"Güzelim yeter ama!" diye isyan eden Mert ile kahkaha attım. Mükemmel bir evlilik teklifinin ardından masada bizi bekleyen şarabı ben açmıştım bu kez. Mutluluğun verdiği cesaret ile kadehimi kaçıncı kez dolduruyordum hatırlamıyorum ama Mert bu kez kadehi değil şişeyi aldı elimden.
"Off ama yaa! Bugün benim hayatımın en mutlu günü bırakta biraz tadını çıkarayım." diyip kendimi koltuğa bıraktım. Ellerimle oynamak için gözlerimi ellerime çevirdiğimde varlığına hala alışamadığım yüzüğe bakakaldım hayranlıkla. Kesinlikle bu yüzük seçimi için Defne'den yardım almıştı. Çünkü hem modeli hem de parmağıma tam uyması başka türlü açıklanamazdı.
"Bebeğim söz veriyorum daha sonra içmene izin vereceğim. Ama iki saat sonra Atlas'ın uçağı inecek."
"Ben sarhoş değilim." diyerek ayaklandım fakat midemde oluşan hareketlilik ile elimle ağzımı kapatmak zorunda kalmıştım. Ve sanırım kusacaktım.
"Azra iyi misin?" dedi Mert telaşla. Başımı iki yana sallayıp ona baktığımda oflayıp beni yavaşça kucağına aldı.
"Ben seni kendine getirmeyi bilirim." dedi. Sesi sinsi tonunda mıydı? Yoksa bana mı öyle geliyordu? Odasına girdikten sonra beni yatağa bırakmasını beklerken o banyoya doğru ilerledi.
"Ne yapıyorsun sen?" dediğimde cevap vermeden beni orada bulunan duşun altına bıraktı. Ve suyu açtı. Suyun tenime değmesiyle çığlık atarak kaçmaya çalışmıştım fakat Mert izin vermemişti.
"Bu çok-çok soğuk." dediğimde sabırlı olmamı söyleyip devam etti. Tir tir titrerken artık dayanamadım ve ayağa kalktım. O sırada ayağımın kaymasıyla çığlık atarak elime ilk gelen şeye sarılmıştım. Bunun Mert'in kolu olması şansımaydı.
"İyi misin?" dedim çekinerek. Gözlerini açmadan kısık bir sesle iyi olduğunu söyledi. Şu an o boylu boyunca yerdeydi ve bende üzerinde. Kalkmaya çalıştığımda ellerini belime koyup buna izin vermedi. Gözlerini açıp bana baktığında özür diledim çünkü ne diyeceğimi bilemiyordum.
"Belimin ağrıması dışında sorun yok yavrum." dediğinde bir kez daha özür dilemiştim. O ise bununla ilgilenmiyor dudaklarıma bakıyordu. Utanmam gerekirken hoşuma gitmişti ve uzanıp dudaklarına bir öpücük kondurmuştum. Geri çekilmeme izin vermeden öpüşünü sertleştirdi. Bense nereden geldiğini bilemediğim bir cesaret ile tam da kucağına oturup kendimi bastırdım. Bu yaptığım Mert'in daha cüretkar davranmasına sebep olmuştu. Yerden destek alarak beni kucağına aldı ve odaya geri döndü. Beni yatağa bıraktıktan sonra üzerime çıkıp ellerimi başımın üstünde sıkıca tuttu. Dudakları sert bir şekilde dudaklarımla buluşurken kendini bastırmasıyla ufak bir inilti firar etmişti dudaklarımdan. Ellerimi kurtarmaya çalıştım fakat yapamıyordum. İçimde ona dokunma isteği yakıp kavuruyordu beni ama Mert izin vermiyordu. Dudakları boynuma giderken ellerimi bırakmasını istedim. Ellerimin serbest kalmasıyla tişörtünün uçlarından tutup yukarı kaldırdım. Hafifçe doğrulup tişörtünü yere attıktan sonra benim de üzerimdeki Mert'e ait olan tişört yeri boylamıştı. Beğeni dolu bakışları bedenimi süzerken doğrulup dudaklarına bastırdım dudaklarımı. Boynumdan aşağı inen dudakları ve sıcacık nefesi tenimi yakıyordu. Tırnaklarımı sırtına bastırınca boğuk inlemesi benim de inlememe sebep olmuştu. Göğüslerimin arasında hissettiğim dudakları sırtımın yay misali gerilmesine sebep olmuş, daha fazlasını istercesine ellerimi saçlarına daldırıp bastırmıştım. Daha da aşağılara indiği sırada çalan telefonu durmasına sebep olmuştu. Bedenimi saran arzu o telefonu parçalama isteği uyandırmıştı içimde. Yüzünü yüzümün hizzasına getirip kararmış gözleriyle dudaklarıma baktı bir süre. Ardından gözlerini gözlerimle buluşturdu. Beni tekrar öpmesini beklerken o anlını anlıma yasladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE SENİNLE
ChickLit"Ben seni sevmek dışında ne yaptım? Senden başka biri nasıl sevilir onu bile bilmiyorum ben. Yıllar sonra gelip oynadın mı benimle? Ne geçti eline ya! Ne geçti! Seviyorum ya ben seni! Aşığım sana ben! Ama sen? Sen sevdin mi beni? Ya sevmeyi geç! Sen...