Setire mi???
-"Ben ismimden gayet memnunum. Yeni bir isme hiç..."
Cümlemi tamamlayamadan ne diyeceğimi anlayan Vikol araya girdi.
-"Anneciğim harika düşünmüşsünüz gerçekten! Bu değerli ismi, sevgili eşime layık gördüğünüz için onur duyduk. Çok teşekkür ederiz. İzninizle biz odamıza geçiyoruz."
Baktı ki bende en ufak bir hareket yok, ateş saçan gözleriyle dönüp dişlerinin arasından;
-"Yürü hadi!" dedi.
Ayaklarım geri geri gidiyordu. Bana yeni isim verme küstahlıklarını atlatamadan bu iğrenç adamla beraber kalacağımız odaya geçiyorduk. Tekrar midem bulanmaya başladı. Bu sefer ciğer ezmesinden değil, bu insanların iğrençliklerindendi.
Vikol önümde merdivenlerden çıkarken her basamakta parlak bej rengi kumaş pantolonunun paçası yukarı toplanıyor ve kısa saten çorabı gözüküyordu. Çorabının üzerine ismi işlenmişti. Bacakları çırpı gibiydi. O nasıl zayıf kadın sevmiyorsa, ben de zayıf erkek sevmiyordum. Söylese miydim acaba?
-"Geldik."
Pis bakışlarını üzerime çevirmişti yine...
-"Bundan böyle ikimiz burada yaşayacağız. Diğer katlara nadiren inip çıkacağız. Seninle baş başa vakit geçirmek istiyorum."
Büyük beyaz kapıdan içeri girdiğimde karşımda bir oda değil, birden fazla odası olan bir daire buldum. Korktuğum gibi dip dibe olamayacağımız kadar büyük bir yerdi. Küçük bir mutfak bölümü, bir banyo, bir oturma bölümü, bir yatak odası ve bir de küçük tuvalet vardı. "Keşke şu an burada bu yılışık şeyle değil de Serbey'la olsaydım" diye geçirdim içimden. Yüzü gözümün önüne gelince istemsiz şekilde gülümsemiştim.
-"Hoşuna gitti galiba..." dedi sırıtarak. Altın kaplama dişi ortaya çıkmıştı.
-"Güzelmiş" dedim.
Halinden memnun bir ifadeyle oturma bölümünü işaret etti.
-"Geç biraz konuşalım."
Yanıma gelemesin diye tekli koltuğa attım kendimi hızlıca... En ufak bir şey konuşmak istemediğim gibi tek temennim buradan ışınlanmaktı.
-"Ziyafet akşamı hava karanlık olduğu için dikkat etmemiştim" deyip bana doğru yürüdü. Tam önümde durup sol elimi yukarıya doğru kaldırdı.
-"Bu dövmenin... Anlamı nedir?" diye sordu.
Bakışları şüphe, sesi merak doluydu. Vücudunun çelimsizliğine, ses tonunun tizliğine rağmen nasıl bu kadar ürkütücü olabildiğini aklım almıyordu.
-"Parmak izi" dedim sanki bariz değilmiş gibi.
-"O belli zaten... Kimin?"
Bir şey uydurmam lazımdı.
-"Okulda çok sevdiğim bir arkadaşım vardı. Mezun olduğumuz gün beraber gidip yaptırdık. Onda da benimki var. Gençlik işte..."
Elimi bırakıp çaprazımdaki üçlü koltuğa oturdu. Bacak bacak üstüne attı.
-"Tek özelliğin güzelliğinmiş gibi davranma. Sen çok akıllı bir kadınsın."
-"Anlayamadım?"
-"Beni öldürmek ister miydin Setire?"
-"Ha- Hayır."
-"Sana bir sır vereyim mi? Beni öldürmek isteyen çok... En büyük düşmanlarımdan biri de, senin eski kocan..."
Nereye varmak istiyordu??
-"Ona, beni zaman içerisinde gerçekten sevdiğini gösterecektin. Burada zorla tutulmadığını bilecekti. Onu beyninden sildiğini... Böylelikle o da tamamen vazgeçecekti senden. Bana tehlike yaratmayacaktı böylelikle... Sen de yalnızca benim olacaktın. Bil bakalım ne oldu??"
Ne olmuştu???
-"Ben... Bilmiyorum..."
-"Serbey denilen herif kayıp!!! Bu ne demek biliyor musun???" Ayağa fırladı. Gözlerinden ateş fışkırıyordu. "Her an tetikte olmamız lazım! Güvenliklerin sayısını artırdım fakat güvenlikler bile beni senden koruyamazlar!!!"
Ne demekti bu!!?? Kalp atışlarım hızlanmıştı. Ellerim terliyordu.
-"Ondan vazgeçtiğini göster bana" dedi.
-"Nasıl... Nasıl inandırabilirim ki?"
-"SOYUN!!"
Soyunmamı mı istiyordu, ben mi yanlış anlamıştım!?? Umarım yaşananlar bir kabustur ve ben artık uyanma aşamasına gelmişimdir!
-"Çıkar üstündekileri! Eşim olduğunu göster hadi bana!"
Yapmayacaktım. Onunla birlikte olamazdım. O kabul etmese de ben evli bir kadındım. Evli olmasaydım da böyle bir şey yapmazdım. Kendimi bu durumdan kurtarmak için bir yol bulmalıydım. Hem de hemen!!!
-"Çok yorgunum. Duş alıp yatmak istiyorum. Lütfen... Bu böyle zorla olabilecek bir şey değil ki! Zaman vermelisin bana, birlikte biraz vakit geçirmeliyiz. Sana bir zararım dokunmayacak söz veriyorum. Bunu ispatlamamın tek yolu seninle beraber olmam değil, sen de görec..."
-"Çok uzattın! Sen yapmıyorsan ben yaparım!"
Bir anda koluma yapıştı ve beni ayağa kaldırabilmek için çekiştirdi. Güçsüzdü. İtebilirdim. Kafasına bir şey geçirebilirdim. Kolaylıkla elinden kurtulabilirdim fakat bu benim sonum olurdu. Beşinci Ada'ya attırırdı hiç düşünmeden beni. Komutanla da irtibata geçmeden direkt kendi adamlarıyla üstelik! Serbey'i tanımasaydım bu sona razı gelirdim fakat onu tekrar görme ihtimalimin verdiği yaşama tutunma arzusu her şeyden ağır basıyordu.
-"DUR!!!" diye bağırdım.
Elleri elbisemi parçalamakla meşguldü. Beni duyabilecek bir durumda değildi. Delirmiş gibiydi.
-"BEN HASTAYIM!!!"
Avazım çıktığı kadar bağırmıştım. Yüzüne tokat yemiş gibiydi. Bir anda kendine geldi. Doğru mu söylüyorum diye gözlerimin içine bakıyordu.
-"NE?? NE HASTALIĞINDAN BAHSEDİYORSUN SEN PİS OROSPU!?"
Tükürükleri yüzüme sıçrıyordu.
-"Birlikte olmamız imkansız..."
-"Şu diğer adadaki kadınlarda olan kanamalardan mı bahsediyorsun sen!?"
-"Hayır regl değilim. Regl bir hastalık değil... Ben hastayım. Cinsel ilişki yaşarsak sana da bulaşır ve fazla zaman geçmeden ölürsün..."
-"Bu hastalıktan sen neden ölmüyorsun!!!???"
-"Taşıyıcıyım ben... Bana zarar vermiyor."
-"Lanet olsun... LANET OLSUN!!!"
Tekrar koltuğa çöküp başını ellerinin arasına aldı. Ağlıyordu. Benim için üzüldüğünü hiç sanmıyordum. Büyük ihtimalle kendi için ağlıyordu.
-"Anneme ne diyeceğim ben şimdi!?? Anneme ne diyeceğim??? Annem çok kızacak! Annem... Annem beni öldürür. Çok kızacak bana... Annem çok kızacak bana..."
Başı hala elleri arasında ileri geri sallanıp sayıklıyordu. Kendinde değildi. Eğer ev boş olsa, kapılarda onlarca güvenlik olmasa, kaçmanın tam zamanıydı fakat maalesef ki içinde bulunduğum şartlarda; "kaçabilmek" bir seçenek değildi. Yavaşça yerimden kalktım. Vikol sakinleşene kadar kendimi banyoya kilitlemeye karar vermiştim. Tam adım atacaktım ki ödümü kopartacak bir şekilde bağırdı.
-"HİÇ BİR YERE GİDEMEZSİN!!!"
-"Ben... Gitmeyecektim zaten... Sadece tuvaleti kullanmam gerekiy..."
-"OTUR OTURDUĞUN YERDE!!! SENİ KONTROL ETMESİ İÇİN DOKTOR ÇAĞIRACAĞIM!!! HER ŞEY YALANSA... SENİ KENDİ ELLERİMLE BEŞİNCİ ADA'YA ATACAĞIM!!! KENDİ ELLERİMLE!!!"
Doktor mu çağıracaktı!!? Sonunu hiç düşünmeden bir bahane bulup ortaya atmıştım. Panik içinde oluşum beni hata yapmaya zorlamıştı. Doktor muayenesinde ortaya çıkacak gerçeklerden sonra ne yapacağıma dair en ufak bir fikrim yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
5 ADA
FantasyZamanı ve mekanı belli olmayan bir hikayedesiniz. Ülkeler artık yaşanmaz halde, çözüm taşınılan adalar mı, yoksa durum orada da aynı mı? İnsan gittiği her yere aynı adaletsiz düzeni mi götürüyor? Peki ya bu şartlarda birbirini sevebilmek mümkün mü...