"Yasmin? " dedi Mert sorarcasına. "Senin ne işin var burda? " diye de ekledi.
"İşim var demiştin. Kızın tekiyle ne yapıyorsun hastane köşelerinde?" diye sordu bana tiksinir gibi bakarken. Mert laflarına dikkat etmesini söyleyip bana döndü. Bense kıpkırmızı olmuş bir halde lavaboya gideceğimi bahane edip kendimi odadan dışarı attım.
Soğuk suyu yüzüme çarparken utancımı yok etmeye çalışıyordum. Ki o kızın yerinde ben olsam dinlemeden saçına yapışmıştım.
Sakinleşip kendime geldikten sonra odaya geri döndüm. Fakat kimse yoktu. Tekrar dışarı çıkıp Mert'in adamlarından birini görünce nerde olduğunu sordum. Adamın "Mert bey Yasmin hanımı eve bırakıp geleceğini söyledi Azra hanım." demesiyle derin bir nefes verdim.
"Bir isteğiniz mi vardı?" diye soran adama dönüp olmadığını söyledim ve odaya geçtim. Doktorlar gelmesiyle yatağa uzanıp sordukları soruları cevapladım. Bir süre sonra yalnız kalmak iyi gelmişti. Fakat uykunun bastırmasıyla gözlerimi kapatıp Mert'i ve bugün yaşadıklarımı düşünerek uykuya daldım.
"Doktorumuz birazdan burada olur. Kontrolden sonra sizleri taburcu edeceğiz. Geçmiş olsun." sözleriyle açmıştım gözümü. Anlamsız gözlerle etrafıma bakarken beni dikkatlice izleyen bir çift kahverengi gözde takılıkalmıştım.
"Mert?"
"Günaydın uykucu." dedi göz kırparak ve ardından "Yarım saat yoktum hemen uyumuşsun." diye de ekledi.
"Şey..." dedim ama aklıma Yasmin'in gelmesiyle konuyu değiştirdim.
"Ben dün için özür dilerim Mert. Yani nişanlınla aran benim yüzümden bozulsun istemem. Kusura bakma lütfen." dedim. Ama o umursamazca omuz silkti ve "Sen onu düşünme. İyi olmaya bak." dedi.
"Saat kaç?" dedim. Nişanlısı hakkında daha fazla konuşmak istemiyordum.
"Saat sekiz buçuk." dedi. Ardından Doktor'un gelmesiyle ikimizde sessizliğe gömüldük.
"Azra hanım, günaydın." diyen doktora gülümseyerek cevap verdim. Nasıl hissettiğimi sorup yaptıkları tetkiklerin sorunsuz olduğunu ve taburcu olabileceğimi söyledi.
Eşyalarımı topladıktan sonra Mert'e döndüm. Birlikte odadan çıkıp işlemleri hallettikten sonra sonunda dışardaydık.
"Gerisini ben hallede-" diyeceğim sırada Mert'in itiraz kabul etmez sesiyle adamlarının arabasını getirmesini beklemeye başladık. Bitmemesi için dua ettiğim anlar bitiyordu. Kimbilir bir daha nerde ve ne zaman karşılaşırdık. Uzun senelerden sonra iyi gelmişti bana. Ama o yanımdan ayrıldıktan sonra yaşayacağım boşluğu tahmin edemiyordum.
Arabanın gelmesiyle adamlarına şirkete geçmelerini söyleyip direksiyonun başına geçti. Bende bindikten sonra hızlı-oldukça hızlı- bir şekilde hastaneden ayrıldık. Evimin adresini sorma gereği duymamıştı ki bu hoşuma gitmişti.
Birkaç dakika sonra annem aramış ve ne yaptığımı sormuştu. Yolda olduğumu söylediğimde o da eve geçtiğini söylemişti.
Yolculuk çığlık çığlığa sessizlik içinde geçiyordu. Ne diyeceğimi bilemez halde Mert'i izliyordum. Saçları güneşinde etkisiyle altın gibi parlıyordu. Kirli sakalı o muhteşem yüzünü süslerken ne kadar yakışıklı olduğunu düşündüm. Kaşları arada çatılsa da ufak bir tebessüm vardı dudaklarında. Bir dakika! Tebessüm mü? Onu izlediğimi biliyordu. Onu izlemeyi kesip başımı diğer tarafa çevirdim. Yol boyunca onu izlemiştim ve o da bunu biliyordu. Fakat neyseki bu konu ile ilgili tek kelime etmemişti.
"Benden bu kadar güzellik. Gerisini halledebileceğini düşünüyorum." dedi arabayı apartmanın önünde durdururken. Konuşmak için ağzımı açmıştım ki benim tarafımdaki kapı aniden açıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE SENİNLE
ChickLit"Ben seni sevmek dışında ne yaptım? Senden başka biri nasıl sevilir onu bile bilmiyorum ben. Yıllar sonra gelip oynadın mı benimle? Ne geçti eline ya! Ne geçti! Seviyorum ya ben seni! Aşığım sana ben! Ama sen? Sen sevdin mi beni? Ya sevmeyi geç! Sen...