"Kızım bari birkaç gün daha dinlenseydin." dedi annem adaçayını önüme bırakırken. Evet bu aralar bitki çaylarına sarmıştı ve beni de alet ediyordu buna.
"Anne artık çalışmak istiyorum. Evde çok sıkıldım." dedim beni anlamasını umarak. Koskoca beş gün geçmişti. Ve ben evden hiç olmadığım kadar sıkılmıştım. Bu sürede Nermin teyze gelmişti ziyaretime. Hem de üç gün art arda. Uzun uzun sohbet etmişti benimle. Fakat buna rağmen Mert'i hiç görmemiş, sesini hiç duymamıştım. Ve çalışmak istememin asıl sebebi Mert'ti.
"Sen evden mi sıkıldın yoksa gözlerin birilerini mi görmek istiyor?" diyen anneme baktım kocaman gözlerle. Kadın ne yaptın? Düşüncelerimi mi okudun?
Bunları demek istesem de inkar etmeye çalıştım. Tabi kızaran yanaklarımın beni ele vermesi annemi güldürmüştü.
"Anne!" dedim uyarı dolu sesimle. Beni taklit ederek "Neee!" diyerek bana baktı. "Sen Mert'in sadece adı bile geçince nasıl heyecanlandığını saklayamıyorsun Azra."
"Hemen yanakların kızarıyor." dediğinde ellerimi ısınmış yanaklarıma koydum saklamak istercesine. Annem bile bu denli farkındaysa herşeyin Mert neden bu kadar umursamaz davranıyordu. Günlerdir beni merak dahi etmemişti. Ona aşık olduğumu biliyordu. Biliyor ve umursamıyor muydu?
"Tek taraflı ama işte." dedim omuzlarımı düşürerek. "Peki sen." dedi annem sonunu uzatarak ve ekledi. "Nermin teyzenin seni ne kadar beğendiğini biliyor muydun?" Söyledikleri modumu yükseltirken ben şaşkınlıkla baktım anneme.
" Ne demek beğeniyor? Hangi anlamda peki? Ne için beğenmiş-" dediğim sırada annemin adımı söylemesiyle susup kaldım. Nermin teyze o yüzden mi bu kadar ilgiliydi bana karşı?
"Hem neden beğenmesinler ki dünyalar güzeli kızımı." dediğinde anneme kocaman gülümsedim.
Annem bu halime gülümseyip bize tost yapmak için tezgaha yönelmişti. Babam göreve gitmişti. Asel'in de deneme sınavı vardı. Bende anneme yardım edip kahvaltı yaptıktan sonra odama geçmiştim. Telefonumu alıp kendimi yatağa attım. Ne bir arama vardı ne de mesaj. Bu durum canımı sıkarken telefonu bırakıp dışarı çıkmaya karar verdim. Üzerimi değiştirip çantamı aldım ve anneme Defne'ye gittiğimi söyleyip evden çıktım.
Bugün son boş günümdü. O yüzden evde uyuyarak geçirmek istememiş ve Defne'yi işyerinde ziyaret etmeye karar vermiştim. Defne'nin güzellik merkezi vardı. Babası ve annesi açmışlardı bu küçük işyerini. Annesi artık çalışmak istemediği için Defne'ye devretmişti.
"Selam." dedim kapıdan içeri girerken. Defne'nin beni görmesiyle ufak bir çığlık atması bir olmuştu. Elindeki müşteriyi çalışanlardan birine devredip koşarak yanıma geldi ve sıkıca sarıldı bana. İşleri bu aralar yoğun olduğundan telefon ile görüşebiliyorduk sadece.
"Hoşgeldin pepitom."
"Hoşbuldum." dedim gülümseyerek. Bize iki kahve söyleyip odasına yöneldi. Odasında bulunan koltuğa kendini bıraktıktan hemen sonra beni de kolumdan çekerek yanına oturttu. Kahvelerimiz gelene kadar bayağı sohbet etmiştik. Konuyu Mert'e getirerek o gün neler yaşadığımızı da sordu. Özet geçerek anlatmış ve konuyu kapatmak istemiştim. Fakat Defne izin vermeyerek "Sonrasında peki?" diye sordu.
"Sonrası yok Defne. Bu kadar. O gün bana oldukça yakın davrandıktan sonra hiçbir şekilde görüşmedik."
Parmağını çenesine vurarak "Hımmm." dedi. Anlaşılan anlatacağı şeyler vardı. Tek kaşımı kaldırıp kendisine baktığımda bir kahkaha atıp "Ama Mert her gün beni arayıp seni sordu güzellik." dedi güzellik kelimesini vurgulayarak. Ben şaşkınca ona bakarken o kafasını aşağı yukarı salladı. Yüzümde oluşan aptal bir sırıtışa engel olamamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE SENİNLE
ChickLit"Ben seni sevmek dışında ne yaptım? Senden başka biri nasıl sevilir onu bile bilmiyorum ben. Yıllar sonra gelip oynadın mı benimle? Ne geçti eline ya! Ne geçti! Seviyorum ya ben seni! Aşığım sana ben! Ama sen? Sen sevdin mi beni? Ya sevmeyi geç! Sen...