Nihayet nikah günü gelip çatmıştı. Ve biz şu anda nikah salonuna varmak üzereydik. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki bayılacakmışım gibi hissediyordum. Sonunda istediğimi alacaktım. Bir adım uzaklıktaydı ve bir kelimemle bir anda o hayatın içinde bulacaktım kendimi.
"Yavrum iyi misin?" dedi Mert. Sesi endişeliydi.
"İyiyim de çok heyecanlıyım ben ya." dediğimde eli elimi bulmuştu. Dudaklarına götürüp uzunca öptü ve gülümsedi.
"Bebeğimizi düşünerek sakin kalmalısın güzelim." Hah! Demesi ne kadar kolaydı öyle. İçimden çemkirsem de başımı sallamakla yetindim. Mert'in arabayı park edip benim tarafımdaki kapıya yönelmesiyle derin bir nefes aldım ve sakin olmaya çalışarak arabadan indim. O sırada bizimkiler kapıda görünmüştü. Alkışların ortalığı şenlendirmesiyle mutluluk dolu gözlerle Mert'e baktım. O ise bizimkilere doğru elini sallayarak onları daha da gaza getiriyordu. Durmasını söyleyip elinden çekiştirerek yanlarına doğru yürüdüm. Nikah memurunun bizi beklediğini söylediklerinde az önce azalmış olan heyecanım yine tavan yapmıştı.
Nikah memurunun meşhur sözlerinden sonra heyecan dolu bir evet yankılanmıştı salonda. Aynı soru Mert'e yönlendirilince bu kez salon inlemişti. Bir alkış kıyameti daha koparken nikah memuru "Sizleri karı koca ilan ediyorum." diyerek evlilik cüzdanını bana uzattı. 'Bunu tutuyorum çünkü elimde şu an' repliği beynimde yanklanınca cüzdanı havaya kaldırıp zaferimi gözler önüne sermiştim. Ardından Defne'yi buldu gözlerim. Dudaklarını oynarak ayağına basmamı söylemesiyle Mert'e kaçamak bir bakış atıp ayağına bastım. Bunu beklemediği için irkilip acı çeker gibi bağırmıştı. Salon kahkahalarla dolarken beni kendine çevirip dudaklarını anlıma bastırdı. Artık evliydik. Ve o bir kelime yılların ardından hayatlarımızı birleştirmişti sonunda.
6 AY SONRA...
"Kocacım." dedim Mert'i burnundan öperken. O ise mırıldanarak biraz daha uyumak istediğini söyledi. Ben bebeğimin tekmeleri ile uyuyamazken o kıymetlisini devirmiş uyuyordu. Aklıma şeytani bir fikir gelirken hafifçe yatakta doğrulup sırtımı yatak başlığına dayadım. Ve derin bir nefes alıp bağırdım.
"Aaahhhhh! Meeerttt! Suyum geldi!" diye bağırmamla irkilerek zıplamış ve yataktan düşmüştü. Yatağın yanından başı görününce gülmemek için kendimi zor tutmuştum.
"Suyun mu? Nereden geldi?"
"Anlasana be adam! Doğuruyorum!" diye bağırdım. Benim bu halim onu telaşlandırırken sakin olmamı söyleyerek ayağa kalkmaya çalıştı. Ve ayaklarına dolanmış olan pikeye takılıp bir kez daha yeri boylamıştı. Kocamın şaşkınlığı beni kahkahalara boğarken gözyaşlarım çoktan yüzümü yıkamıştı bile.
"Ne? Ne oldu şimdi?" dedi şaşkınca. Kahkahalarımın arasından şaka yaptığımı söyleyebildim zorlukla.
"Ya Azra! Böyle şaka mı yapılır yavrum? Aklım çıktı ya." dedi yerden kalkıp yatağa otururken. Ben ise Mert'in o hali gözümün önünde canlandıkça gülmeye devam ediyordum. Birkaç dakikanın ardından kendime gelebilmiştim.
"Ya bakma öyle sevgilim. Ben uyuyamazken sen kış uykusunda gibisin." dedim Mert'in gözlerime diktiği bakışlarından kurtulmak için. Mert başını iki yana sallayarak ayağa kalktı ve yanıma gelip ayağa kalkmama yardım etti.
"Güzelim bana da acı ama. Gece boyu uyanıktım ve şu an saat daha beş." Söyledikleri doğruydu aslında. Minik bebeğimiz gün boyunca hareketsiz kalırken gecenin çökmesiyle tekmelere başlıyordu. Omuz silkip söylediklerini yanıtlamadan acıktığımı söyledim. Mert elimden tutarak beni mutfağa yönlendirmişti. Ve yine onun yardımıyla oradaki koltuğa oturup bana kahvaltı hazırlamasını izledim uykulu gözlerle. Özenle hazırladığı tabağı önüme bırakırken kendine neden hazırlamadığını sordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE SENİNLE
ChickLit"Ben seni sevmek dışında ne yaptım? Senden başka biri nasıl sevilir onu bile bilmiyorum ben. Yıllar sonra gelip oynadın mı benimle? Ne geçti eline ya! Ne geçti! Seviyorum ya ben seni! Aşığım sana ben! Ama sen? Sen sevdin mi beni? Ya sevmeyi geç! Sen...