"Defne unutma, herkes sende kalacağını bilecek." Mert'in sesiyle açtım gözlerimi. Kasıklarımdaki ağrı kendini belli ederken bebeğimi hissetmek için elimi karnıma götürdüm. Korku kalbimi sarmıştı.
"Mert bebeğim? Bebeğim iyi mi? Ona birşey olmadı. Olmadı değil mi? Lütfen iyi olduğunu söyle Mert. Yalvarıyorum sana." dediğimde çoktan ağlamaya başlamıştım bile. Mert sakin olmamı söylüyor ama soruma cevap vermiyordu.
"Mert yalvarırım sana. Bebeğimin iyi olduğunu söyle. Lütfen."
"Güzelim önce bir sakin olur musun?" dediği sırada öfkeyle "Ya ben sakinim! Bebeğim nasıl onu söyle bana!" diye bağırdım.
"İyi. Ama senin artık çok çok dikkat etmen gerekiyor." dediğinde çocuk gibi ağlamaya başlamıştım. Bir yandan ağlıyor diğer yandan şükrediyordum. Ellerim karnıma gitti istemsizce ve sanki onu korumak istermiş gibi sarıldım karnıma. Ben sakinleşip kendime geldikten sonra Mert yatakta yanımda oturup bana baktı.
"Neden benden sakladın Azra? Bu mutluluğu neden çok gördün bana? O kadar kötü biri miyim senin gözünde ben?" dedi buruk bir sesle.
"Yaşadığım ihaneti hatırlatmama gerek yok sanırım."
"Sen ihanet yaşadığını zannediyorsun sadece. Ve benim kendimi ifade etmeme izin vermiyorsun bile." dediğinde anlamsızca baktım kendisine.
"Sen neyi ifade edeceksin ya! Nasıl birlikte olduğunuzu mu?" diye terslediğimde sesini biraz yükseltmişti.
"Azra dinle beni artık ya! Neden bu kadar dram seviyorsun anlamıyorum." dediğinde sessizce onu dinlemeye karar vermiştim.
"Hadi." dedim elimle işaret yapıp. Ardından "Anlat bakalım o kaltakla olan planlarınızı." diye ekledim.
"Ya sabır." diyerek elini saçlarından geçirip bana baktı. Ona belli etmemeye çalışsam da aslında bu gıcık hareketlerini bile özlemiştim.
"Dün Yasmin'in telefon konuşmasına şahit oldum tesadüfen. Biri tarafından tehdit ediliyordu. Ve dna testi ile oynandığından şüpheleniyorum." dediğinde inanmaz gözlerle baktım kendisine.
"Ne bu şimdi? Yeni oyununuz mu?" diyerek tersledim Mert'i ve uzanıp uyumak istediğimi söyledim. Artık Mert'e inanmıyordum. Güvenimi yok etmişti. Şimdide gelip şüphelerinden bahsetmesi bana pekte inandırıcı gelmiyordu.
"Azra-" dediği sırada "Bak Mert, aptal bir rüyaydı ve bitti. Uyandım ben. Görüyorum artık. O bebek senden olmasa bile bu seni suçsuz yapmaz. O gece her ne sebeple olursa olsun sen onunla birlikte kalmışsın. Belki de kollarına alıp mutlu mesut uyumuşsunuzdur. Sabahına da aşk dolu bir kahvaltı. Peki ben? Bende o sırada salak gibi seni seviyorum." diyerek içimi döktüm. Bu kez sakindim. Hatta hiç olmadığım kadar sakin. Artık benim için bebeğimden başka hiçbir şey önemli değildi.
"Asıl şu an görmüyorsun. Sana anlattıklarımı anladığından emin misin? Zira benim tanıdığım Azra çoktan Yasmin'e haddini bildirmiş, gerçek her ne ise ortaya çıkarmıştı."
"Ne sen ne Yasmin ne de herhangi biri artık bebeğimden daha önemli değil. Siz ve sizin saçma oyunlarınız yüzünden bebeğimin hayatını riske atamam. Sen bu işi çözsen bile biz artık bir araya gelemeyiz. Çocuğunun annesi bekliyordur seni. Git artık." Kaşlarının çatılmasıyla öfkelendiğini anlamıştım. Alnındaki damarda belirince gözlerimi kapatıp uyuyacağımı söyledim.
"Hayır uyumayacaksın! Sen beni affedene kadar yanındayım ben."
"Ya affetmiyorum! Anladın mı!" dedim ve sırtımı yatak başlığına dayadım.
"Ben-ben neler yaşadım haberin var mı? Karnımda bebekle. Defalarca hastanelik oldum ben ya! Yaşadığım acı ile ben ağlayamadım bile bebeğime bir şey olmasın diye. Kaç gece hastanede yattım? Bebeğim kaç defa ölümün kıyısından döndü? Sen bunları biliyor musun? Hayır! Sen o sırada Yasmin'in kollarında mışıl mışıl uyuyordun! Şimdi de gelmiş bana testle oynamış diyorsun! Al bütün palavralarını da şimdi siktir git buradan!"
O sırada açılan kapı ile ikimizde sessizliğe gömüldük. Mert kırgın gözlerle beni izlerken ben doktorların tembihlerini dinliyordum bir kez daha. Doktor serumun bitmesiyle çıkabileceğimi söyleyip kapıya yöneldi. Sonra birden bana döndü. Yaşlıca bir doktordu ve sevecen bakışları beni bulunca tebessüm ettim.
"Azra o saydıklarıma yüksek sesi de ekle lütfen. Bağırmak, öfkelenmek, kendini kasmak yok. Anlaştık mı?" diye sorduğunda başımla onaylayıp gülümsedim. Doktorun çıkmasıyla diğer tarafa dönüp gözlerimi kapattım. Birkaç dakikalık sessizliğin ardından Mert yatağa, yanıma geldi. Ve o da benim gibi yan uzanıp beni kendine çekti. Şu durumda karşı çıkmam gerekirdi ama buna deli gibi ihtiyacım vardı.
Kolunu başımın altından geçirdikten sonra diğer elini karnıma götürdü. Engel olamadığım huzur bedenimi kaplarken gülümsemiştim hafifçe. Yüzünü saçlarımın arasına gömüp derin bir nefes aldı.
"Azra sana deliler gibi aşığım ben. Ve seni çok özledim. Beni bu şekilde cezalandırma. Lütfen." dediğinde dolu gözlerimi sıkıca kapatıp ağlamamaya çalıştım. Cevap vermeden sessizce gözyaşı döküyordum.
"Güzelim." Mert'in acıyla karışık sesi ile hızlanan gözyaşlarıma engel olamamıştım. Beni kendine çevirip dolu gözlerle baktı bana. Onunda şu anda benden farkı yoktu. Onu böyle görünce "Neden bunları yaşıyorum ben Mert? Neden seninle mutlu olmak bu kadar zor?" diye sordum. Dudaklarını birbirine bastırıp gözünden düşen yaşı sildi. Hemen ardından bir yaş daha düşerken elim istemsizce yüzüne gitti. Yüzüne dokunduğum anda tenini ne kadar özlediğimi anlamıştım.
"Söz veriyorum her şeyi çözeceğim. Ve yaşadığımız tüm kötü anıları unutturacağım. Size söz veriyorum." dedi ve elini karnıma koydu. Olacak mıydı peki bu dedikleri? Şu anki durumda o kadar imkansızdan bahsediyordu ki hayal bile edemiyordum. Aklımda dönüp duran düşüncelerden sıyrılmak istiyordum artık. Başımı kaldırıp seruma baktığımda bittiğini görünce Mert'e söyledim. Kalkıp hemşireyi çağırdı ve çıkış işlemlerimizi yaptıktan sonra arabaya binmiştik. Israrlarıma rağmen Mert bu gece evimizde uyuyacağımızı söylemiş ve konuyu kesin bir dille kapatmıştı. Ve buna deli gibi ihtiyacım olduğundan tekrar itiraz etmemiştim.
Güneşin doğuşuyla birlikte eve henüz yeni girmiştik. Eve girdiğim gibi de yatak odasına yönelmiştim. Fakat Mert elini belime yerleştirip beni mutfağa gitmeye zorladı.
"Güzelim bebeğimiz için aç kalmaman gerekiyor, biliyorsun." dediğinde sessizce orada bulunan sandalyeye oturdum. Ama aklımda dönüp duran tek şey 'bebeğimiz' demesiydi. Hoşuma gitmişti fakat yine de ona belli etmedim.
Hızlıca kahvaltılıklardan oluşan bir tabak hazırlayıp getirdi. Ve hemen karşımda oturup bana bakmaya başladı. Ne var dercesine baktığımda gözleriyle tabağı gösterip o tabağın biteceğini söyledi. Gücüm olmadığından itiraz etmeden kahvaltımı ettim. O sırada Mert'in tek yaptığı şey beni izlemekti. Bakışlarının ağırlığı altında kahvaltımı yapmış ve teşekkür edip ayağa kalkmıştım. Aniden ayağa kalktığımda başım dönmüştü. Masaya tutunup kendime gelmeyi beklerken Mert telaşlı bir halde kolumdan tutup ne olduğunu sordu.
"Yok bir şey. İyiyim." dedim ama hala yürüyebilecek kadar iyi değildim. Mert'te bunu anlayınca eğilip beni nazikçe kucağına aldı.
"Gerek yoktu buna. Kendim gidebilirdim." dediğimde "Sizi kollarıma almak şereftir." diyip sırıttı. Dudaklarımda oluşan tebessüme engel olamamıştım. Gözleri dudaklarımda takılıkalırken onu öpmeyi ne kadar istediğimi anladım. Ama yapamazdım. Bu noktada benim tek başıma geçirdiğim o bir aydan sonra bana ve bebeğime ihanet olurdu bu. Başımı boynuna saklayıp gözlerimi kapattım. Odaya geldiğimizde beni yavaşça yatağa bıraktı ve üzerimi örttü. Eğilip başıma bir öpücük kondurduktan sonra salonda olacağını söyleyip geri çekildi. Gideceği sırada elinden tutup bana bakmasını sağladım.
"Gitme." dedim kısık bir sesle. Mert inanamıyormuş gibi önce elimize baktı ardından bana çevirdi gözlerini. Ben beklentiyle bakarken elimi bırakmadan gelip uzandı ve beni kollarının arasına aldı. Başımı göğsüne yasladım ve özlediğim kokusunu içime çektim derince. Kolları bedenimi sıkı bir şekilde sarmıştı. Bende elimi yüzüne yerleştirip gözlerimi kapattım. Bundan sonra ne olacaktı bilmiyorum ama bebeğimle şu anın tadını çıkarmaya karar vermiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE SENİNLE
ChickLit"Ben seni sevmek dışında ne yaptım? Senden başka biri nasıl sevilir onu bile bilmiyorum ben. Yıllar sonra gelip oynadın mı benimle? Ne geçti eline ya! Ne geçti! Seviyorum ya ben seni! Aşığım sana ben! Ama sen? Sen sevdin mi beni? Ya sevmeyi geç! Sen...