"Hey bebek! Yalnızsın galiba. Eşlik edebiliriz."
Duyduğum sesle başımı kaldırıp baktığımda iki tane genç çocuk karşımda durmuş bana bakıyordu.
"S**tirin gidin lan başımdan." dediğimde uzun boylu olan utanmazca masaya oturdu. Diğeri de masadaki votka şişesini alıp ağzına dikti. Ben ise hala kovuyordum onları ama ikisi de umursamıyordu. Votka için tartışmalarının ardından yanıma gelip elini saçlarıma uzattı daha kısa olanı. Ayağa kalkıp geri kaçmaya çalışırken ayağım masaya takılmış herşeyi devirmiştim. Tabi bende masadaki herşey gibi yerdeydim.
"Yahu azıcık dikkat etsene be güzelim." Söylediği son kelime beni öfkelendirmişti. Başım dönmesine rağmen ayağa kalktım.
"Ne dedin sen?" dedim öfkeli bir halde. Onlar sırıtarak bana bakarken yerde boş olan diğer votka şişesini aldım kısa boylu olanın kafasına geçirdim. O acıyla bağırırken uzun boylu olan saçımdan tuttuğu gibi yere savurdu beni. Acıyla bağırma sırası bendeydi. Ben küfürler savururken Mert'in sesi yankılanmıştı.
"Şerefsizler! Ne yaptığınızı sanıyorsunuz!" Sesini duymamla ona döndüm. Yüzümden aşağı akan sıvı midemi bulandırmıştı. Kusmamaya çalışarak ayağa kalktım ve Mert'i arkadan tutan adamın saçlarını çektim. Diğeri ise Mert'e vurmaya çalışıyordu. Mert onu yumruğuyla yere sererken benim saçından çektiğim adam bana tokat attı. Yüzümde hissettiğim acıyla bağırmıştım. Mert onu boğazından tutup havaya kaldırdı ve çok sert bir şekilde yerdeki masanın üzerine vurdu. O sırada siren sesi ve polislerin anonsuyla hepimiz yerimizde durmuştuk. Mert ise o adamı hala yumrukluyordu. Beceriksizce Mert'e vurmaya çalışınca yerden aldığım taşı kafasına geçirdim. Adamlar yerde acıyla kıvranırken Mert yanıma geldi.
"Güzelim iyi misin? Bu-bu kanda nereden? Azra gel hastaneye gidelim."
Mert'in telaşlı halini yatıştırmak için iyi olduğumu söylediğim esnada iki polis gelmişti yanımıza.
"Gençler ne oluyor burada?" Polis memurunun öfkeli sesi ile o yöne baktığımda o da bana bakmıştı.
"Sen yaralısın." diyip yanıma geldi ve alnımı inceledi. Çok derin bir yara olmadığından hastanelik bir durum da yoktu. Mert "Memur bey bu yavşakların-" dediği sırada polisin ona ters ters bakmasıyla "Yani bu adam görünümlü hayvanların nişanlıma sarkıntılık etmesiyle başladı herşey." dedi. "Ya nişanlım mı?" diyip kollarımı Mert'in etrafına sardım. Mert oflayıp omuzlarını düşürünce polisler gitmemiz gerektiğini söyledi. Adamlar sarhoştu ve karşı çıkmaya çalışırken ki görüntüleri beni güldürmüştü. Mert'in öfke dolu bakışları gözlerimle buluşunca elimle ağzımı kapattım ama engel olamıyordum.
Diğer polis memuru eliyle hadi işareti yapıp "Karakolda anlatırsınız derdinizi. Hadi." dediğinde ben hariç hepsi karşı çıkmaya çalışıyordu. Ben ise engel olamadığım kahkahalarımla yere oturmuştum.
"Azra kes artık gülmeyi." dediği şeyle daha fazla gülüyordum. "Nerede olduğumuzun farkında mısın sen?" Sorusuna başımı sallamakla yetindim. Evet şu anda nezarethanedeydik. Ama aklıma gelen şeyle aniden Mert'e döndüm.
Kahkahalarımın izin verdiği kadarıyla "Sen karakolda bitecek bir gece istememiştin, öyle değil mi?" dedim. Mert oflayarak elini saçlarından geçirdi ve ayağa kalktı. O sırada gelen polis memuru "Hadi bakalım. Gelin benimle." diyerek bizi oradan çıkarmıştı.
Alınan ifadeler ve karşılıklı şikayet olmaması sonunda dışardaydık. Soğuk hava üşümeme neden olurken Mert polis memurundan anahtarı alıp yanıma geldi. Soğuk havanın etkisiyle kendime gelmeye başlamıştım ama hala başım dönüyordu. Yorgunluk üzerime çökerken Mert beni kollarının arasına alıp sıkıca sarıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE SENİNLE
ChickLit"Ben seni sevmek dışında ne yaptım? Senden başka biri nasıl sevilir onu bile bilmiyorum ben. Yıllar sonra gelip oynadın mı benimle? Ne geçti eline ya! Ne geçti! Seviyorum ya ben seni! Aşığım sana ben! Ama sen? Sen sevdin mi beni? Ya sevmeyi geç! Sen...