Kaşlarımı kaldırarak bu kaftanın da olmayacağını söyledim Defne'ye. Asel'in de önerisi hoşuma gitmezken Mert kapıda göründü. Şu anda kına gecemiz için alışverişe çıkmıştık. Annem iş sebebiyle gelemezken Nermin teyzede annem olmadığı için gelmek istememişti.
"Kararsız sevgilim benim. Hala sana hitap edeni bulamadın mı?" dedi Mert başıma öpücük kondururken. O geceden sonra bir daha tartışmamış hatta eskisine göre çok daha güzel geçmişti günlerimiz. Zaten hep evimiz ve düğün organizasyonu ile ilgilenmiştik. Ve artık düğün gelip çatmıştı. Yalnızca iki gün sonra kına vardı. Hemen sonraki gecede düğün.
"Aşkım yaa. Hepsi çok güzel ve ben karar veremiyorum." dediğimde yüzünü eline koyup parmağını çenesine vurmaya başladı.
"Hımm bir bakalım benim müstakbel eşime hangisi yakışır?" dedi etrafındaki kınalıkları incelerken. Defne ve Asel rahat bir nefes alırken bu görevi Mert'e devredip mağaza çalışanlarının ikram ettiği kahveyi içmeye koyuldular. Mert kısa bir göz gezdirmenin ardından ilerde duran bir tanesini alıp getirdi.
"Yavrum bak bunu dene. Adım kadar eminim ki çok güzel olacaksın." Dediği gibi yapıp denediğimde aynadaki yansımama hayran kalmıştım. Nasıl da zevkli bir adamdı ama.
Deneme kabininden çıktığımda beğeni sözcükleri havada uçuşunca almaya karar vermiştim. Gelinlik bakmaya da ertesi gün geleceğimiz için şu anlık işimiz bitmişti. Mert'in de ısrarıyla yakınlarda bulunan bir kafeye geçtik ardından. Hepsi Türk kahvesi söylerken ben sütlü bir kahve söylemiştim. Zira bu aralar sade kahveyi midem almıyordu kesinlikle. Mide bulantılarımda deli gibi artmıştı ve bu bebeği gizlememi aşırı zorlaştırıyordu. Mert ve Asel bu durumu sorgularken Defne herşeyden haberdar olduğu için sürekli beni bu sorulardan ve baskılardan kurtarıyordu.
"Azra emin misin?" Defne'nin sorusuyla başımı olumlu anlamda sallayıp tatlıdan attım ağzıma bir parça. Hepsi şaşkınca bana bakarken Asel "Abla Allah için kına gecesini niye evinde yapmak istiyorsun?" diye sordu. Omuz silkmekle yetinip kahvemi yudumladım. Ya kına zaten aile arasında olacaktı ve ben bunu evimde yapmak istiyordum. Ne var ki bunda?
"Güzelim son kez soruyorum." Bu kez sıra Mert'teydi. Bıkkınca "Evet eminim. Evimde yapmak istiyorum ve de orada olacak." dediğimde Mert ellerini havaya kaldırıp kabul etti. Defne ve Asel oflarken bende kahvemin son yudumunu içtim. Keyifli kahve molasının ardından kızlar işleri olduğunu bahane edip bizi yalnız bırakmıştı. Bizde bir süre daha oturmuş ve eve gitmek üzere kafeden ayrılmıştık.
"Sana bir şey soracağım ama kızmak, öfkelenmek yok." dedim sorarcasına. Mert gözlerini bana çevirip "Sor yavrum." dediğinde Yusuf'a ne olduğunu sordum. Direksiyonu tek eliyle sıkıca tutup diğer eliyle elimi dudaklarına götürdü ve öpücük kondurdu.
"Sen gereksiz detaylara takılma güzelim. Sadece düğünümüze odaklan lütfen."
Başımı sallamakla yetinip geriye yaslandım. Sanırım dediği gibi yapsam daha iyi olacaktı. Yasmin de umrumda olmamalıydı. Onun acısı yıllarca peşinde koştuğu adamın kalbinde yer edinememiş olmasından kaynaklıydı. Ve onu kendi kendine bırakıp acı çekmesini izleyecektim keyifle. Tıpkı bana yaptığı gibi.
"Balayını düşündün mü güzelim?" dedi Mert arabayı evimizin önünde park ederken.
"Hayır. Zaten o kadar da gerekli değil-" dediğim sırada "Ama ben seninle baş başa bir tatili hak ettiğimi düşünüyorum yavrum." diyerek konuyu kesinliğe kavuşturdu. Ardından aç olup olmadığımı sordu. Ve minik bebeğim olaya el attı. Canım tantuni çekmişti.
"Aşkım tantuni yesek?" diye sorduğumda anlamsız bakışları bana döndü. Tek kaşı hafifçe havalanırken ben ne diyeceğimi düşündüm. Şu anda bebeğimizi öğrenmesini istemiyordum. Zira vereceği tepkiden ölesiye korkuyordum. Şirince sırıtıp aklındaki olası soru işaretlerini ortadan kaldırmak istedim.
"Şey, ne zamandır seninle birlikte yemek istiyordum. O yüzden sordum. Ama istemezsen sorun değil." dedim. Ben bile söylediklerime inanmazken Mert nasıl inanacaktı ki?
"Yok, yok yiyebiliriz. Ben sadece şaşırdım sevgilim. Son zamanlarda sürekli birşeyler yemek istiyorsun da." dedi ve "Evde mi yemek istersin yoksa dışarı çıkalım mı?" diye de ekledi. Aslında evde yemek fena olmazdı. Çünkü uzanıp dinlenmek istiyordum. Bahçe kapısında duran adama seslenip onu yemeği almaya gönderdikten sonra içeri girdik.
Yemeğimizi yedikten sonra salonda bulunan koltuğa uzanıp ayaklarımın altına yastık koydum. Mert duş alacağını söyleyip odaya girince bebeğimle yalnız kalmıştım. Ellerim anında karnıma giderken içim kıpır kıpırdı. Gözlerimi kapatıp hayallere dalarken bir erkek bebek canlanmıştı gözümün önünde. Babasına tıpa tıp benzeyen, yakışıklı bir oğlum olmasını istiyordum sanırım. Hayallerin eşliğinde kendimi yavaşça uykuya teslim ettim.
"Azra! Güzelim! Aç gözlerini!" Mert'in sesini duymamla eş zamanlı olarak omuzlarımdan sertçe sarsılmıştım. Korku içinde çığlık atarak açmıştım gözlerimi. Olduğum yerde doğrulup geriye kaçmaya çalışırken karşımda korkulu gözlerle bana bakan Mert'i görmüştüm.
"Yavrum sakin ol. Sakin güzelim."
"Bebeğim! Bebeğim nerede?" Neredeydi oğlum? Az önce yanımda koşturup oynuyordu. Şimdi? Şimdi neredeydi?
"Ne bebeği Azra. Yalvarırım kendine gel. Bak evdeyiz, evimizdeyiz." Mert'in söyledikleri ile bilincim yerine gelirken ne olduğunu sordum.
"Sanırım kabus gördün güzelim." dediğinde oturur pozisyona gelip Mert'ten bana su getirmesini istedim. O sırada gördüğüm kabustan kalan birkaç tablo canlandı gözümde. Hemen yanımda cıvıl cıvıl sesiyle oynayan sarışın, kahve gözlü bir erkek çocuğu vardı. Fakat bir saniye sonra bir anda yok olmuştu o çocuk. Her yerde aramış yine de bulamamıştım.
"Buyur yavrum." dedi Mert bardağı uzatırken. Suyumu içtikten sonra kendime gelmiştim nihayet. Hala kabusun etkisinde olsam da daha iyiydim.
"Daha iyi misin güzelim?" diye sorduğunda başımı sallayıp saati sordum. Saatin sekize geliyor oluşu beni telaşlandırırken Mert beni sakinleştirdi.
"Annenler bizimkilerle yemekte olduğunu ve bizde kalacağını biliyor. O yüzden telaş yapma." diyip koltukta yanıma oturdu. Kolunu omzuma atmasıyla beni kendine çekip başıma öpücük kondurdu.
"Gördüğün kabusu anlatmak ister misin yavrum?" diye sorduğunda kaşlarımı kaldırarak anlatmak istemediğimi söyledim. Sonrasında birlikte film izlemeyi teklif etmesiyle kabul edip ayaklandım. Ve atıştırmalıkları hazırlamak üzere mutfağa gittim. Bir yandan hazırlamakla uğraşırken bir yandan da bebeğimle konuşuyordum. Varlığı bana güç veriyordu sanki. Ve ben o kadar alışmıştım ki varlığına uyurken bile elim kendiliğinden karnıma gidiyordu. İçimdeki heyecan Mert'e söyleme isteğimi nirvanaya ulaştırsa da şu anlık kendime hakim olmayı başarıyordum. Ama sanırım kınadan sonra söyleyecektim. Evet evet! Kınadan sonra söylemeye karar verdim.
Sabah Mert'ten önce uyanmış ve yine kabus görmüştüm. Terli halde uyanınca soluğu duşta almış, kasılan bedenimi rahatlatmıştım. Odaya girdiğimde Mert uyanmış ve gözlerini tavana dikmişti. Odaya girdiğimi fark etmemişti bile.
"Hayatım iyi misin?" dedim saçlarımın nemini havluyla alırken. Sesini duymasıyla kendine gelip oturur pozisyona geldi. Elini yatağa vurup oturmamı söyleyince bir şeylerin yanlış gittiğini anlamıştım. Dediğini yapıp oturdum ve merakla ne diyeceğini bekledim.
"Azra benden sakladığın bir şey mi var?"
"Bu-bu da nereden çıktı?" dediğimde kabus gördüğüm esnada aynı şeyi, bebeğimi sayıkladığımı söyledi. Şu an değil! Şu an bunu söylemeye hazır değildim.
"Şey." diye geveledim zaman kazanmaya çalışırken. Ardından aklıma gelen ilk yalanı söylememle kaşları havalanmıştı.
"Biz geçen gece Defne ile film izledik. Hala onun etkisindeyim aşkım." Bakışları şüpheli bir hal alınca ellerimi iki yana açıp gülümsedim ve "Başka ne olabilir ki?" dedim. Yüzündeki ifade yumuşarken bende rahat bir nefes alıp ayağa kalktım. Elinden çekerek dışarıda kahvaltı yapmayı teklif ettim.
Güzel ve sağlam bir kahvaltının ardından Mert beni eve bırakıp şirkete gitmişti. Bende eve çıkıp gece alamadığım uykumu almak üzere yatağa girdim. Gözlerimi kapadığım anda beliren bebek silüetini kabus göreceğimi bilsem de gülümseyerek izledim. Sanırım bu kabusların sebebi Mert'in hala bilmiyor olmasından kaynaklanan vicdan azabındandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE SENİNLE
Literatura Feminina"Ben seni sevmek dışında ne yaptım? Senden başka biri nasıl sevilir onu bile bilmiyorum ben. Yıllar sonra gelip oynadın mı benimle? Ne geçti eline ya! Ne geçti! Seviyorum ya ben seni! Aşığım sana ben! Ama sen? Sen sevdin mi beni? Ya sevmeyi geç! Sen...