51|Yuma Ve Madara'nın Hikayesi(2)

203 22 9
                                    

...

Sonraki gün Yuma için daha da beterdi. Büyükbabası cezasına karar vermişti. Ya evlenip gidecekti ya da ön cephede savaşmak için gönderilecekti senju ve uzumaki shinobilerinin yanına.
Bu durum küçük Yuma için felaketti.
Küçüklüğünden beri hiçbir şey öğretilmeden büyütülmüştü. Kendi kanının güçlerini bile kullanmasına kısıtlama getirilmişti. Zaten zincirleri kullanamıyordu henüz yeterli seviyede değildi ama...

Dövüşmeyi bile bilmiyordu.
Ama işin diğer ucunda sevmediği biriyle bu yaşta evlenmek vardı.
O henüz çok küçüktü.

Kararı belliydi.
Yapacak bit şeyi yoktu. El mahkum şekilde ön cepheye gitmeyi kabul etti.
Mito şiddetle reddetsede karar çoktan verilmişti. O her ne kadar konuşsada duyan olmadı.

Ne dede ne de Yuma.
İkiside birbirlerine bakıyorlardı. Adamın yüzünde bir sırıtma vardı, Yuma'nın gözleri ise ateş ediyordu.
Bu adamı şaşırtmamış değildi.

Yanından hırsla giden küçük torunun gözlerinde ilk defa böyle bir ifade görmüştü çünkü.

Yuma hazırlanmaya başladı. Eşyalarını topladı, kendisi için önemli olan şeyleri çantasına doldurdu. Ayrıldığı için üzülmüyordu aslında. Sadece Mito...
Onu özleyecekti. Bir de ağabeyi...
Yüzünü hüzün ele geçirirken çadırdan çıktı. Çıkmasıyla Tobirama ile yüz yüze geldi.

"Ön cepheye mi gidiyorsun!"

Telaşlı bir yüzü vardı. Kızı omuzlarından tutarak sarstı.

"Delirdin mi sen! Hayatta nasıl kalacaksın?! Vazgeç!"

Yuma onun sallamasını izledi bir kaç dakika cevap vermeden. En sonunda çocuk kendisine gelip sakinleşince usulca konuştu onun elini tutarken.

"Üzgünüm Tobi... Ama yapmak zorundayım. Bu sefer boyun eğmek istemiyorum. Beni anlamak zorundasın."

Yalvaran yeşil gözlerle, açık kırmızı gözlere baktı.

"Anlamasan da...olur."

Gözüne yaşlar dolmaya başlarken elini bıraktı ve koşmaya başladı. Varış noktası yine o nehir olmuştu. Dizlerini kendisine çekerek kendisini yere, çimenlere attı. Usulca ağlıyordu kafasını dizlerine gömmüş şekilde.
İçini dökmek istiyordu. Rahatlamak istiyordu. Yorulmuştu. Hem de çok.

Korkuyordu.
Ölmek istemiyordu.
Kim ölmek isterdi ki?
Tanrı aşkına!

Kendi kendine içini dökerken yanında birini hissetti. Birisi yanına oturmuştu.
Kafasının hareket ettirildiğini hissetti.
Bir el onu tuttu ve başka bir omuza dayadı. Kafası artık, birinin omzundaydı.

Gözleri kocaman açıldı.
Bu kişi şüphesiz Tobirama'ydı.

"Eğer ağlamak ve içini dökmek için bir omuz arıyorsan..."

Utana sıkıla devam etti.

"..Ben her zaman burada olacağım."

Kızın sözleri zihninde yankılandı Gözleri kısılırken acıyla.

Yuma, gözleri daha da dolarken sıkıca çocuğun omzuna yapıştı. Gözlerini oraya gömdü. İçin için ağlıyordu, hıçkırıkların ardı arkası kesilmiyordu.
Tobirama sadece öylece durdu ve onu dinledi,izledi. Sadece onun yanında olmak bile ona yetti.

Uzaktan izleyen Hashirama ise onlara hiç bulaşmamasının daha iyi olduğunu düşünerek klana ilerlemeye başlamıştı.
Aslında bu savaşa gitme konusunu kızla konuşmak için peşlerine düşmüştü ama bu durumda karışmamak en iyisi olurdu.

Born To Die | Rin&SasukeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin