-"Serbey'in hali hiç iyi görünmüyor. Plana liderlik etmeye devam edebilir mi emin değilim."
Beni Meli'nin yanında biliyordu. Evet Meli de buradaydı. Yanında oturuyordum fakat yalnız değildik. Serbey'in haberi olmadan hepimiz toplanmış durum değerlendirmesi yapıyorduk. Arkadaşıma kazık atıyormuşum gibi hissediyordum. Yapacak bir şey yoktu. Durumu ortadaydı. Komutanın sözlerine katılıyordum.
-"Onu ne kadar sevsem de, ben de mental olarak sağlıklı olduğunu düşünmüyorum" dedim.
Luna duysaydı boğardı beni. Ne yapıyordu acaba... O da kocası gibi perişan mıydı... Adapte olmuş muydu yeni yaşamına... Ne fena bir durum olurdu eğer o şu an mutlu mesut yaşayıp gidiyorsa! Meli'ye baktım. O, Luna'nın yerinde olsa beni siler miydi acaba? Bakışlarımı fark edince o da bana garip garip bakmaya başladı. Gözlerimi kaçırdım. Bir erkeğin sevdiği kadına meydan okumaya cesareti yoksa; işte o gerçek bir erkektir! Sek erkektir! Erkekliğin kitabını yazmıştır! Erkeklik ondan sorulur! Nokta!
-"Liderliğin Serbey'den alınmasını oylamaya açıyorum" dedi komutan.
Hiç tahmin etmediğim bir şekilde Meli öne atıldı.
-"Bunu yapamazsınız!!!"
Herkes şaşkındı. Ben dahil...
-"Neden peki?" Komutan, tatlı sevgilimin yani yeğeninin narinliğini hesaba katmış olacak ki; olabildiğince sakin sordu soruyu.
Meli'mde ise; sakinlikten eser yoktu.
-"Ne yaptığınızın farkında mısınız siz!? O yaralı bir adam! Savaştan kaçıp günlerce deniz yolculuğu yapıp buralara gelmiş! Tam da kaosun ortasına!Birini evlenecek kadar çok sevmiş ve eşi olan kadın şu an başka bir adamın yanında!!! Onun kocası olduğunu düşünen bir adamın!!!"
Sevgilimin sesi normalde de tizdi zaten... Bir de sinirli şekilde bağırınca iyice cırtlak çıkıyordu. Dünyanın en şahane cırtlak sesi! Büyük ihtimal diğerlerinin kulakları kanıyordu. Benim içinse olsa olsa huzur verici bir melodiydi. Aşık olanın anlayacağı bir durum.
-"Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de, onu hayata bağlayan tek şeyi, liderliğini elinden alacaksınız!!! Büyük ihtimalle hayallerinde sevdiği kadını kurtarmak var. Yaşamaya dair tek motivasyonu bu! Lütfen insani yönlerinizi unutmadan alın kararınızı. Göz göre göre çöküşüne tanıklık etmek istemeyiz değil mi?"
Sözleri bitince herkes istemsiz olarak komutan döndü. Hepimiz ondan gelecek cevabı merak ediyorduk. Meli'yi azarlamazdı umarım.
-"Seni benim büyüttüğüm ne kadar da belli oluyor."
Azar yerine övgü gelmişti. İşte bu beee!
-"Yalnız unuttuğun bir şey var."
Tam da sevinmişken!!!
-"Bazen çoğunluğun selameti için, birini ya da birilerini görmezden gelmek zorunda kalabilirsin. Umarım hayatın boyunca böylesine kötü bir durumun içinde bulmazsın kendini."
Oylama yapıldı. Meli ve Asker dışında herkes değişimden yanaydı.
-"Liderliğe kim gelsin diye ayrı bir oylama yapmayacağım. Zaten yöneticiler de kendisini yeni lider olarak biliyor. Öyle de kalsın. Asker, sen artık resmi olarak da planın liderisin."
Alkışladık. Serbey'in adi bir pislikmişim gibi bakacağını, Luna'nın yüzüme tüküreceğini, Meli'den de okkalı laflar yiyeceğimi bile bile alkışa katılmıştım. Komutanın da belirttiği gibi; her ne kadar zor ve üzüntü verici bir karar da olsa, yapılması gereken tam olarak buydu.
-"Kamo, sen mi kendisine iletirsin, ben mi konuşayım?"
-"Ben iletirim. Arkadaşından duyması, verebileceği tepkileri de düşünürsek, daha iyi olacaktır."
-"En kısa sürede lütfen."
Toplantı bitince Serbey'e bakınmaya başladım. Nerede olabilirdi bu herif!? Birkaç askere sordum görüp görmediklerini; kimse görmemişti. Kafayı tırlatmak üzere olan bir adam n'apar? Saçma sapan şeyler yapar. İşin kötüsü burada imkanlar o kadar kısıtlı ki, saçma sapan bir şey yapabilmek bile mümkün değil!
-"Beni mi arıyorsun?"
Arkamı döndüm. Serbey, az ileride, elinde karton bardakla tam bir psikopat edasıyla duruyordu. Gözlerini bana dikmişti.
-"Ödümü kopardın oğlum!!! Ne bu korku filmi gibi sessiz sedasız dikiliyorsun!?"
Elinde tuttuğu bardağı bana uzattı.
-"Sessiz sedasız işleri seven ben değilim" dedi garip bir tonlamayla. "Yemekhaneden çay aldım ama canım içmek istemedi. Al senin olsun."
Elindeki çayı aldım. Konuya girmem lazımdı. Nasıl başlayacaktım.
-"Serbey sana bir şey söylemem gerek" dedim.
Bu kadar zor olacağını tahmin edememiştim. Tam sözlerime devam edecektim ki;
-"Yorulma, her şeyi biliyorum" dedi!
-"Neyi biliyorsun!? Nasıl???"
-"Hava almaya çıkmıştım. Döndüğümde askerlerden biri herkesin toplandığını söyledi. Unuttum sandı herhalde. Halbuki konuya dair en ufak bir fikrim bile yoktu."
Acayip utanmıştım. Yerin dibine girmek istiyordum. Yine de kendimi suçlamayacaktım. Kim olsa aynısını yapardı. Doğru bir karar vermiştim.
-"Ben aslında..."
-"Konuşulanları duydum. Üzülecek bir şey ortada. Yapılması gerekeni yaptınız. Meli'ye de teşekkür borcum var. Sağ olsun."
Ciddi miydi yoksa kurbanını parçalara ayırmak üzere olan bir seri katil sakinliği mi gelmişti üstüne?
-"Oğlum taşak mı geçiyorsun sen benimle!? Hiç mi kızmadın lan!? Kızdın da intikamın unutulmaz olsun diye biraz zaman mı kazanmak istiyorsun???"
-"Kamo, inan ki kızmadım. Kızacak bir şey yok. Delirmek üzereyim ve bu şekilde liderliği yürütmemin riskli olduğunun farkındayım."
-"Bunları Meli'ye ve bir gün kavuştuğınuzda Luna'ya da söyler misin? Yoksa beni yolacaklar da!"
Güldü. Hayret! Uzun zaman sonra ilk defa gülmüştü. Gerçekten de sinirli değildi sanırım. Hatta inanılmaz bir olgunlukla karşılamıştı.
-"Senin deli halin bile hepimizden akıllı biliyor musun..."
-"Tek bir isteğim var yalnız..."
Haydiii! Buyur buradan yak!
-"Neymiş?? Yapılabilecek bir şey olsun bak! Zaten ömrümden ömür gitti. Arkadaşının arkasından iş çevirmek kolay iş değilmiş, beş dakikada beş sene yaşlandım!"
Sol elinin üzerindeki dövmeye bir süre baktı. Başını kaldırdı.
-"Liderliği aldınız ama Üçüncü Ada'yı benden almayın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
5 ADA
FantasiaZamanı ve mekanı belli olmayan bir hikayedesiniz. Ülkeler artık yaşanmaz halde, çözüm taşınılan adalar mı, yoksa durum orada da aynı mı? İnsan gittiği her yere aynı adaletsiz düzeni mi götürüyor? Peki ya bu şartlarda birbirini sevebilmek mümkün mü...