Başıma sardığım havluyu çıkarıp kuruması için balkonda bulunan çamaşır ipine serdim. O sırada Defne mutfaktan "Kahve?" diye bağırınca içeceğimi söyledim ve oradaki koltuğa bıraktım kendimi.
Evdeydim ve şirkete gitmemeye karar vermiştim. Annem ve babam sabah erken saatlerde köye gitmek üzere yola çıkmışlardı. Defne de Asel ile yalnız kalmayalım diye annemler gelene kadar bizde kalacaktı.
Gece boyu kızlarla oturmuş ve olanları konuşmuştuk. Tabi her zamanki gibi ikisi de Mert'i savunuyordu. Bir yanım onların dediği gibi Mert'e inanmak istiyordu. Fakat diğer yanım durmadan fotoğrafın gerçekliğini yüzüme vuruyordu.
"Yeter düşündün be! Mert'e oyun oynamış birileri belli ki." diyerek kahvemi uzattı. Omuzlarımı silkip "Ne oyunu Defne ya?" dedim ve kahvemi yudumladım.
"Boşver beni. Siz nasılsınız Arda ile?" diye sordum. Arda'yı o geceden sonra hiç görmemiştim. Bir süreliğine Amerika'ya gitmişti. Ve henüz dönmemişti.
"İyiyiz ya. Burada olsa daha ateşli gecelerimiz olurdu da neyse." dedi yakınarak. Her zamanki Defne'ydi işte. Gülümseyip başımı iki yana salladım. Ne zaman geleceğini sorduğumda birkaç gün sonra burada olacağını söyledi. O sırada telefonu çalınca ben uyuyacağımı söyleyip odama geçtim. Düşünmemeye çalışırken uyumaya zorluyordum kendimi.
"Azra ben çıkıyorum. İş yerine gitmem gerek." diyerek kapıdan öpücük attı Defne ve beklemeden gözden kayboldu. Kapının sesini duyunca evde yalnız kaldığımı anlamıştım. O sırada aklıma annemler geldi. Telefonumu alıp annemi aradım.
"Efendim kızım." diyerek açtı telefonu. Nerede olduklarını sorduğumda iki saate köyde olacaklarını söylemişti. Bir düzine nasihat ve tembihlemenin ardından "İyi yolculuklar." diyip telefonu kapatmıştım.
Göz kapaklarımın ağırlaştığını hissediyordum. Fakat bildirim sayfasında bulunan arama ve mesajlara göz attım. Hepsi de Mert'tendi. Aramaları umursamadan mesajları açtım. Bana söylediklerinin benzeriydi attığı mesajlar. Defalarca okumuştum attığı mesajları ve yine gözyaşı dökmüştüm. Bunu neden yaşıyorduk? Ben onu severken hak etmemiştim tüm bu yaşananları.
Gözlerim kendiliğinden kapanmaya başlamıştı ve daha fazla direnmenin anlamı yoktu. Gece uyumamış olmanın verdiği yorgunlukla kendimi uykuya teslim etmiştim.
Bir süre sonra izleniyormuş hissi bilincimi açarken gözlerimi açıp etrafıma bakındım. Karşı koltukta oturan Mert'i gördüğüm anda çığlık atıp geriye kaçınca yataktan düşmem kaçınılmaz olmuştu.
"Güzelim iyi misin?" diyerek yerden kalkmama yardım etti. Belimi tutarak Mert'e dönüp burada ne yaptığını sordum.
"Seni çok özledim." dediğinde bende onu ne kadar özlediğimi fark ettim. Yine de ellerinden kurtulup kollarımı birbirine doladım.
"Öyle mi? Bunu aldattıktan sonra mı fark ettin peki?" Söylediğim şey Mert'i öfkelendirmişti. Bunu gözlerinde görebiliyordum.
"Hem sen içeri nasıl girdin? Neyse nasıl girdiysen girdin. Şimdi gitme zamanı." diyerek onu odadan çıkarmaya çalıştım. Güçlü olmasına ve istediği anda beni durdurabilecek olmasına rağmen bana karşı gelmiyordu. Dış kapıyı açtığımda ise tek eliyle belime sarılıp beni havaya kaldırdı ve kapıyı kapattı.
"Dur artık. Konuşacağız. Bu şekilde ikimize de acı çektirmekten başka bir şey yapmıyorsun." diyerek beni kucağına aldı ve salona yöneldi.
"Bırak beni ya. Neyini dinleyeceğim ben senin. Beni nasıl aldattığını mı? İğrençsin sen! Duydun mu beni!" diyerek sesimi yükselttim. Mert bunu umursamadan salona girdi ve beni koltuğun üzerine bıraktı. Hemen yanıma oturup gözlerini gözlerime dikti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE SENİNLE
ChickLit"Ben seni sevmek dışında ne yaptım? Senden başka biri nasıl sevilir onu bile bilmiyorum ben. Yıllar sonra gelip oynadın mı benimle? Ne geçti eline ya! Ne geçti! Seviyorum ya ben seni! Aşığım sana ben! Ama sen? Sen sevdin mi beni? Ya sevmeyi geç! Sen...