Pikenin aniden üzerimden çekilmesiyle açmıştım gözlerimi. Hemen başımın üzerinde sırıtan Asel ve Dido ikilisine baktım yarı açık gözlerle.
"Ne yapıyorsunuz siz yaa! Uyuyan insana saygı da kalmamış."
"Uyuyacak mısın?" dedi Asel sırıtarak. Onaylar şekilde mırıldanıp başımı yastığın altına gömmüştüm. Dido konuşmuştu bu kez.
"Tamam Asel, bırak uyusun biz Mert'le otururuz."
Yatakta aniden doğrulup "Ne! Mert mi geldi? Burada mı şu an? Neden bana haber vermedi ya!" diye söylenerek yataktan fırladım. Asel ve Dido kahkaha atarak gözden kaybolurken ben ise dağılmış saçlarımı toplayıp arkalarından koştum. Mutfağa girdiğimde gözlerim Mert'i aramış fakat bulamamıştı.
"Allah'ım ne komik!" diye söylenip kendimi sandalyeye attım. Onların ikisi ise hala kıkırdıyorlardı.
"Allah için soruyorum, Mert geldi şakası hangi akıllının fikriydi?" dediğimde ikisi de birbirini gösterip "Bunun." demişti. Aslında Mert'in gelmiş olmasını istiyordum. Onu görüp sarılmayı, kokusunu içime çekmeyi. Ama hepsi bu ikilinin oyunuydu.
"Aslında benim fikrimdi." Hemen kulağımın dibinde duyduğum sesle çığlık atıp ayağa kalktım. Mert'i görünce derin bir nefes aldım. Ve parmağımla damağımı yukarı doğru ittirip elimi kalbime koydum. Kaşlarımı çatarken işaret parmağımı ona doğru salladım. Bu ikiliye benim sevdiceğiminde katılmış olması ne kadar hainceydi.
"Sen! Sen harbiden de uyuzun tekisin ama ya!" diye söylenerek vurmaya başladım. Kollarını kendine siper ederken aynı zamanda benden kaçmaya çalışıyordu.
"Ah! Ya yeter, ah? Güzelim dur artı-ah!" diye kaçarken aniden kollarını etrafıma sarıp sıkıca tutmuştu beni. Ben kollarının arasında hala çırpınırken o güçlü kollarını gevşetmemişti.
"Orada gülüşmeyin, sıra size de gelecek." dedim ölümcül bakışlarımı onlara dikerken.
"Hey tamam sakin yavrum. Ufak bir şakaydı sadece." dedi ve kulağıma doğru fısıldayarak "Sen sabahları böyle gergin uyanıyorsan ilerde işim var seninle." dedi. Söyledikleri yumuşayıp hayallere dalmamı sağlamıştı.
"Yahu ne bu ses sabah sabah!" diyerek yavaş adımlarla babaannem girince Mert beni bırakmıştı. Dido sessizce sandalyeye otururken hala kıkırdıyordu. Asel babaannemi elinden tutarak sandalyeye oturmasına yardım edip "Televizyondan geliyor o ses babaanne." dedi.
Bizde sandalyeye otururken babaannem "Eee, kahvaltı nerede?" diye sordu ama bakışları teyzemdeydi. Teyzem rahatsız olduğunu bildiği için "Az önce yaptın ya kahvaltı." dedi anlayışla. Babaannem kendi kendine mırıldanırken Asel dershaneye gitmek için ayaklanmıştı.
"Görüşürüz millet." diyip mutfaktan çıkarken teyzemde Defne'ye gideceğini söyleyerek Asel'i yetişmişti. Mert sessizce telefonu ile uğraşıyordu.
"Babaanne sen ilaçlarını içtin mi?" diye sordum. Babaannem kafasını sallayarak yanıtlayıp yanımda oturan Mert'e çevirdi bakışlarını.
"Sen Kemal'in oğlu musun?" diye sorduğunda Mert telefonu bırakıp tatlı bir şekilde gülümsedi. "Evet babaanne oğlu sayılırım. Sonuçta kızını alacağım." dediğinde susmasını söylemiştim. O ise "Yalan mı yavrum?" dedi sinsice sırıtarak.
"Heeee, sen damatsın?" dedi babaannem sorarcasına. Mert başını sallayıp yanıtladıktan sonra bana döndü.
"Azra biraz konuşalım mı?" dediğinde balkona çıkmasını söyledim. Babaannemin çayını verip hemen geleceğimi söyledim. Babaanneme çay doldurup hemen geleceğimi söyledim ve bende balkona çıktım. Mert oturmuş beni bekliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE SENİNLE
ChickLit"Ben seni sevmek dışında ne yaptım? Senden başka biri nasıl sevilir onu bile bilmiyorum ben. Yıllar sonra gelip oynadın mı benimle? Ne geçti eline ya! Ne geçti! Seviyorum ya ben seni! Aşığım sana ben! Ama sen? Sen sevdin mi beni? Ya sevmeyi geç! Sen...