teşekkür ettim getirdikleri için. 'Sen mümkünse bize bir şey etme, uzak dur başka bir şey istemiyoruz' der gibi bakıp gittiler."
Yine güldü. Yine içim eridi.
-"Gel kucağıma" dedi.
-"Bunu barışma olarak alıyorum artık bir zahmet" dedim. Yataktan kalkıp kucağına yerleştim. Başımı göğsüne yasladım.
-"Buraya gelmekle çok büyük hata yaptın. O konuda fikrim değişmez. Kendini riske attığın her durumda da beni karşında bulursun. A unutmadan, benim aksime seni gördüğüne çok sevinecek biri var."
-"Kamo mu?" dedim gülerek.
-"Evet, bizi ayırdıkları için çok kızgındı. Buradan sağ salim çıkabilirsek ona birini ayarlayalım. Aile kurmak istiyormuş."
-"O iş bende" dedim. "Eğlenceli işler bende, pis işler sende..."
-"Sürekli adil bir düzen arayışında olacağım yani, ada meselesi kapandıktan sonra bile..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
5 ADA
FantasiZamanı ve mekanı belli olmayan bir hikayedesiniz. Ülkeler artık yaşanmaz halde, çözüm taşınılan adalar mı, yoksa durum orada da aynı mı? İnsan gittiği her yere aynı adaletsiz düzeni mi götürüyor? Peki ya bu şartlarda birbirini sevebilmek mümkün mü...