34. BÖLÜM: "GÖREV DAĞILIMI"

41 2 0
                                    

   En sonunda istediğim yerdeydim. Serbey'in liderliğinde toplanan bu masanın bir üyesiydim artık. Tabii benden beklenen, pek de önemli bir şey değildi. Alt tarafı birkaç tane adama isim bulacaktım ama olsundu. Sonuçta burada mıydım? Buradaydım.
   Serbey masanın başındaki döner sandalyede, çok karizmatik bir şekilde oturuyordu. İnanılmaz yakışıklı geliyordu gözüme. Uzun boyu ve geniş omuzlarıyla tam bir lider profiliydi. Toplantının ciddiyetine uygun koyu renk bir takım giymişti. Masadaki diğer kişilere göz attım. Kamo, karşımda kalıyordu. Ben Meli'nin yanındaydım ve o da aslında, Meli'nin karşısına geçmek istemişti. Çaktırmadan bakmak gibi bir derdi yoktu. Beğeni dolu gözlerle direkt "kıvırcığı"na bakıyordu. Bu beni güldürdü. Gülümsediğimi gören Serbey gözlerini üstüme dikti. Bir şeye güldüğüm zaman acayip derecede gıcık oluyordu. Sadece ona gülmeliydim. Başka biri veya başka bir durum, hangi cüretle onun sevdiği kadını güldürebilirdi! Bu huyu da çok hoşuma gidiyordu. Paylaşamıyordu beni. Rahatsız edici bir sahiplenmeden bahsetmiyorum. Hani aslında daha fazlasını yapmak istiyor da, bunaltmamak için kendini tutuyor gibiydi.
    Serbey, ufak bir açılış konuşması yaparken, ben de bana verilen göreve odaklandım. Günlerdir düşünüp karar verdiğim şeyi yapacaktım. Bu kadar iyilik yanlısı bir planın içinde yer alan bu adamlara, öylesine uydurulmuş isimler yerine, anlamlı isimler bulmalıydım. Hak ettikleri buydu çünkü. Duruşlarını, hareketlerini, mimiklerini, yüz ve özellikle göz yapılarını inceledim. "Ayaz, Poyraz, Karayel" isimlerini koydum soğuk bir duruşu olanlara. Dingin bir ruh hali içinde olana; "Toprak" dedim. Hiç benzerliği olmadığı halde çok iyi anlaşan ikiliye; "Batı ve Doğu". Daha ufak tefek ve esmer olana; "Kuzgun", yaramaz bir çocuk gibi eli ayağı durmayana da, tınısından dolayı; "Yamaç" ismini koydum. En son, asker kalmıştı. Bence onun ayrıca bir isme ihtiyacı yoktu. Aramızdaki tek askerdi ve herkes ondan "asker" diye bahsediyordu. Onun yaka kartına; "Asker" yazdım. Mesela komutan da benim için; "Komutan"dı. Titrleri; isimleri olmuştu zaten...
   Bu arada Serbey, giriş konuşmasını bitirmişti. Bir uğultu yükseldi salondan. Herkes, komutan ve Meli'yle ilgili bir açıklama bekliyordu. Serbey de düşünceliydi. Komutana ne kadar güvenebileceğinden o da tam emin olamıyor gibiydi. Tekrar konuşmaya başladı. Sesi, sakin ve kendinden emin çıkıyordu. Tek tek, komutanla aramızda konuşulanları anlattı. Özellikle, cezalı insanları Beşinci Ada'ya ölüme göndermeyip Dördüncü Ada'da yaşatması, herkesin ilgisini çekmişti.
-"Ben bu durumu gözlerimle de görmek istiyorum arkadaşlar, eğer gerçekten söylediği gibiyse, 'onlar'a karşı gelerek büyük bir riske girmiş demektir ki; bu da bizim yanımızda olduğunun ispatı olacaktır" dedi.
İtirazlar biraz azalmıştı ki, Kamo birden bağırarak küfür etmeye başladı. Komutanın yalan söyleme ihtimaline karşı küfürlerdi bunlar; "Eğer o pislik herif yalan söylüyorsa ben onun..." gibi. Serbey gerilmişti. Bir süre daha susmasını bekledi. Baktı ki susmuyor araya girdi;
-"KAMO!!! Lütfen kendine gelir misin?? Küfür sevmediğim gibi, aramızda hanımlar da var!"
Serbey'in bu çıkışından sonra sustu Kamo. Sanırım 'yenge'si olduğum için beni cinsiyetsiz bir canlı olarak görüyordu. Uyarıda 'hanımlar' olarak geçmemize rağmen, beni es geçip sadece Meli'den özür dilemişti çünkü...
-"Meli Hanım'a gelirsek..." diye sözüne devam etmeye başladı Serbey. "Kendisi, komutanın yeğeni oluyor."
Yine uğultular ve dehşet içindeki Kamo...
-"Siz bana söylemiş miydiniz bunu yaa!!! Ben hiç hatırlamıyorum bu bilgiyi..." dedi bana ve Serbey'e şaşkın gözlerle bakarak. "Çok özür dilerim Meli Hanım, ben biraz önce kendisine bayağı bir sövmüş bulundum. İnanın ben aslında böyle bir insan değilim. Arada öfkeme yenik düştüğüm zaman ne yaptığımı, ne dediğimi bilm..."
Kamo telaşla kendini anlatmaya ve Meli'nin gönlünü almaya çalışıyordu ki , Meli araya girdi.
-"Rica ediyorum rahat olun. Hepinizin amcamla ilgili ön yargılarınız olması çok normal. Kamo Bey sizin de, diğer arkadaşların da..."
"Kamo Bey" bölümünde Kamo'yu kaybetmiştik.
-"Eğer izin verirseniz, benim de kendim ve amcamla ilgili belirmek istediğim birkaç nokta var" dedi Meli, Serbey'e dönerek. Serbey de kibar bir el hareketiyle sözü ona verdi.
-"Teşekkür ediyorum. Umarım sizi sıkmam. Anne tarafım 5 Ada'ya ilk gelenlerin soyundan. Annem evlenmeden önce bu adada yaşıyormuş. Adaya günlük işler için gelip giden bir teknisyene, yani babama aşık olmuş. Ailesinin itirazlarına rağmen babamla evlenmiş ve adadan kovulmuşlar. Babamın da burayla olan işleri sonlandırılmış. İyice zor duruma düşüp pişman olsunlar diye, Üçüncü Ada'ya da yerleşmelerine izin verilmemiş. Dördüncü Ada'ya sürülmüşler. Orada çok zor şartlar altında yaşarlarken, annem, hiç istemediği halde, bana hamile kalmış."
Herkes büyük bir dikkatle dinliyordu. Çıt bile çıkmıyordu. Dış görünüşünün tatlığından hatta Serbey'in dediği gibi, çizgi film kahramanlarına benzeyişinden, otomatik olarak puan toplayan Meli, bir de anlattıklarıyla iyice kendini sevdirecekti ki; bu da ekibin sarsılmadan yola devam etmesini sağlayacaktı.
-"Bildiğiniz gibi Dördüncü Ada, çocuk dünyaya getirmek için uygun bir yer değil. Annemle babam da kara kara benle ne yapacaklarını, o kötü şartlarda beni nasıl büyüteceklerini düşünürken, akıllarına askerlik eğitimi almakta olan amcam gelmiş. Amcam, askeri eğitim almanın ona verdiği haklar sebebiyle adalar arası gidip gelebilmekteymiş. Annem ve babamla konuşmuş. Bir gelişinde gizlice yanına almış beni. O da o sırada, İkinci Ada'daki lojmanların birinde kalan askeri lise öğrencisi... Kendinden yaşça büyük asker eşlerinin yardımlarını alarak beni büyütmeye başlamış. O eğitimdeyken, ben başka başka evlerde geçiriyormuşum günü. O gün hangi asker hanımı müsaitse, o ilgileniyormuş benimle. Annemi ve babamı öldü biliyorlarmış. Böyle böyle büyümüşüm işte. Amcam komutan yapılmadan iki sene önce, bu karargaha atandı. Bu süre zarfında, elinden geldiğince iyi baktı bana. İyi eğitimler almamı sağladı. Zaman buldukça benimle  ilgilendi. Oyunlar oynadı. Benimle ağladı, benimle güldü. Bana gerçek bir baba oldu. 'O sert görüntüsü altında çok tatlı bir adam var aslında...' diyemeyeceğim. O benim dışımdaki herkese, her zaman sertti. Anlaşması zor bir insan oldu hep diğerleri için. Mizacı bu... Ama şunu garanti ederim ki, onun gibi bir adamdan, kötü bir insan çıkmaz."
Sessizlik devam etti. Bir süre kimse konuşmadı. Serbey elindeki kalemle oynuyordu. Düşünüyor gibiydi. Kamo kollarını masaya koymuş, başını da kollarına yaslamıştı. Sarsılmıştı o da. En sonunda Asker konuştu.
-"Ne zaman Dördüncü Ada'yı kontrol edeceksiniz efendim?"
-"En kısa zamanda" dedi Serbey. "Meli sen bunu komutana iletebilir misin? O bana gün ve saat versin. Mümkünse yakın bir tarihte..."
-"Tabii ki..." dedi Meli. Sesi de görüntüsünü destekler şekilde ince ve tizdi.
Söz yine Serbey'deydi.
-"Görev dağılımına sıra geldi arkadaşlar" dedi tok bir tonlamayla.
-"A öncelikle Luna, isimler için birşeyler bulabildin mi?"
-"Eveeet! Herkesinki tamam!" diye bağırdım mutlulukla.
Kalktım ve isim yazılı dokuz kağıdı dağıttım. Verilen kağıtlarda yazılı ismini görenin gözleri parlıyordu. Sevmişlerdi.
-"Asker arkadaşımızınki çok yaratıcı olmuş Luna" dedi gıcık sevgilim.
-"Ben sevdim" dedi Asker.
"N'oooooldu???" der gibi baktım Serbey'e, o ise başka bir şey düşünmeye başlamıştı bile...
-"Asker, senden bir isteğim olacak" dedi. "Bizim gibi düşünen başka askerlere de ihtiyacımız var. Planı gerçekleştirecek ekip olarak, askerlerden oluşan küçük bir takım oluşturmamız lazım. Yirmi kişi yeterli olacaktır. Başında komutan olacak, sonraki yetkili de sen. On sekiz tane yeni asker istiyorum. Gizli şekilde toparlaman lazım. Seçtiklerinin dışında kimseye belli etmeden. Bu gizliliğin sağlanmasında Meli sana yardımcı olacak."
Meli'ye döndü. Gözleriyle 'tamam mı?' diye sordu.
-"Tamamdır" dedi Meli.
-"Benim için de tamamdır efendim" dedi Asker.
-"Mühendis takımının başında Kamo sen varsın zaten..."
-"Evet liderim" dedi Kamo da.
-"Buradaki karargah, yani ana komuta merkezi, komutandan dolayı bizde zaten, İkinci Ada'dakinin de başına sen geçeceksin Asker. Bunun ayarlamasını komutan yapacak. Seni iyi bir asker olduğun için ödüllendiriyor gibi gösterir. Yeni katılacak askerler de, emrindeki yüksek rütbelere getirilir. Böylece otomatik olarak tüm ordu bizim elimizde olur. Düşünmemiz gereken "silahlı kuvvet" bu adaki özel korumalar olur. Sayısını biliyor muyuz Meli?"
-"Emin değilim ama bin kişi civarı olmaları gerek."
-"E tamam, biz sayıca çok daha üstün olacağımız için, bir sorun çıkmayacaktır. Şimdi masaya asıl soruyu sormak istiyorum. Bu sorudan önce, Luna seni dışarı alabilir miyim?"
Nasıl yani dışarı?? Ben neden dışarı çıkıyorum en heyecanlı yerinde yaaa??"
-"Gerçekten kalmak istiyorum."
-"Maalesef şimdilik, bunu bilenlerden biri olmanı istemiyorum. Hala biz ölümle karşı karşıya kalırken, sen kendini bu durumdan kurtarabilirsin çünkü..."
Beni düşünmeyi bırakmıyordu. Böyle bir durumda bile önceliği beni koruyabilmekti. Onu çok seviyordum. Zorluk çıkarmamaya karar verdim.
-"Tamam, çıkıyorum."
Bu kadar kolay kabul etmem onu şaşırtmış ama aynı zamanda hoşuna gitmişti. Onu yormamak istediğimin farkındaydı. Tam dışarı çıkmıştım ki, arkamdan seslendi;
-"Luna, rica etsem komutana onu beklediğimizi söyler misin?"
Öfff!!! Ben çıkarken, komutan toplantıya dahil olacaktı. Kim bilir benim haberimin olmayacağı neler konuşulacaktı.
-"Hemen" dedim ve komutanın odasına yürüyüp kapıyı tıklattım.
-"Gir!"
Kapıyı açtım.
-"Rahatsız ediyorum kusura bakmayın. Serbey, sizin de toplantıya katılmanızı istiyor."
Sanki o da bunu bekliyormuş gibi yerinden kalktı. Odadan çıkıyordu ki, bana döndü.
-"Sizi plana dahil etmek istemezse onu zorlamayın. O, seven bir adam ve sevdiği kadını korumaya çalışıyor. İçinde bulunduğumuz planın başarılı olma olasılığı maalesef ki; çok düşük. Eğer onu dinlemezseniz, büyük ihtimal öleceksiniz."

5 ADAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin