"İşte bu da hazır. Ve tamamdır. Şimdi koca bebeği uyandırma vakti." Kendi kendime konuşurken gayet keyifli ve iyiydim. Sabah erken saatte uyanmış kahvaltı hazırlamıştım. Ve Mert hala uyuyordu.
Dün gece korktuğum şekilde bitmemişti. Mert'in hastane diye tutturmasına zorlukla karşı çıkabilmiş, eve gelmiştik. Ben uyuyacağımı söyledikten sonra Mert uykusunun olmadığını söyleyip ben uyuyana kadar yanımda kalmıştı. Sonrasında yataktan çıktığını hissetmiştim.
"Sevgilim." dedim yüzüne öpücükler kondururken. Gözlerini açmadan gülümsemesi hoşuma gitmişti. Dudaklarına da öpücük kondurduktan sonra uyanmasını, kahvaltının hazır olduğunu söyledim.
"Sedacım beş dakika daha tatlım." dedi uykulu bir sesle.
"Ne! Sedacım mı? Ne Seda'sı ne tatlısı be! Kim bu Seda denen kız? Çabuk cevap ver bana! Beni nasıl aldatırsın sen?"
Başlarda öfkeyle çıkan sesim kontrol edemediğim duygularımla ağlamaklı bir sese dönüşmüştü. Dolu dolu gözlerle Mert'e bakarken ağlamamak için direniyordum. Bir damla yaş yanağımdan aşağı süzülürken ellerime bakmakla yetindim. O sırada güçlü bir kahkaha yankılanmıştı odada. Şaşkınca kahkaha atan Mert'e baktım. O ise doğrulup yatak başlığına yaslandı ve karnını tuttu.
"Ya güzelim, neden bu kadar safsın sen?" dedi gülmeye devam ederken. Bense dolu ama kocaman gözlerle ona bakıyordum. Ne yani benimle dalga mı geçmişti? Gözyaşlarım aşağı doğru süzülürken Mert gözlerini silip nihayet bana baktı.
"Sevgilim? Neden ağlıyorsun? Sadece şaka yapmıştım." dedi. Duygularımı kontrol edemiyor ve sadece hıçkırarak ağlıyordum küçük çocuklar gibi.
"Yavrum özür dilerim. Ben bu kadar kırılacağını bilemedim." dedikten sonra beni kendine çekip sıkıca sarıldı. Peki benim içimdeki ağlama isteğinin kontrol altına alınamaması da neydi böyle?
"Azra yemin ederim şaka yaptım. N'olur ağlama artık. Özür dilerim bir daha bu konuda şaka yapmayacağım. Söz veriyorum sana. Lütfen kendine gel." Bir süre daha kollarının arasında ağlamıştım. Nihayet duygularım kendine gelirken Mert hala benden özür diliyordu.
"Hiç hoş değildi bu yaptığın."
"Özür dilerim sevgilim. Yemin ederim bu kadar üzüleceğini tahmin edemedim. Yapmayacağım bir daha. Söz."
Kendime gelip ayağa kalktım ve kahvaltı hazırladığımı söyledim. Yüzünü yıkayıp hemen geleceğini söyleyince bende çay koymak için mutfağa gittim.
Çaydanlığı yerine bırakırken mutfakta ıslık sesi yükseldi. Mert beğeni dolu sözlerinin ardından yanıma gelip bana sarıldı. Boynuma kondurduğu öpücük beni huylandırmış, kötü bir kahkaha atmama sebep olmuştu.
"Boynundan gıdıklandığını bilmiyordum." dedi geri çekilip gülümseyerek. Sanki ben biliyor muydum? Yalnızca tebessüm ettim ve oturmasını söyledim. Güzel ve sakin bir kahvaltının ardından Atlas aramış ve Gece ile birlikte geleceklerini söylemişti.
"Aşkım biz Gece ile dışarı çıkacağız." dediğimde Mert aniden bana döndü ve kaşlarını hayır anlamında kaldırdı.
"Hayır yavrum. Birincisi ikinizi baş başa gönderecek kadar saf değilim. İkincisi de sen bu haldeyken bensiz dışarı çıkamazsın."
"Ne varmış benim halimde? Gayet iyiyim ben." dediğimde "Barda yaşadıklarımızı unutmuş olamazsın." diye karşılık verdi. Şu an daha iyi olduğumu ve Gece'nin ablası ile dışarıda buluşacağımızı söyledim.
"Tamam ararız Yalın'ı o da gelir. Hep birlikte vakit geçiririz. Sizde tanışmış olursunuz." Yalın Gece'nin eniştesiydi. Fakat ne Atlas ne de Yalın gelmeyecekti ki benim nişanlım bir türlü ikna olmuyordu. Ama o inatsa ben ondan daha inattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE SENİNLE
ChickLit"Ben seni sevmek dışında ne yaptım? Senden başka biri nasıl sevilir onu bile bilmiyorum ben. Yıllar sonra gelip oynadın mı benimle? Ne geçti eline ya! Ne geçti! Seviyorum ya ben seni! Aşığım sana ben! Ama sen? Sen sevdin mi beni? Ya sevmeyi geç! Sen...