13

99 5 26
                                    

Şirkete geldikten sonra Mert bana göz kırparak odasına yönelmişti. Yüzümdeki tebessüm ile odaya girdiğimde Selin endişeli bir halde telefon ile konuşuyordu.

"Beyefendi anlıyorum sizi ama deponuzun yanmış olmasının sebebi ihmalkarlık." dedi Selin ve karşı tarafı dinledikten sonra "Peki bizim bu noktada ne yapmamızı bekliyorsunuz?" diye sordu sert bir sesle. Ben sessizce Selin'i izlerken o "İyi günler." diyip telefonu sertçe masaya fırlattı.

"Selin?" dedim sorarcasına. O ise oflayarak oturduğu koltuktan kalktı ve bana döndü.

"Yeni anlaştığımız lojistik firmasının deposunda yangın çıkmış." dediğinde "Ne! Nasıl olur? Yangının sebebi neymiş?" diye sordum. Bu nasıl olabilirdi? Bu firmayı en ince ayrıntısına kadar araştırmıştık.

"Ama bu firmanın iş geçmişinde daha önce böyle bir olay hiç yaşanmamış. Ve yüksek güvenlik önlemleri ile ün yapmışlar." dediğimde Selin öfkeyle ayağını yere vurdu.

"Asıl ilginç olan ne biliyor musun Azra?" dedi. Ben ise daha ne olabilir diye düşünüyordum.

"Dün sen çıktıktan sonra bir telefon geldi bu firmadan. Taşıma yapacak olan aracın arızalandığı ve ancak ertesi gün yani bugün yola çıkabileceği haberini verdiler." dedi öfke dolu bir kahkaha atarken.

"İnanabiliyor musun? Hah! Ve ve ve! Depolarında sadece bizim malların olduğu bölümde yangın çıkmış."

Söyledikleri olayı ilginç bir hale getirirken "Bunu hemen yöneticilere bildirelim." dedim. Bunun ihmalkarlık ile uzaktan yakından alakası yoktu. Selin önden yürürken bende hemen arkasında idim. Mert'in kapısını çaldıktan hemen sonra bana döndü ve "Ya Azra sen anlat. Sana kıyamaz o." diyerek arkama geçti.

"İyi de bunun seninle ne ilgisi var Selin?" dediğim esnada Mert'in sesiyle kapıyı aralayıp müsait olup olmadığını sordum. Mert parlayan gözleri ile bana bakıp "Ben sana bir ömür müsaitim bebek." dedi göz kırptıktan sonra. Bu hali beni gülümsetirken arkamda duyduğum kıkırdama sesi ile boğazımı temizler gibi öksürüp kapıyı biraz daha açtım. Mert Selin'i görünce sırıtmayı kesip eliyle koltukları gösterdi ve "Buyurun kızlar, oturun." dedi tüm kibarlığıyla.

"Mert bey çok önemli bir gelişme olmuş gece." dedi Selin lafa girerek. Ardından bana dönüp sustu.

"Lojistik firmamız dün yola çıkması gereken aracı arızalanması sebebi ile bugüne bırakmışlar. Fakat gece deponun bize ait bölümünde yangın çıkmış." dedim hızlıca. Mert duydukları ile kaşlarını çatmıştı. Sıktığı çenesi ve öfkeden siyaha dönmüş gözleriyle Selin'e döndü.

"Bana bu firmanın iş sözleşmesini getirir misin Selin?" dedi. Alnında beliren damar beni bile korkuturken Selin cevap bile veremeden hızla odadan çıktı. Telefon ile birilerini arayıp emirler yağdırdı. Ve en son Atilla beyi arayıp odasına çağırmıştı. Avukatları ile birlikte.

Bu esnada odada kızgın boğalar gibi dolaşıyordu. Ben sakin olmasını söylesem de sanki beni duymuyor gibiydi. Selin titreyen elleri ile sözleşmeyi Mert'e uzatıp izin istedi. Ve hızla çıktı odadan. Neden böyle korkuyordu ki? Sonuç itibariyle bu bizim suçumuz değildi.

"Mert sakin ol." dedim fakat duymuyordu beni. Birkaç defa daha tekrarladım ama o sözleşmeyi incelemekle meşguldü. Ayağa kalkıp karşısında durdum. Ellerimi yüzüne yerleştirip bana bakmasını sağladım. Öfke dolu gözleri anında aşkla bakmaya başlamıştı.

"Lütfen sakin olur musun? Çalışanlarını da korkutuyorsun bu halinle." dediğimde beni kendine çekip sıkıca sarıldı. Saçlarımın arasından aldığı derin bir nefes ile geri çekilip "Haklısın." dedi. O sırada çalan kapı ile birkaç adım geri çekildim. Mert'in gir demesiyle odaya Atilla bey ve avukatlar gelmişti.

Yaklaşık yarım saatlik bir telefon trafiği ve olay değerlendirmenin ardından depoyu kontrol etmek için ayaklandılar. Mert onları şirket aracı ile gönderirken bana dönüp "Hadi hazırlan seni eve bırakayım." dedi.

"Ama daha erken." diye karşı çıktığımda ise "Akşamı unutmuş olamazsın yavrum." dedi. Ah! Akşam yemeği!

"Ama ben giyeceğim? Nasıl giyinmeliyim? Saçım! Of ben ne yapacağım yaaa?" dediğim esnada dudaklarımda hissettiğim dudakları ile donup kalmıştım. Şirkette olduğumuz için anında geriye kaçarken yanaklarım ısınmıştı bile.

"Mert ne yapıyorsun! Şirketteyiz." dedim sakin kalmaya çalışarak. O ise bu halime kahkaha atmıştı. Neredeydi az önce öfkeden deliren küfürler savuran adam?

"Benim ilacım sensin güzelim." diyerek telefonunu aldı. Ve "Seni asansörde bekliyorum." diyerek odadan çıktı. Dudaklarımdaki tebessüme engel olamıyordum ama odanın dışından gelen "Azra." sesi ile kendime gelip hızlı adımlarla odama gittim. Selin sorgulayıcı bakışlarını bana çevirirken çıkmam gerektiğini söyleyip çantamı aldım.

"Mert bey! Asansörü tutar mısın?" dedim asansöre doğru koşarken. Mert bu halime sinsice sırıtırken asansörün kapısı yarıya kadar kapanmıştı. Son anda yetişip kapının tekrar açılmasını bekledim. Tabi bu esnada nefesimi kontrol edemiyordum.

"Sana inanamıyorum. Bu neydi şimdi?" dedim öfkeli bir sesle. Ama hala nefes nefeseydim. Asansörün kapısı tamamen kapanırken bir anda kendimi Mert ile asansör arasında bulmuştum.

"Ne yapıyorsun?" dedim kısık ama heyecan dolu bir sesle. Yüzünü yüzüme yaklaştırarak "Seni böyle nefes nefese görmek hoşuma gidiyor yavrum." dedi ve dudakları yüzümden  boynuma doğru öpücükler kondurarak ilerledi. Ben ise verdiği haz ile kendimi kaybediyordum. Gözlerim istemsizce kapanırken ellerimi o muhteşem yumuşak saçlarına daldırdım. Boynumdaki dudakları biraz geri çekilmişti.

"Sana aşığım Azra." dediğinde tuttuğum nefesi seslice verdim. Elleri belimi sıkıca tutarken "Mert." diyebilmiştim sadece. Bir eli belimden ayrılırken ne yaptığına baktım. Eli bir anda bacağıma giderken "Şir-ketteyiz M-Mert." demiştim durması için. O bunu umursamadan dudaklarıma yönelmişti. Ellerimi omzuna koyarak onu durdurdum. Pis pis sırıtırken geri çekilip bana baktı. Asansörün sesini duyunca üzerimi düzelttim ve derin bir nefes aldım. Kapı açılır açılmaz şirketten çıkmak için Mert'i beklemeden hızlı adımlarla kapıya yöneldim. Mert'in bakışlarını üzerimde hissetmek azalmak bilmeyen heyecanımı aksine arttırırken dışarı çıkıp derin bir nefes aldım. Mert'in arabası yanımıza getirilince beklemeden bindik ve yola koyulduk.

Yol boyunca ikimizde sessizdik. Beni Defne'nin yanına bırakmasını istemiştim. Defne'ye mesaj atıp Mert'e döndüm. "Defne'nin yanına geçecek misin sende?" diye sorduğumda başını olumsuz anlamda sallayıp "Daha sonraya sözüm olsun güzelim. Şu firma ile uğraşmam gerek." dedi ve arabayı durdurdu.

"Peki o halde. Akşama görüşürüz." diyerek yanağına öpücük kondurup arabadan indim. O gözden kaybolurken Defne'nin bana seslenmesiyle koşar adım içeri girdim.

"Defne ben çok heyecanlıyım yaa! Ne yapacağım, ne giyeceğim?" dedim selam bile vermeden. Defne ellerini omuzlarıma koyup müşteri koltuklarından birine oturtmuştu beni.

"Sakin ol sen. Mert'in sana bir daha aşık olacak bu gece." dediği esnada telefonuma gelen mesajla gözlerimi Defne'den ayırıp baktım. Mesaj Mert'ten gelmişti. 'Ne giysen yakışacağı için az önceki sorunu cevaplamadım güzellik.' Yazdıkları beni gülümsetirken kendimi Defne'nin ellerine bırakmıştım. Saç stilimi değiştirdiğinde "Defne bu kadarına gerek var mıydı?" diye sorduğumda "Var tabi ki. Sen karışma ya!" diyip beni susturmuştu. Ben Mert'i düşünerek Defne'nin yaptıklarına karşı çıkmadan oturmuştum.

Birkaç saatin sonunda Defne beni özgür bırakmıştı. "Çok şükür." diyerek bütünleştiğim koltuktan kalkarken bacaklarımın uyuştuğunu hissetmiştim. Defne bu halime kahkahalar atarken ben ona öfkeyle bakmıştım. "Defne! Güleceğine yardım etsene!" dediğimde gelip elimden tuttu. Defne'nin odasına geçtiğimizde ikimizde kahkahalarla gülüyorduk. Kahvelerimizi içtikten sonra ben eve gitmek üzere Defne'nin yanından ayrılmıştım.

"Azra!" Apartmana girmek üzereyken duyduğum sesle kim olduğuna bakmıştım. Ama bu nasıl olabilirdi?

"Alper?"

SADECE SENİNLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin