42

35 0 0
                                    

"Sen bana nasıl yalan söylersin ya? Nerede olduğunu bile bilmiyordun hani!" diye bağırdım son gücümle. Mert ise şaşkınlıkla bana bakıyordu.

"Azra kimden bahsediyorsun? Anlamıyorum seni." dedi gayet sakin bir sesle. Ben on dakikadır ne konuşuyordum o zaman ya!

"Yasmin kaltağından bahsediyorum. Başka kimden olacak?" dedim Mert'in aksine öfkeyle. Yusuf'tan aldığım kaydı göstermiştim fakat Mert çok rahat bir tavırla izlemişti. Ardından bana bakıp başını iki yana salladı.

"Azra bak yine yargısız infaz yapıyorsun. Anlayıp dinlemeden bağırma boş yere." Benimde sesimi yükseltmiş olmamla çalışanların çoğu bize bakmıştı. Mert öfkeyle elimi tutup odadan dışarı çıktı. Beni de peşinden sürüklerken tüm gücüyle "Herkes işinin başına! Çabuk!" diye bağırdı. İzleyicilerin hepsi bir anda yok olurken biz çoktan şirketten çıkmıştık bile. Beni zorla arabaya bindirmiş ve kendi de direksiyona geçip arabayı bağırtarak çıkarmıştı oradan.

"Şimdi burada istediğin kadar bağır. Ama sana tekrar ediyorum beni dinlemeden hüküm verme." dedi ve arabadan inip kalçasını ön kaputa yasladı. Burası bizim piknik için geldiğimiz göldü. Yol boyunca sessiz olmamız beni düşüncelere boğmuştu. Arabadan inmediğimi fark edince "Seni bekliyorum." dedi öfkeli bir sesle. Derin bir nefes alıp indim arabadan.

"Neden beni kandırdın?" Şimdi daha sakindim. Ama Mert'in bir tek ters sözünde patlamaya hazır bomba gibi hissediyordum kendimi.

"Evet sana bu konuda yalan söylemek zorunda kaldım. Bunun için haklısın ama ima ettiğin şey doğru değil."

"Ne ya seni bana yalan söylemeye iten şey? Ya ne var Yasmin'de vazgeçemediğin? Ben ömrüm boyunca bunu mu düşüneceğim?" dedim sesimi sonlara doğru yükselterek. Mert ofladı ve elini saçlarının arasından geçirip "Sen bana neden güvenmiyorsun? Önce bunu konuşalım mı?" dedi.

"Hayır önce Yasmin'in senin evinde ne işi vardı onu konuşalım. Senin yatak odanda çıkan küpesinin tekini konuşalım." Anlamsız bakışları gözlerimde kalırken "Ne saçmalıyorsun Azra?" dedi.

"Yusuf'un bana ulaşmasını bu yüzden engelledin." dedim robotik bir sesle. Parçalar yerine otururken Mert neden bahsettiğimi sordu bir kez daha. Elimde sıkı sıkı tuttuğum küpeyi gösterdim kendisine.

" Eee sende bu küpe tekiyle seni aldattığımı mı düşündün? Ya Azra derdin ne senin? Bana bir söylesene. Ya ben sana bildiğin her anlamda tapıyorum. Sırf sen benim yüzümden döktüğün göz yaşlarını unut diye elimden ne gelirse yapıyorum." Yaslandığı yerden kalkıp benden birkaç adım uzaklaştı ve gözlerindeki kırgınlık ile baktı bana. Onun bu hali gözlerimin dolmasına sebep olmuştu.

"Yusuf'u senden neden uzak tuttum, biliyor musun? Çünkü sana söyleyeceği en basit yalanda bile sen bana inanmak yerine ona inanmayı seçecektin. Ve öyle de oldu zaten. Yasmin konusuna da gelirsek az çok ne kadar kötü biri olduğunu anlamış olmalıydın. Senden uzak durması için yüz yüze konuşmak istedim. Bu kadar. Sadece bu kadar. Herşey bundan ibaret."

"Biz İstanbul'dayken Yasmin seninle konuşmak için mesaj atmıştı sana. Sen ona yeşil ışık yakmamış olsan bu kaltak nasıl hala peşinde dolanma cesaretine sahip olsun?"

"Ooffff Azra! Gerçekten offf offf offf!" diyerek başını geriye atıp birkaç saniye bekledi. Hemen arkasından gözlerime baktı ve yanıma gelip ellerimi tuttu.

"Güzelim ben senden başkasını istiyor gibi mi duruyorum? Güvensizliğinin sebebi ne? Anlamıyorum seni." dediğinde öylece bakakaldım gözlerine. Aslında güvenimi zedeleyecek hiçbir şey yapmamıştı. Ama her şeyin bu kadar tesadüf olması da imkansızdı.

SADECE SENİNLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin