Odanın dışından bağırışlar geliyordu.
-"HEPSİ YALANMIŞ ANNE!!! HEPSİ!!! İNANABİLİYOR MUSUN?!!"
Tecrit şekilde yaşadığım on dördüncü günüm. Bu seferkinde hiç sıkılmadım. İştahım yerindeydi. Verdiğim kiloları geri aldım. Kendi kendime oyunlar tasarlayıp eğlendim. Hayaller kurdum. Neden mi? Çünkü yalnızdım. O iğrenç insanlardan da, onların yaşamlarından da uzaktaydım.
Arada bir çığlıklar duyuyorum. Plan devreye gireli dört beş gün olmuş olmalı. Arayı iyi tuttuğum hizmetliler haber taşıdılar bana ara sıra. Olan biteni az çok biliyorum. Önce kimse ne olduğunu anlamamış. Panik havasına girmeleri zaman aldı yani... Bu kadar zenginliğin, yıkılmazlığın ortasında, onlara karşı böylesine büyük bir hareketin tasarlanması şok etkisi yaratmış olmalı. Diken üstünde yaşamak ne demekmiş görmüş oldular. İki gecedir kimse uyumuyor. Sürekli birileri gelip gidiyor. Toplantılar yapıyorlar. Evin ana giriş kapısı çok büyük ve ağır olduğu için benim bulunduğum ücra köşedeki odadan bile açılıp kapanma sesi duyuluyor. Bu adanın sakinleri hiç olmadığı kadar irtibat halinde birbirleriyle. Korku onları yakınlaştırdı. Kabuslar sadece gecelere özgü değil artık. Gündüzleri de görecekler. Hem de en kötülerini... Beter olsunlar!!!
Bağırış sesleri yakınlaştı. Atılan adımlar çok sertti. Kızgın adımlar... Birkaç saniye sonra kapım hızla açıldı. Geri çekilmeseydim yüzüme çarpacaktı.
-"PİS OROSPU!!! SEN BİLİYORDUN DEĞİL Mİ!!!??? BAŞINDAN BERİ HER ŞEYİ BİLİYORDUN!!!"
Şaşırmamıştım. Bu anın geleceği belliydi. Tüm gücümle itiraz etmeli, hiçbir fikrim yokmuş gibi davranmalıydım. Hiçbir şey bilmediğimi söylemek elimdeki tek seçenekti.
-"Evet, her şeyi biliyorum."
Vikol şoktaydı. Hızlıca arkasına döndü. Koridor loştu. Rişil Hanım'ın da orada olduğunu yeni görüyordum. Herhalde ilk defa evin bu katına inmişti ki; umarım hepsi yerin en dibine batar ve bir daha da çıkamazlardı.
-"DUYDUN MU ANNE??!! HER ŞEYİ BİLİYORMUŞ!!! HER ŞEYİ!!!"
Rişil Hanım oğluna bakıp başını; "Evet" anlamında salladı.
-"GÜVENLİK!!! GÜVENLİK NEREDE???!!!"
Vikol kalan azıcık aklını da yitirmiş gibiydi. Kaybetme korkusu yaşıyordu ki, bu olabilecek en büyük korkulardandı onun gibi biri için.
-"Buyurun efendim!"
Beni buraya getiren iri yarı, siyah giyinmiş adamlar yine karşımdaydı.
-"BU KADINI ÖLDÜRÜN!!!"
Parmağıyla beni işaret ettiği halde, adamlar bana değil ona bakıyorlardı. Delirdiği için mi söylüyor yoksa ciddi mi diye sanırım.
-"Dur oğlum!" Rişil Hanım sonunda devreye girdi.
Elini oğlunun omzuna koydu. Üstünlük sağlamak, konuyu devralmak ve sakinleştirmek için. Çok şey ifade ediyordu omuzdaki o el...
-"NASIL DURAYIM ANNE!!!???" O BİR YALANCI!!! BİZİ KANDIRDI!!! ÖLMEYİ HAK EDİYOR!!!"
-"O bizim kozumuz Vikol..."
Kozları mıyım?!
-"Siz gidin. Tüm kapıların önünde en az iki adam olsun. Akşam buradan ayrılacağız" dedi Rişil Hanım korumalara bakıp.
-"Peki efendim."
Adamlar Vikol'dense Rişil Hanım'ın emrine uymayı daha mantıklı bulup merdivenlerden koşar adım çıkıp gittiler. Üçümüz kalmıştık yine.
-"Hazırlan, akşam terk ediyoruz burayı. Sen de bizimle geleceksin."
Kadın konuşmamış tıslamıştı. Dile gelmiş zehirli bir yılan gibiydi.
-"Nereye gidiyoruz?" diye sordum endişemi belli etmemeye çalışarak.
-"Seni ilk gördüğümüz yere gideceğiz. Lanetlendiğimiz yere!"
-"Sizin aranıza katılmayı BEN istemedim Rişil Hanım!!! Oğlunuzla birlikte beni kocamdan ayırıp SİZ buraya getirdiniz!"
-"KES SESİNİ!!!" diye bağırmıştı Vikol, annesine destek olmak adına.
-"Aaa Vikol'cüğüm bağırıp durma, çok değerli boğazın uf olur sonra... Hem ne oldu ki? Doğruları duymak hoşuna gitmediği için mi sinirlendin bu kadar? Bilmediğin şeyler de değil aslında..." dedim.
Dalga geçtiğim için daha da sinirlenmişti. Tüm vücudu zangır zangır titriyordu. Oğlunu bu hale getirdiğim için annesi de en dehşet verici bakışlarını dikmişti üstüme.
-"Hiçbirinizden korkmuyorum! İyi olan bizleriz ve bu işin sonunda da iyiler kazanacak!" diye çemkirdim.
Rişil Hanım yerleri süpüren uzun yeşil eteğine takılmamak için ağır ve dikkatli adımlar atarak yanıma doğru yürüdü. Yanıma gelmekle kalmayıp tam burnumun dibine kadar girdi. Şarap kokan nefesini yüzümde hissedebiliyordum.
-"Senin de çok iyi bildiğin gibi güzelim... Sadece çizgi filmlerde iyiler kazanır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
5 ADA
FantasyZamanı ve mekanı belli olmayan bir hikayedesiniz. Ülkeler artık yaşanmaz halde, çözüm taşınılan adalar mı, yoksa durum orada da aynı mı? İnsan gittiği her yere aynı adaletsiz düzeni mi götürüyor? Peki ya bu şartlarda birbirini sevebilmek mümkün mü...