"Yusuf?" Ben ona anlamsızca bakarken o sırıtarak elini uzattı.
"Senin ne işin var burada?" diye sordum fakat elimi uzatmamıştım. Ona hala öfkeliydim. Eline bakıp geri çektikten sonra "Bugün hiç hoş olmayan şeyler yaşadık. Ama sen beni tamamen yanlış anladın. Özür dilemek isted-" dediği sırada Mert'in sesi yankılandı apartmanda.
"Lan şerefsiz! Ben seni daha bugün uyarmadım mı?"
Asel yankılanan sese çıkarken yalnız değildi. Birkaç komşumuz da çıkmıştı. Fakat Mert bunu umursamadan Yusuf'un üzerine yürüdü ve yüzüne geçirdiği yumruk ile onu yere serdi. Yusuf gülerek dudağının kenarından akan kanı silip Mert'e baktı. O sırada Mert'in önüne geçip onu engellemeye çalışıyordum ama nafile.
"Oğlum, dur yapma!" Annemde koşup gelmişti. Tıpkı babaannem gibi. Asel ile bense hala Mert'i tutmaya çalışıyorduk.
"Ya Karasay bu ne yabani tavırlar. Konuşuyorduk yalnızca."
"Yusuf kes artık sesini!" dedim öfkeyle Yusuf'a. Mert duydukları ile daha da öfkelenip ona doğru ilerlemek istediğinde zorlansakta engel olmuştuk.
"Orospu çocuğu seni öldürmem için yalvaracaksın lan bana!"
"Neler oluyor burada! Ne bu kargaşa?" Babamın sesi ile rahat bir nefes alıp Mert'i bırakmıştım. Mert bundan fırsat bulup soluğu Yusuf'un yanında aldı ve yakasından tuttuğu gibi kafa attı. Ben yine araya girmeye çalışırken babam da bana yardım edip ikisini ayırdı.
"Apartmanın ortasında ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz? Geçin içeri çabuk!"
"Baba bu adam-" dediğim sırada babam "Azra!" diyerek beni susturmuştu. Mert öfkeyle babama dönüp "Bu adam sapığın teki. Ve ne Azra'ya ne de evdekilere yaklaşmasına izin vermem." dedi. Babam annemin konuşmasına rağmen Yusuf'u kolundan tutup ayağa kaldırdı.
"Ne istiyorsun sen benim kızımdan?" O sırada apartmandakilerin konuşmaları babamı öfkelendirmiş olacak ki "Hepiniz içeri geçin!" diye bağırdı. Biz babama bakarken babam Yusuf'u bırakmadan eve girdi. Annem ve Asel'de arkasından girince bende adımımı atıyordum ki Mert beni kolumdan tuttu.
"Azra bak bu adamın tek derdi sensin. Sakın iyimser bakma olaya. Sapığın teki bu şerefsiz." dediğinde "Anlıyorum seni ama rica ediyorum senden sakin ol." dedim ve elini tutup içeri girdim.
"Ne istiyorsun Azra'dan? Derdin ne senin?" dedi babam elindeki peçeteyi adama uzatırken. Şu an hepimiz salondaydık ve Mert benim önümde durmuştu. Babaannem beddua edip duruyordu Yusuf'a ve arada bastonu ile vurmaya çalışsa da Asel onu durduruyordu.
"Kemal Mert'i duydun, daha neyi soruyorsun?" dedi annem. Sesindeki korku babamın ona bakmasına sebep olmuştu.
"Serpil bir de ondan duyalım." dedi sakince. O sırada Yusuf babamın belindeki silahı görmüş ve babama "Siz polis misiniz?" diye sormuştu. Babam başını tehditkar bir şekilde sallayıp "Dinliyorum seni." dedi. Yusuf'un gözlerindeki korkuyu görmüştüm.
Mert "Konuşsana lan!" dedi öfkeyle. Yusuf birkaç saniyelik sessizlikten sonra "Ben kızınızın bende kalan bir eşyasını vermeye gelmiştim sadece." dedi. Herkesin gözü bana dönerken ben kaşlarımı çatıp Mert'e baktım. O da anlam verememişti söylediklerine.
"Ne eşyası kaldı lan sende Azra'nın? Böyle mi kurtaracaksın paçanı şerefsiz!" diye çıkışan Mert'e Yusuf alayla sırıttı ve elini cebine götürdü. Oturduğu sandalyeden kalkıp bana doğru gelirken babam ve Mert önüne geçip engel oldular. İkisinin arasından geçip Yusuf'un bana uzattığı şeyi aldım elinden. Bu bir küpeydi. Bu Mert'in evinde komodinin üzerinde bulduğum küpenin tekiydi. Ben o gün sormayı unutmuştum ve bugün bu küpe elime geçmişti. Aslında ne olduğunu anlasam da elimdeki küpeyi gelişigüzel inceleyip Yusuf'a döndüm. Herkes soran gözlerle bana bakarken ben ne yapacağımı şaşırmıştım. Neyseki küpe takmayı sevmediğimi bildikleri için şüphe duyacakları bir durum söz konusu değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE SENİNLE
ChickLit"Ben seni sevmek dışında ne yaptım? Senden başka biri nasıl sevilir onu bile bilmiyorum ben. Yıllar sonra gelip oynadın mı benimle? Ne geçti eline ya! Ne geçti! Seviyorum ya ben seni! Aşığım sana ben! Ama sen? Sen sevdin mi beni? Ya sevmeyi geç! Sen...