"Alper?" dedim korkuyla yutkunurken. Hapiste olması gerekmiyor muydu? Nasıl çıkmış olabilirdi ki?
"Beni özlediğini sanıyorum." diyerek iğrenç bir şekilde sırıttı. Hemen arkasında yine köpekleri vardı.
"Sen yine ne istiyorsun benden?" dediğimde birkaç adım yaklaşıp "Yeni imajın çok yakışmış." dedi. Rahat tavrı beni korkuturken apartmanla aramdaki mesafeye baktım. O ise kahkaha atıp "Evde şu an kimse yok. Benden kurtulma ihtimalin hiç yok." dedi. Allah'ım! Ben neden bu adamdan kurtulamıyordum?
"Seni tanımıyorum bile. Benimle ne derdin var anlamıyorum." Ben ona bu sözleri söylerken o saatine baktı. Ve ardından yine bana döndü.
"Ah, sizin planınız vardı. Değil mi? Neyse o zaman sizi çiftliğimde ağırlarım. Karasay'ın çoktan varmış olması gerek." Ne demek istediğini anlayınca korku tüm bedenimi kaplamıştı bile. Mert! Mert onun elindeydi.
"Sen ne saçmalıyorsun!" dedim bağırarak. Ama Alper beni umursamadan adamlarına başıyla beni işaret etti. Onlar bana yönelirken anahtarı bulmaya çalışarak apartmana doğru koştum. Koşmaktan nefret ediyordum. Anahtarı bulamayınca bu kez yönümü değiştirip yola doğru koşmaya başladım.
"Yakalayın artık şunu!" Alper'in sesi mahallede yankılanırken babamın arabasını görmüştüm karşıda. Tam zamanında geliyordu. Beni görünce hızlanıp ani bir frenle arabayı yanımda durdurdu. Ve silahını çıkarıp adamlara doğrulttu. Adamlarda aynı şekilde babama silah doğrultmuştu.
"Azra arabanın arkasına geç çabuk!" Babamın sesiyle birkaç esnaf arkadaşı yola çıkmıştı. Gördükleri manzara karşısında bazıları içeri kaçarken bazıları da dükkanlarının önünde ne bulurlarsa adamlara fırlatmaya başladı.
Alper ortalarda görünmezken birkaç adamı da onunla beraber kaçmıştı. Babamın arkadaşları sayesinde Alper'in iki adamını yakalamışlardı. Babam onları kelepçeleyip arabaya bindirirken bana uzatılan suyu içtim ve babamın yanına koştum.
"Baba Mert. Mert Alper'in elinde. Öldürecek onu. Gözü dönmüş." dedim. Babam kocaman gözlerle bana dönüp eve geçmemi söyledi.
"Hayır bende seninle geliyorum." dedim ve konuşmasına izin vermeden arabaya bindim. Arabada babama soran gözlerle baktığımda "Kızım ben kaçtığını bilmiyordum. Ama cezaevine sevk edilmişti. Allah kahretsin!" dedi ve öfkeyle direksiyona vurdu.
"Alper beni alamadığı için hırsından deliye dönmüştür. Baba lütfen acele edin." Babam bana sarılıp başıma bir öpücük kondurdu ve geri çekilip "Azra sen sakin ol kızım. Damadımdan vazgeçmedim henüz." dedi. Ve diğer polislerin içeri aldığı adamların peşinden oda girdi. Ben ise olduğum yere kendimi bıraktım. Bana bile bu kadar eziyet ediyorsa kimbilir Mert'e neler yapıyordu şerefsiz.
Yerde ne kadar kaldım bilmiyorum ama babam geldi ve orada bulunan banka oturmamı sağladı. O esnada telefonum çalmıştı. Bilinmeyen numaraydı üstelik görüntülü arıyordu. Babam hemen telefonun sinyali için iş arkadaşlarını yönlendirirken bana sakin kalmamı söyledi. Başımı sallayıp telefonu açtım. Tam da tahmin ettiğim gibi. Arayan Alper'in ta kendisiydi.
"Neydi yaaa? Bir dakika bulacağım şimd- Hah, buldum! Güzellik. Evet güzellik. Naber? " dedi iğrenç bir şekilde sırıtarak. Bu hali midemi bulandırıyordu. Söylediklerini umursamadan "Mert nerede? Ne yaptın ona? Çabuk söyle!" dedim sinirle. O ise kahkaha attı ve "Ah, o şu anda dayak yemekle falan meşgul sanırım." dedi.
"Eğer ona birşey olursa-" dediğim esnada Mert'in sesini duymuştum. Küfürler savuruyordu. Ama acı çektiği sesine de yansımıştı. Buna rağmen Alper "Ya biraz sessiz olsana. Şurada birşey konuşuyoruz." dedi alay ederek. Sonra tekrar bana dönüp "Evet ne diyorduk en son? Hah! Ona birşey olursa diyordun. Evet dinliyorum." dedi.
"Söyle neredesin? Yanına geleceğim." dedim. Ama umduğum gibi olmadı ve "Sen beni saf mı sandın güzellik. Neyse hadi bak bugün iyi günümdeyim. Sana son bir kez sevgilini göstereceğim." diyerek telefonu Mert'e çevirdi. Yüzü kan içindeydi. Yanağında morluk vardı ve gözlerini bile zorlukla açabiliyordu. Ellerini bağlamışlardı şerefsizler.
"Alper lütfen ona birşey yapma. Lütfen." derken "Azra sakın yalvarma bu şerefsize." diye bağırdı Mert. O sırada Alper'in adamlarından biri karnına yumruk atınca sözlerinin devamını getirememişti. Bu görüntü çığlık atmama sebep olurken "Alper söyle neredesin? Söz veriyorum tek başıma geleceğim." dedim. Ama Alper "See you." diyerek telefonu yüzüme kapattı.
"Baba. Lütfen Mert çok kötü halde. N'olursun bulalım onu yoksa öldürecek." dedim ağlayarak. Polisler sinyal bulmuş olduğu için koşturarak hazırlanırken babam beni çekip sıkıca sarıldı. Ben küçük çocuklar gibi ağlıyordum. Henüz yeni birleşmişken onu kaybetmeye dayanamazdım. Mutlu olmak bu kadar zor olmamalıydı. Neden sürekli ufacık bir mutluluktan sonra bu kadar gözyaşı döküyordum ben.
Hazırlıklar tamamlanınca ekip arkadaşları babamı çağırmışlardı. Babama gelmek istediğimi söylemiştim fakat babam kabul etmiyordu bir türlü. Daha fazla zaman kaybetmek istemediğim için "Hayır bende geleceğim. Seninle almazsan arkanızdan gelirim." dedim babama inatla.
"Tamam ama Mert'i alana kadar arabada oturacaksın." dediğinde başımı sallayıp gözyaşlarımı sildim ve arabaya bindim. Bir yandan Mert'i merak ediyordum. Diğer yandan dua ediyordum.
"Sen burada kal Azra." dedi babam kesin bir dille. Dediğini yapıp arabada kalmıştım. Ama içim içimi yiyordu. Gözyaşlarımı silip dikkatlice eve yaklaşan ekibi izledim. Ama ben sildikçe yenisi akıyordu.
Çatışmanın başlamasıyla yalvarır tarzda dua etmeye başlamıştım. Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama Alper'i polislerden birinin elinde görünce öfkeme yenilerek arabadan indim. Ve koşarak yanına gittim. Tüm hıncımı Alper'den alırken polisler bana engel olmaya çalıştı.
"Azra!" Babamın sesiyle durup o yöne baktım. Ama hemen sonrasında aniden kendimi Alper'in elinde başıma silah dayanmış halde bulmuştum.
"Yaklaşmayın yoksa kızı öldürürüm." Alper tüm gücüyle bağırırken babam Mert'i bırakıp koşarak yanımıza geldi.
"Kızı bırak Alper!" Bu babamın sesiydi. Öfkeyle bakıyordu. Hemen arkasından Mert koşarak geldi.
"Alper ben seninle geleceğim. Sadece Azra'yı bırak. Bana ne istersen yap."
Alper ise gülerek "Yok ben ikna olamadım." dedi ve geri geri yürümeye başladık. Az önceki korkum yoktu aslında. Mert'in güvende olduğunu görmek yetiyordu bana. Silahtan gelen sesle Alper'in silahın emniyetini açtığını anlamıştım. Mert polisler onu tutmasına rağmen bize doğru gelmeye çalışıyordu. Bağırıp küfürler savurması işe yaramazken babamında ondan farklı bir yanı yoktu. Mert'in gözleri beni bulurken dudaklarımı oynatarak onu sevdiğimi söyledim.
Alper "Vedalaşın." dediğinde herkes sessizliğe gömülmüştü. Ben sessizce gözyaşı akıtırken kalbim deli gibi atıyordu. Ölüm sessizliği her yere hakim olurken Mert adımı haykırdı. Ben ise gözyaşlarımın izin verdiği kadarıyla gülümsemeye çalıştım. Sanırım buraya kadardı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE SENİNLE
ChickLit"Ben seni sevmek dışında ne yaptım? Senden başka biri nasıl sevilir onu bile bilmiyorum ben. Yıllar sonra gelip oynadın mı benimle? Ne geçti eline ya! Ne geçti! Seviyorum ya ben seni! Aşığım sana ben! Ama sen? Sen sevdin mi beni? Ya sevmeyi geç! Sen...