21

108 5 14
                                    

"Bırak beni Allah'ın cezası. Bırak dokunma!" diye bağırdım. Gözyaşlarım yüzümü yıkarken gururumun ne derece kırıldığını düşündüm. Bu nasıl bir oyundu? Mert ne yapmaya çalışıyordu?

"Yalvarıyorum sana Azra. Yavrum bak yalan söyledi o kadın. Yemin ederim aramızda hiçbir şey geçmedi." Sesi o kadar endişeliydi ki bir an herşeyi unutup dudaklarına yapışmak istedim. Gözlerim dudaklarında kalırken kalmam için yalvarıyordu o dudaklar. Daha fazla etkisi altına girmemek için gözlerimi gözlerine çevirdim. Ağlıyordu. Bu hali tüm gücümü, öfkemi yerle bir ederken ellerinden kurtuldum.

"Mert gururumu kırma artık. Altına aldığın kadının yanına getirdin beni ya! Bu-bu nasıl bir sınav Ya Rabbim! Ben gidiyorum sen-sen de o kadınla-Ne halin varsa gör be!" diyip koşarak çıktım evden. Arkamdan gelmiyordu bu kez. Ama Mert'in evi inleten sesini duyabiliyordum.

Taksiye binip eve geldikten sonra hemen balkona çıktım. Nefes alamıyordum. Tüm bedenim öfke ve acı içindeydi. Neden biz Mert'le mutlu olamıyorduk? Çok mu zordu mutlu olmak?

"Ya bir de pişkin pişkin evet birlikte olduk diyor yaaa! Yemin ederim çıldıracağım." Defne sesimi duyup gelirken "Hey, bir sakin ol önce. Ne oluyor yine?" dediğinde "Ne mi oldu? Bir de o kadından duymamı istedi beyefendi. O kaltak ise yüzüme sırıtarak söyledi birlikte olduklarını." diye açıkladım öfke dolu bir sesle. Defne şok olmuş bir halde bana bakarken ben yerimde duramıyordum.

"Dövdün mü bari?" Olumsuz anlamda başımı sallayıp koltuğa oturdum. Şu an tek hissettiğim öfkeydi. Ben neden gitmiştim ki? Ne olacaktı, ben ne düşünmüştüm? Telefonum çalınca kim olduğuna baktım. Mert arıyordu. Meşgule attım ama yine aradı. Bu durum birkaç kez tekrarlanınca telefonu uçuş moduna aldım. Bu kez Defne'nin telefonu çalmıştı. Defne masanın üzerinde duran telefonuna uzandığım sırada "Azra!" dedi uyarı dolu sesiyle. İkimizde arayan kişinin Mert olduğunu biliyorduk.

"Burada olduğumu söyleme. Yok de. Gelmedi de. Haber vermedi de. Birşey de gelmesin buraya." dediğimde bu halime gülmemek için gözlerini telefonuna çevirdi.

"Efendim Mert." Mert'in belli belirsiz sesi gelirken dinlemek için yaklaştım ama Defne ayağa kalkıp benden uzaklaştı. Yanıma oturması için uyarsam da parmağını dudaklarına götürüp beni susturdu.

"Anlıyorum seni ama bu yaşadığınız ne böyle?" Sesi biraz sert çıkmıştı. Buna aldırmadan devam etti.

"Mert bu işi çözmeden gelme sakın. Yan yana gelince birbirinizi çok kırıyorsunuz." Mert'i dinlerken başını sallayıp "Tamam görüşürüz." dedi ve telefonu kapattı. Sorgulayan bakışlarım onu bulurken Defne omuz silkip yanıma oturdu tekrar.

"Nerede olduğunu merak etmiş." diyerek açıklayınca sinirli bir şekilde ayağa kalkıp kahkaha attım. Defne bu halime göz devirirken ben uyumak için odama geçtim.

Yatağımda dönüp durmama rağmen uyuyamamıştım. Daha fazla dayanamadım ve mutfağa gidip akşam yemeği yapmaya koyuldum. Sanırım aklımı dağıtabilecek tek şey buydu şimdilik. Saatlerce uğraştıktan sonra son olarak puding yapmak için tencereyi ocağa koydum.

"Abla sen iyi misin? Neden bu kadar yemek yaptın? Bu kadar yemeği kim yiyecek?" Asel'in sesiyle dalgın bir halde karıştırdığım tencereden kaldırdım başımı. Mutfak kapısına yaslanmış beni izliyordu.

"Ne zaman geldin sen?" diye sorduğumda az önce geldiğini söyleyip yanıma geldi. İyi olduğumu söyleyip tencereyi karıştırmaya devam ettim. Arkadan belime sarılıp omzuma bir öpücük kondurdu.

"Ben eniştemi birazcık tanıyorsam-" dediği sırada "Demek ki tanımıyormuşuz. Aurıca enişten falan değil artık." diyerek konuşmasına izin vermedim. Bu konu üzerinde konuşmak istemediğim için Asel'i balkona, Defne'nin yanına gönderip dinlenmesini söyledim. Hazırladığım yemeklerin ardından sofrayı kurmaya koyuldum. Son tabakta masadaki yerini aldığı sırada Defne ve Asel içeri girmişti. Asel sessizliğini korurken Defne ona bakmamı sağlayıp dışarı çıkacaklarını söyledi.

SADECE SENİNLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin