"Yusuf? Senin ne işin burada?"
"Duydum ki attığım yemi yemeyen birileri var. Daha net anlatmaya geldim." dediğinde gözlerindeki bakışlar beni korkutmuştu. Ani bir şekilde kapıyı kapatacakken ayağını koyup buna engel olmuştu. Ve eliyle kapıyı sert bir şekilde açmasıyla ben geriye savrulmuştum. O zaman kaybetmeden içeri girip kapıyı kapattı ve bana döndü. Ona ettiğim küfür ve tehditler sadece sırıtmasına neden olmakla kalıyordu.
"Bak Mert gelmek üzere. Bu kez engel olmam. Azrail'e verirsin beş paralık ruhunu." Ben konuşurken üzerime doğru yürümeye başlamıştı. Ben aramızdaki mesafeyi korumak adına geri adımlarla uzaklaşıyordum ondan. İğrenç bir kahkaha atıp yerinde durdu.
"Seninle işim bittiğinde kim beş paralık olacak göreceğiz." dediğinde kanım donmuştu. Niyetini anladığımda geriye dönüp kaçmaya başlamıştım. Ama henüz birkaç adım atmıştım ki saçımda hissettiğim acıyla yere düşmüştüm. Fakat saç diplerim hala çektiği için çok acıyordu. Elinden kurtulmaya çalışırken tüm gücümle bağırıyordum.
"Bıraksana beni şerefsiz! Bırak çabuk!" Bağırmaktan ağrıyan boğazımı umursamadan bağırmaya devam ediyordum. Beni sürüklemeye başladığında göz ucuyla ne yaptığına baktım. Yatak odasına götürmeye çalışıyordu. İstediğini vermemek için dirseğimle bacak arasına vurup anlık olarak elinden kurtulmuştum. Yusuf dizlerine çökerken ben ayağa kalkıp kapıya doğru koştum. Ayak bileğimden tutmasıyla tekrar yeri boylamıştım. Başımdan akan sıcak sıvıyı hissetmek midemi bulandırmıştı. Yine de bunu göz ardı edip kurtulmaya çalıştım. Fakat çırpınışlarım fayda etmiyordu. Tıpkı çığlıklarımın fayda etmediği gibi.
Yusuf "Gel lan buraya!" diyerek beni kendine çekti ve üzerime çıkıp tokat attı. Yüzüm acıyla sızlarken karnıma sancı girmişti. Karnımda oluşan ağrı öyle keskindi ki ellerimi sıkıca tutmasına engel olamamıştım.
"O piç kurusunun bizden aldığı herşeyi seninle geri alacağım."
O saçma sapan bir intikam konuşması yaparken ben bacak aramda hissettiğim sıcaklıkla ne olduğunu anlayamamıştım. Fakat yine de Yusuf'a karşı koymaya, istediğini elde etmemesi için kurtulmaya çalışıyordum. Elbisemi tek eliyle yukarı sıyırmaya çalışırken korkuyla son bir kez çığlık attım. Boğazımın parçalandığını, ses tellerinin koptuğunu hissettirecek derece acıtmıştı bu yardım çığlığı.
"Azra!"
"Mert! Yardım et lütfen!" Mert'in sesini duymak beni rahatlatırken Yusuf beni bırakıp ayağa kalkmıştı. O sırada küfür edip beni yine saçımdan yakalayıp kendine siper etmişti. Mert nihayet içeri girdiğinde gözleri korkuyla gözlerimde takılıkalmıştı. Ardından öfkeyle Yusuf'a dönüp beni bırakmasını söylemişti.
Yusuf "Bir tek şartla." dediğinde boynumda soğuk bir metalin varlığını hissetmiştim.
"Ne şartı lan orospu çocuğu! Seni geberteceğim! Bırak çabuk kızı!"
Mert'in öfke dolu sesi evde yankılanırken Yusuf yalandan kahkaha atıp "Gitmeme izin ver. Yoksa..." diyip boynumdaki bıçağı hareket ettirdi. Ben tenimdeki acıyla inlerken Mert'e beni kurtarması için yalvardım.
"Güzelim korkma sakın. Sana söz veriyorum hiçbir şey olmayacak."
Benimle konuşurken sanki az önce öfkelenen o değilmiş gibi sesi gayet sakin ve rahat çıkmıştı. Fakat ardından gözleri bacaklarımda donup kalırken aşağı doğru akan bir sıcaklık hissetmiştim.
"Çekil kapının önünden." dedi Yusuf. Mert sakin olmasını söyleyip sağ tarafa doğru kaydı. Aynı anda Yusuf'ta kapıya doğru yaklaştı ve iyice kapı eşiğine gelince durdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE SENİNLE
ChickLit"Ben seni sevmek dışında ne yaptım? Senden başka biri nasıl sevilir onu bile bilmiyorum ben. Yıllar sonra gelip oynadın mı benimle? Ne geçti eline ya! Ne geçti! Seviyorum ya ben seni! Aşığım sana ben! Ama sen? Sen sevdin mi beni? Ya sevmeyi geç! Sen...