15

112 6 16
                                    

Babamın konuşacağı sırada duyduğum silah sesiyle çığlık atıp yere kapaklanmıştım. Bir silah sesi daha yankılanırken Alper'in hemen yanıma yığıldığını gördüm. Kanlar içindeydi. Ölmüştü ama gözleri açıktı ve odaksız olmasına rağmen bana bakıyormuş gibiydi. Çığlık atarak geriye kaçmaya çalıştım. Korkuyla ağlıyordum. Beni kendine çeken kollar ile gözlerimi kapatıp çığlık atarak ağlamaya devam etmiştim.

"Azra benim güzelim. Korkma yavrum ben yanındayım." Mert'in sesi daha şiddetli ağlamama sebep olurken sıkıca sarıldım beni tutan kollarına. Gözlerimi kapatmak az önce gördüğüm tablonun tekrar canlanmasına neden oluyordu.

"Azra!" Babamın sesiyle geri çekilip ona baktım. Ve hiç beklemeden kollarına sığındım. Nedendi bu yaşadıklarımız? Neden biz ölümün pençesinden son anda kurtulmuştuk? Soru işaretleri babamın yüzümü ellerinin arasına almasıyla yok olurken babamında ağlaması beni mahvetmişti. Aniden ayağa kalkmamla gözlerim kararmıştı. Bilincimi yitirirken son hatırladığım Mert'in adımı haykırmasıydı.

"Hayır!" Yattığım yerden çığlık atarak doğrulmuştum. Annemler korkuyla bana doğru koşarken kabus gördüğümü anlamıştım.

"Kızım. Korkma annem. Bak biz buradayız." Annemin sesi beni kendime getirirken etrafıma anlamsız gözlerle bakmıştım. Ama gözlerim aradığım kişiyi göremeyince korkuyla babama döndüm.

"Mert? Baba Mert nerede?" Alacağım cevaptan korkarak babama baktım. Kaşları çatıldı. Ama cevap vermek yerine bana nasıl olduğumu sordu. Gözlerimi hepsinde gezdirdim ama hiç kimse bana cevap vermemişti. Defne'ye döndüm son olarak ama o da gözlerini kaçırmıştı.

"Baba Mert nerede dedim!" diye sordum inatla. Babam yine cevap vermemişti. Annemle Asel babama bakarken korkmaya başlamıştım. Neden kimse umursamıyordu? Kolumdaki serumu çıkardım öfkeyle ve beni tutmaya çalışmalarına sesimi yükselterek engel oldum. Kapıya doğru ilerlerken babam önüme geçip beni durdurdu.

"Azra gel biraz konuşalım." dediğinde birşeylerin ters gittiğini anlamıştım. Gözlerim dolmuştu ve ben yine korkmaya başlamıştım. Gücüm yok olurken ayaklarım beni taşımaz olmuştu. Babamın yardımıyla yatağa oturdum ve beklentiyle babama bakmaya başladım.

"Azra bak kızım. Mert kötü bir çocuk değil ama o hayatına girdiğinden beri yaşadığın şeyler normal değil. Uzak durmanı istiyorum o çocuktan."

"Ne! Sen-sen böyle bir kararı tek başına alamazsın baba." dedim öfkeyle. Annem sessizce gözyaşı dökerken Asel ve Defne endişeyle bakıyolardı bana. "Şimdi Mert nerede söyleyin." Yine kimse sorumu yanıtlamazken daha sert bir sesle "Çekilin önümden!" diyerek ayağa kalktım. Babamın tüm çabası boşunaydı. Ben senelerdir kavuşmayı hayal ediyordum. Tamam belki haklıydı ama ölümle burun buruna gelmişken ve buna rağmen hayatta kalmışken vazgeçmeyecektim.

Odadan çıktıktan sonra hastanenin koridorlarında Mert'i aradım. Ama yoktu. Beni bırakmış olamazdı değil mi? Beni bu halde ona aşık bir halde bırakmazdı. Tekrar yapmazdı bunu bana. Yapamazdı. Benim sevdiğim adam bu kadar acımasız olamazdı. Olmamalıydı.

Ama yoktu. Ne kendisi ne de adamları. Sanki hiç hayatımda olmamış gibi. Sanki yaşadıklarım hayalden ibaretmiş gibi. Birkaç defa adını haykırmıştım koridorda yankılanan sesime aldırmadan. Orada bulunan tüm gözler bana dönerken benim sevdiğim kahverengi gözler yoktu. Babam beni yerden kaldırmaya çalışırken "Bırak beni baba. Neden bunu bana yaptınız? Neden?" diye bağırarak elinden kurtulup ayağa kalktım.

"Benim o adamı ne kadar sevdiğimi hepiniz biliyorsunuz. Bu yaptığınız şeyin Alper'in beni öldürmeye çalışmasından ne farkı kaldı-" dediğim sırada adım yankılanmıştı koridorda. Bu oydu. Gitmemişti. Burada tam karşımdaydı.

SADECE SENİNLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin