32. BÖLÜM: "MELİ"

45 2 0
                                    

Odaya geçtiğimizde Luna mutluluktan uçuyordu. Kesin istemeyeceğim birşeyler geçiyordu aklından.
-"Hayırdır Luna Hanım?"
-"Şimdi ben ekiptekileri sadece sima olarak tanıyorum ya, isim bulabilmem için detaylı gözlem yapmam lazım. O yüzden de toplantıda bir süre durabilirim diye düşündüm."
-"Luna..."
-"Söz, sen ne zaman istersen çıkacağım."
-"Simgesel bir şey bu, toplantıya katıldığın anda ekipten biri gibi olacaksın. İleride kötü niyetli kişiler tarafından ismin, planın üyeleri arasında zikredilebilir. Bu da başına iş açılması anlamına gelir."
Dudak büktü.
-"Senin iyiliğin için diyorum inan bana..."
Kapı tıklatıldı. Kamo'ydu. Ne zamanlama!
-"Eee anlatın bakalım neler çeviriyorsunuz siz??"
-"Sen anlat" dedi Luna bana, omuz silkerek.
-"N'oldu yenge yaa?? Yüzün asık?"
-"Bir şey yok, yine aynı konu... Luna'nın toplantılara gelmesini istemiyorum ya, trip atıyor" dedim.
-"E gelsin o zaman..."
Luna Kamo'ya senelerdir kaybettiği ikiz kardeşini bulmuş gibi bakıyordu.
-"Yaşa be Kamo!!! Zaten söz verdim liderimize de, ismi olmayanlara isim bulup hemen çıkacağım."
"Liderimize" mi?? Havaya girmesi iki saniye falan sürmüştü.
-"Bence sakıncası yok da, Serbey seni bulaştırmak istemiyor biliyorsun ki bence haklı, yalan yok."
-"İsimleri belirleyip çıkacağım."
-"A o iş... Evet herkes 'isim' olayına yabancı olduğu için... Ben mesela, dedemin çocukken bana seslendiği kelimeyi isim yaptım kendime... Kolay oldu yani..."
-"Bir anlamı var mı?"
-"Ya galiba 'aptal çocuk' gibi bir tabirdi."
Luna kahkaha attı. Onun benim dışımda herhangi birinin güldürmesi hiç hoşuma gitmiyordu. Bu kişi Kamo olsa bile... İçimdeki bu kıskaçlık maalesef beni hata yapmaya sürüklüyordu.
-"Düşündüm de... Yarın toplantı yaparız. Verdiğin haberi iyice sindirip ekibe söyleyeceğim. O sırada sen de isim listesini halledersin."
-"Teşekkür ederiiimmm!!!" deyip boynuma atladı. Yüzümün farklı yerlerini öpüyordu. Bu manzara karşısında, Kamo artık gitme zamanının geldiğinin farkına varmıştı.
-"O zaman haberin ne olduğunu sormuyorum. Siz rahat rahat şey yapın... Sohbet edin. Sonra konuşuruz. Hadi kaçtım."
Kamo gittikten sonra Luna gözlerimin içine baktı.
-"Rahat rahat şey yapalım o zaman biz."
   Günün geri kalanını yatakta geçirdik. Akşam yemeği saati de geçmişti. Biz halimizden o kadar memnunduk ki, içimizden kıpırdamak bile gelmiyordu. Bir ara tuvalete gitmemiz gerekti. Oraya da beraber gidip geldik. Sanki onu tek başına bıraktığım anda yine kaybolacak gibi hissediyordum. Mümkün olsaydı onu kendime bağlardım. Maalesef lider olarak, etraftakilere aklı başında bir imaj vermem gerekiyordu. Gece boyu sarmaş dolaş uyuduk. Yatak tek kişilikti fakat normalden daha genişti. İki yetişkin sıkışmadan yatabiliyorduk. Üstelik sarıldığımız zaman nispeten sıcak da oluyordu. Saçma bir durumda olmamıza rağmen, yatağın içinde onunla beraberken aldığım mutluluk paha biçilemezdi. Hayatım boyunca aradığım şeydi sanırım. Yaşamımda hep eksik olan bir şey...
Sabah uyandığımızda başı göğsümdeydi. Tıslayarak uyuyordu. Hala derin uykudaydı belli ki... Uyandırmamak için kıpırdamıyordum fakat kim bilir ne kadar zamandır böyleysek, sağ kolum bedeninin altında uyuşmuştu. Hafifçe kıpırdatmaya çalıştım. Sanki derin uykuda değilmiş gibi pat diye gözlerini açtı.
-"Kıpırdamadan bir saniye duramıyor musun sen??" dedi.
Günün ilk azarını yemiştim.
-"Hadi Luna, bir an önce hazırlanıp kahvaltıya gidelim. Sonra toplanacağız. Uzun bir toplantı olacak gibi... Görev dağılımı yapacağım."
-"Tamam yaa offf!!!"
Luna hem hazırlanıyor hem söyleniyordu. En sonunda çıkabilmiştik. Yemekhaneye geçtiğimizde komutanı, yanında genç bir kadınla otururken bulduk. Komutan ne kadar sert ve ciddiyse, yanındaki kadın o kadar güler yüzlüydü. Kabarık kıvırcık saçları, pembe gözlükleri ve tüm yüzünü kaplayan çilleriyle, çizgi filmden fırlamış bir karakter gibiydi.
-"Heyyooo!!! Buradaki tek kadın ben değilmişim!" diye heyecanlandı Luna, hemen gidip aşçılara onun kim olduğunu sordu.
-"Komutanımızın yeğeni, Meli Hanım" dedi aşçılardan biri. "Kendisi burada yaşıyor. Amcası büyütmüş onu..."
-"Neden daha önce görmedik ki??" diye soru Luna.
-"Odasına ister yemeği hep, biz de görünce şaşırdık bu sabah..."
Bu işte bir iş vardı.
-"Onlarla yapalım mı kahvaltıyı?" diye sordu Luna ve ben; 'Olmaz' diyemeden masalarına doğru yürümeye başladı. Üçüncü Ada'daki insan düşmanı kadın gitmiş, yerine sevgi dolu versiyonu gelmişti. Luna'yı tanıyorsam, bu tanışma sevdasının altından başka birşeyler çıkacaktı.
-"Merhaba, oturabilir miyiz?" diye sordu.
Komutan yerinde kıpırdandı.
"Sizinle konuşacaklarım vardı benim de... Aslında odamda görüşürüz gibi düşünmüştüm. Belli ki böyle daha samimi olacak. Lütfen geçin" dedi.
Bana bakmıyordu. Sanırım, dün yaptığım kabalık için özür dilemeliydim.
-"Luna bana her şeyi anlattı" diye söze başlamıştım ki araya girdi.
-"Evet, evet... O konu var tabiii... Öncesinde sizi biriyle tanıştırmak istiyorum. Meli... Yeğenim kendisi... Planla ilgili büyük katkılarının olacağını düşünüyorum."
O ana kadar gülümseyerek bizi dinleyen kadın, yerinden hafifçe doğrularak, tokalaşmak için elini uzattı.
-"Merhaba, tanıştığıma memnun oldum" dedi.
Luna atıldı.
-"Harika saçlarınız var!!! Benimki çok sıkıcı mesela, ince telli olduğu için şekle de girmiyor!"
'Konumuz bu mu?!' der gibi baktım ona ama sanırım konumuz buydu ki; kadın da devam ettirdi.
-"Hiç sormayın, benimkinin de bakımı çok zor. Baktım olmuyor kendi haline bırakayım dedim."
Luna gülümsedi. Kesin sevmişti bu kadını. Tatlı kadınları hep severdi. Tatlı gibi rol yapmayanları, doğuştan öyle olanları ama... Öyle demişti bir keresinde... İnsan sarrafı olduğunu düşünüyordu.
Komutan da benim gibi konudan sıkılmış olacak ki 'sadede dönelim' der gibi araya girdi.
-"Meli bir YTG yani; 'Yüksek Teknoloji Geliştirme' uzmanı" dedi. İlk defa böyle bir iş tanımı duyuyordum.
-"O da ne! Kulağa çok hoş geliyor!" dedi Luna. O da benim gibi bilgi sahibi değildi demek...
Komutan sözü Meli'ye bıraktı.
-"Aslında pek bir numarası yok, dünya bu hale gelmeden önce, yaptığım çoğu şey standart haline gelmişti zaten... İleri seviye bilgisayar programcılığı, yapay zekanın günlük hayatta kullanım alanlarının genişletilmesi, doğal kaynakların sürekliliği ve verimliliği için teknolojiyle el ele verip projeler hazırlanması gibi şeyler..."
"Gibi şeyler" mi!? Bir çırpıda saydığı şeylerin her birinin gelişimi için, onlarca yıl kafa patlatmak gerekirken üstelik... Bu kadın dahi falan mıydı?
Luna; 'Duydun mu???' der gibi hafifçe bana döndü.
-"Şahaneymiş..." dedim en sonunda. Başka diyecek bir şey yoktu zaten... "Ben de mühendisim. Düz mühendis... Luna da Astronomi Öğretmeni..."
-"Sizinkiler de harika!!!" dedi Yüksek Teknoloji Geliştirme Uzmanı... Kadının titrine gıcık olmamak elde değildi.
-"Meli'nin toplantılarınıza katılmasını istiyorum. O da bizlerle aynı fikirde, planın başarılı olmasında çok katkısı olacaktır."
-"Neden olmasın" dedim.
-"Harika olur" dedi Luna da hevesle...
Kahvaltılarımız bitince önce biz ayaklandık.
-"Bugün bir toplantı yapıp sizlerin de bizim yanımızda olduğunuzu ekiptekilere bildirirsek iyi olur. Mesela saat 14:00 gibi... Uygun mudur?"
-"Uygundur" dedi kadın.
-"Ben de davetli miyim?" diye sordu komutan alaycı bir şekilde.
-"Sizsiz olmaz tabii ki..." diye yanıtladı Luna. Hümanistliği üstündeydi bugün.
Yemekhanenin kapısına doğru yürüyorduk ki, Kamo içeri girdi. Bizden önce kahvaltı ettiğini düşünmüştüm.
-"Kamo, erkencisin. Kabus falan mı gördün?" diye takıldım.
Kamo'dan ses gelmiyordu. Donup kalmıştı. Bir süre uzakta bir yere baktıktan sonra;
-"Kabus değil de rüya herhalde... Rüyada mıyım ben hala? Bi çimdiklesenize beni" dedi.
Luna da şaşkındı.
-"Ne diyorsun oğlum sen???" diye sordum. Korkmaya başlamıştım.
-"Gördüğümü siz de görüyor musunuz? O şahane kıvırcık şeyi..."
Meli'den bahsediyordu.

5 ADAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin