7

170 5 23
                                    

Kahverengi gözler... O gözlerin sahibi şu an tam karşımda oturmuş yemek yiyordu. Hem de benim evimde!

Nermin teyzenin seslenmesiyle gözlerimi Mert'ten ayırıp ona baktım. Gözlerine bile yansıyan gülümsemesiyle "Bizim şirkette işe başlamışsın kızım?" dedi sorarcasına. Başımı olumlu anlamda sallayıp "Evet Nermin teyze." dediğimde "Hayırlı olsun canım benim." dedi. Teşekkür edip gözlerini gözlerime dikmiş olan Mert'e baktım. Dudakları yukarı doğru kıvrılırken ben sadece onu izliyordum.

Ben ve Asel yemeği toplarken onlar salona geçmişlerdi. Annem Nermin teyze ile sohbet ederken Mert'te yanlarında oturmuş telefon ile uğraşıyordu.

"Benim neden haberim yoktu acaba?" diye söylendim Asel'e. Omzunu silkerek "Ne farkeder ki? Hem Nermin teyze annemin arkadaşı değil mi?" dedi.

"Öyle ama bende bu evde bir bireyim ya hani, en azından haber verebilirdiniz."

"Azra sen Mert abi geldi diye böylesin. İkimizde biliyoruz." diyip bana baktı. Bulaşıkları makineye dizerken "Hem sen hala nasıl bu kadar aşık olabiliyorsun bu adama? Gerçekten hayretler içindeyim." diye de ekledi.

"Hayır tabi ki. Ben Mert'e-" diyip durdum. Devamını getiremedim. Bunu değil sesli söylemek düşünemiyordum bile.

"Bak, daha aksini bile söyleyemiyorsun. Daha nereye kadar böyle uzaktan seveceksin? Aşkı bir kalp taşırsa zehire dönüşür, unutma. Bu aşkı ya içinden söküp atmalısın ki seni zehirlemesin ya da Mert'e olan aşkını-" dediği sırada kapıda duyduğumuz sesle ikimizde susmuştuk. Ben bakmaya korkuyordum ama Asel gözlerini kocaman açmış oraya bakıyordu.

Hayır yaa! Mert olmasın lütfen. Dünya üzerindeki herhangi biri bile olabilirdi ama Mert olmasın. Ben hala bakamazken "Ben bir bardak su alabilir miyim?" sorusu mutfağa yayılmıştı. Bendeki bu şansla tabi ki Mert'ten başkası olamazdı.

"Tabi abi, sen geç salona istersen. Ben hemen getireyim." dedi Asel. Mert ise "Hayır ben Azra'dan istiyorum." diyerek yaslandığı kapıdan ayrılıp yanıma geldi. Ben gözlerimi kaldırıp ona bakma cesareti bulamazken Asel "Annem beni çağırıyor sanırım." diyerek kaçmıştı.

"Azra?" diyerek benden bir cevap bekledi. Derin bir nefes alarak gözlerimi gözlerine çevirdim.

"E-efendim." dediğimde beklentiyle bakması yutkunmama sebep olmuştu. Beklenti içinde olması gayet normaldi. Daha bugün bunun için benden özür dilemişti ve ben unuttuğumu söylemiştim.

"Unuttun mu?" Neyi sorduğunu biliyordum ama tek kaşımı kaldırıp bakınca "Su." diyerek açıkladı. İçim bir nebzede olsa rahatlarken duymamış olması için dua ediyordum. Ona suyu uzatırken o hala çarpık bir gülümseme ile bana bakıyordu. Suyunu içtikten sonra teşekkür edip salona geçti. Duymamış mıydı? Bu umuda sarılırken bende arkasından salona geçtim.

Gecenin bitmesiyle birlikte anneme uyumaya geçeceğimi söyleyip odama yöneldim. Tabi öncesinde Defne vardı. Onu arayıp gün sonu raporu vermem gerekiyordu. Biz Defne ile konuşurken Asel girdi odaya. Defne ile konuştuğumu anlayınca telefonu elimden kapıp kendi yatağına oturdu. Ne yapacağını biliyordum.

"Defneeeee!" diye çığlık attı. Ve ardından Defne'nin konuşmasını beklemeden devam etti.

"Mert Azra'nın kendisine aşık olduğunu öğrendi!"

"Ne! Nasıl öğrendi? Ay inanmıyorum! Aşırı derecede heyecan verici!" Defne heyecanla Asel'in anlatmasını beklerken ben yaşadığım utanç verici anı düşündüm. Aslında duymamışta olabilirdi zira bununla ilgili hiçbir şey söylememiş, hiçbir imada bulunmamıştı.

Asel'in anlattıklarından sonra Defne "Sen bana asıl önemli detayı nasıl anlatmazsın?" diye sitem ederek bağırdı. Bu sorusuna takılmadan "Defne  duymamıştır, değil mi?" diye sordum. Defne kahkaha atıp "Duymamış olması için sağır falan olması gerekiyor Azra." dediğinde duymamış olma ihtimalinin ne kadar da imkansız olduğunu düşündüm.

SADECE SENİNLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin